“Çete” derken?!
Kriz süreklileştikçe, rejimin kendisi bir “suç örgütü”ne dönüşür; “gayri nizami” olan nizamileşir, Zaptiye Nazırı ile “çeteci” aynı hamurdan olur; devletin başı, “çete”nin başına geçer.
Kriz süreklileştikçe, rejimin kendisi bir “suç örgütü”ne dönüşür; “gayri nizami” olan nizamileşir, Zaptiye Nazırı ile “çeteci” aynı hamurdan olur; devletin başı, “çete”nin başına geçer.
Karşımızdaki, doğu despotizminin geleneklerini modernitenin ve emperyalizmin imkanlarıyla besleyerek kendine özgü bir şebeke halinde gelişen yapı, kısacası 12 Mart’ta ilan edilen adıyla ‘kontrgerilla’ dır.
Rejim Kürtlere, siyasal sürece eşit ortak olarak katılma kapısını kapatan bir seçim yordamı dayatmaya hazırlanıyor: “Madem barajı aşıyorlar o zaman seçimlerin kendisini baraj haline getirelim.”
HDP Türkiye siyasi tarihi için biricik deneyimdir. Kendimizi, potansiyelimizi ve yapılabilecekleri keşfediyoruz. Daha önceden bilmediğimiz bir şeyi yaptık. Özeti bu.
Hayatı boyunca elbette pek çok kez yanılmış olabilirdi ama, her türlü bencil çıkardan bağımsız, herkesi kendisiyle birlikte hakikati ve ezilenlerin kurtuluşuna giden yolu bulmaya davet etmiş, fikri hür vicdanı hür bir komünist olduğuna ne şüphe.
Diyarbakır’da uzun zamandır süre giden çatışmasızlık, art arda iki büyük patlamayla son buldu. Devlet olan biteni “açıklama”ya değil, “şüyuu vukuundan beter” diye “gizleme”ye çalışıyor. “Maket uçak” sakın HPG’nin uçurduğu bir SİHA olmasın?
Demek, Türk milleti, ‘Allah’ın lütfu’yla varlık bulmuş! O, “Gök Tengri” değil miydi? Bahçeli iktidar uğruna bütün faşist mitolojiyi de çöpe atıyor; taslağın başına bu ibareyi yazarak dünyevi işlere semavi kavramlarla nizam verme kapısını açıyor.
7 Ekim 2014’te Erdoğan Gaziantep’ten seslendi: “İşte aylar geçti ve herhangi bir netice yok. Şu anda Kobani de düştü düşüyor.” Her şey işte öyle başladı. “Kobanê olayları”nı sözcüğün gerçek anlamında muhakeme edecek bir hakiki yargılama, bu konuşmayı esas alacaktır.