“Demokrasi İttifakı” ortaklık sinerjisi için

HDP, varoluş sürecinin tamamının da ispatladığı gibi, ortaklık sinerjisiyle faşizme isyan ruhunun toplumun bütün hücrelerine nüfuz etmesine katkıda bulunmayı, buradan elde edilecek momentumla demokratik kampın daimi kuvvet merkezi olacak bir toplumsal hareket üssü sağlamayı amaçlıyor.

Halkların Demokratik Partisi, “Demokrasi İttifakı” doğrultusundaki görüşmelerinin ikinci turuna başlıyor.

HDP Eş Genel Başkanları, Mithat Sancar ve Pervin Buldan yarın, HDP bileşenleri dışındaki sosyalist parti ve oluşumların bir bölümü -Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Sol Parti, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP)- ile Ankara’da buluşacak. Bunları bir dizi başka görüşme izleyecek.

Bu buluşmalar, HDP’nin geçtiğimiz sonbaharda yayınladığı “Demokrasiye, Adalete ve Barışa Çağrı Deklarasyonu”nda açıklanan siyasal hedefler doğrultusunda gerçekleştiriliyor. HDP bu deklarasyonda önümüzdeki dönemi ve seçimleri “demokratik cumhuriyet”e giden yolda tarihimizin en önemli dönemeçlerinden biri olarak nitelendirmişti. HDP bu dönemecin bir “Demokrasi İttifakı”yla aşmayı “toplumsal ve siyasal muhalefet, emek, kadın ve gençlik hareketleri ile en geniş birlikteliğe” ulaşmayı istiyor.

Deklarasyonun kamu oyunda uyandırdığı olumlu yankıların ardından HDP, Saadet Partisi Cumhuriyet Halk Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ni ziyaret ederek, “erken seçim” için orak çalışma önerisi götürmüş, “Demokrasi İttifakı” önerisini dışındaki sosyalist parti ve güçlerle, toplumsal muhalefet güçleriyle, Kürdistani güçlerle, HDP bileşeni sosyalistler – Devrimci Parti (DP) Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Yeşil Sol Parti (YSP) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP)- ile de paylaşmıştı.

Yarınki buluşmayla başlayacak görüşmeler “Demokrasi İttifakı”na nihai mührün basılmasından çok, bu ortaklık hedefinin sözden eyleme geçmesi için kritik önemi olan sinerjinin sağlanması açısından önem taşıyor. Bu sinerjinin yaratılması, hem HDP hem geniş toplumsal ve demokratik muhalefet saflarında politik inisiyatif ve moralin yükselmesine büyük katkı sağlayacak. Bu çok açık. Demokratik kamuoyu, o yüzden bu görüşmelere katılan bütün kuruluşlara zihin açıklığı ve basiret diliyor ve tarihsel sorumluluklarının hakkını vermelerini bekliyor.

Bu demokratik sinerjiye ve ortak akla duyduğumuz ihtiyaç, yalnızca “seçimler” ya da daha doğrusu, yalnızca parlamento seçimleri ile sınırlı değil. Parlamento seçimleri, şu aşamada hem zaman, hem etki açısından daha arkalarda. Ama bu ortaklık ruhunun dalga dalga toplumsal muhalefet katmanlarını önüne katmasına, onları ataletten kurtarmasına neden derin bir ihtiyaç olduğuna, hafta sonundaki TMMOB, Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi seçimleri en yakın ve çarpıcı örnek olarak gösterilebilir.

Seçimlerde toplumsal ve politik açıdan rejime muhalif mühendis toplulukları arasında “demokratik” sinerjinin dumura uğramış olmasının yıkıcı sonucu yaşandı: Rejim karşıtı topluluklar bir “demokrasi ittifakı”nda ortaklaşmak yerine birbirlerine karşı konumlanınca MHP-AKP ittifakı oda yönetimini ele geçirdi. “Muhalifler” basiretsizlikte ortaklaşarak AKP-MHP blokuna kendilerininkinin ancak yarısı kadar gücüyle TMMOB’yi yıkma planlarını gerçekleştireceği bir köprü başı armağan ettiler.

