Akrep ve kaplumbağa

İYİ Parti’nin, Meral Akşener’in çapraşık karakterinde personasını bulan çapraşık doğasında krizden sonra da değişen hiçbir şey olmadığı ve olmayacağı, söz HDP’ye getirildiğinde bir kez daha ortaya çıktı.

Önceki akşam İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener huzurlarınızdaydı. Yalnızca müttefiklerini açmaza almakla kalmayan aynı zamanda kendisini ve partisini utanç verici bir fiyaskoya sürükleyen “intihar” kalkışmasını, üç gün sonra hiç yüzü kızarmadan milyonlarca insana bu kez başarıyla sonuçlanmış bir “fedai” eylem diye satmaya çabalarken izledik.

Akşener, müttefiklerini “kumarbaz” olarak karaladığı “tarihî konuşması”nı izleyen üç günlük hengameyi milyonlarca insanın aklıyla alay ettiği bir “başarı öyküsü” olarak özetledi: “Bu ucube sistemden kurtulmamız lazım, bunun için kazanacak formülü düşündüm. Tartışılması gereken, müzakere edilmesi gereken durumdu. Başardık çok şükür. Hepimiz bir adım attık.”

“Tartışılması gerek[tiğini]” söylediği “formül”, tumturaklı sözler eşliğinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu siyasetten çekilmeye zorlayarak, CHP’li Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanlığına adaylıklarını koymaya çağırmaktı.

Sonuca bakalım: Akşener konuşmasının ardından gençlik iksiri içmişçesine neşe içinde “çak” yaparak GİK üyeleriyle bir araya geldi. “Alevi’den Cumhurbaşkanı olmaz” dediği için GİK üyeliğinden aldığı Cihan Paçacı’yı GİK’e geri çağırdı. Ne var ki, yukarıdakiler “partilerken” kıyılardan taşan tsunami İYİ Parti’yi temellerinden sarsalamaya başladı. Bir gün içinde, aralarında kurucuların, vekillerin, GİK üyelerinin bulunduğu binlerce üye istifa etti, İYİ Partililer’in e-devleti istila eden istifa dalgası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının web sayfasını kilitledi.

12. Madde

İkinci günün sabahı, şafak atınca İYİ parti kodamanları, çöküntüyü durdurmanın masaya iltica etmekten başka bir yolu kalmadığını gördüler. “Kazanacak formül” derhal çöpe atıldı. Bir “onurlu dönüş” formülü bulunması için “kumarbazlar”ın arka kapılarını tıkırdatmaya başladılar. Nihayet, diğer 11 maddesi sadece 12. Madde’yi yazmak için “kumarbazlar”ca icat edilmiş “mutabakat metni”yle Akşener’in “Başardık çok şükür. Hepimiz bir adım attık” dediği “formül”e ulaşılmış oldu.

Şu “başarı”ya yakından bakalım: Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yalnızca Cumhurbaşkanı adaylığına değil, siyasal hayatına da son vermek üzere ayağa