Bu sonuçlar, muhalefet saflarındaki kafa karışıklığını ve basiretsizliği ele vermesi bakımından “nihayet bir oda seçimi” denilerek geçiştirilemeyecek kadar semptomatik. Hepsi hesap kitap bilen iki bin insanın, politik gıda ve maneviyattan yoksun kaldıklarında en akıl dışı kararı vermekte nasıl ortaklaşabildiklerine daha iyi örnek bulmak zor.

Sonuçlar, sanki, bir dejavü gibi. Bu basiretsizlik, “muhalefet”in, 1994 İstanbul yerel seçimlerindeki halinden bugün hiç de o kadar uzak olmayabileceğine dair güçlü bir uyarı sayılmalı. O zaman da “Sosyal Demokratlar” üç parti -SHP, CHP ve DSP- olarak girdikleri seçimde toplam yüzde 35 olan oylarını birbirlerine karşı kullanınca Tayyip Erdoğan İstanbul tarihinin en düşük oyu olan yüzde 25 ile İstanbul’un başına musallat olabilmişti. Buraya oradan geldik.

Aynı şey Ankara’da da gerçekleşmiş, “Sosyal Demokratlar”, toplam yüzde 37 olan oylarını bir arada tutamayarak yüzde 27 ile Melih Gökçek’in Ankara’nın başına bela olmasının önü açmışlardı. Bu arada ülke siyasal İslam’a teslim edildi. Bunun müsebbipleri, her şeyi kendileri yapmamışlar gibi, sorumluyu, sağda solda, AKP’ye oy veren Kürtler’de aramakla beyhude vakit geçirdiler.

Ankara ve İstanbul’u geri almak için tam 25 yıl geçmesi gerekti. 1994’te metropollerde kendi siyasal organizasyonlarından yoksun Kürtler’in büyük kentlerin siyasal İslam’a teslim edilişinde hiçbir sorumluluğa yoktu. Ama, 2019’da Erdoğan rejiminin yerel ayaklarının kırılmasında baş rolü onların oynadığını kim inkâr edebilir? Bu büyük dönüşümün gerisindeki siyasal aklın HDP’nin aklı, HDP’nin aklının gerisindeki zekâ kıvılcımının Kürt halkının zekâsı olduğunu, HDP’nin 2019 yerel seçim taktiğinin bu zekânın ve siyasal cesaretin eseri olduğunu bilmeyen var mı?

Bunlar, 1994 mantığıyla gerçekleşebilir miydi? Hiçbir şey istemeden, Türkiye’nin yarısı demek olan 7 metropolün AKP’den CHP’ye geçişine ebelik etmek, ancak tarihsel ve stratejik ilerlemeyi rejim kurumlarında boy göstermeye tercih edebilecek ufka ve basirete sahip olmakla mümkündü. HDP böylece, Kürt halkının sömürgecilik zulmünden kurtuluşunun yolunun faşizmin önünü kesmekten geçtiğini dosta düşmana ispatladı. Bu taktik HDP’ye, sıradan siyaset ve sıradan belediye esnafının onsuz düşünemeyeceği rant ve imtiyazlar kazandırmadı ama başka türlü düşünmenin, başka türlü bir siyasetin, başka türlü bir toplumsallığın, başka türlü bir hayatın mümkün olduğunu topluma göstermesini sağladı.

HDP toplumsal muhalefet güçlerini “Demokrasi İttifakı”na bir “seçimi”, bir seçimde elde edilecek iskemleleri, o iskemlelerin en avantajlı bir biçimde nasıl pay edileceğini müzakereye çağırmıyor. HDP, varoluş sürecinin tamamının da ispatladığı gibi, her şeyden çok bu tarihsel kazanımı ortaklaştırmayı, bu ortaklık sinerjisiyle faşizme isyan ruhunun toplumun bütün hücrelerine nüfuz etmesine katkıda bulunmayı, buradan elde edilecek momentumla demokratik kampın daimi kuvvet merkezi olacak bir toplumsal hareket üssü sağlamayı amaçlıyor.

Buradan başlıyoruz… Denir ki, “Önce bir savaşa tutuşmak gerekir… ne olacağına sonra bakılır…”


________________________
Artı TV, 17 Ocak 2022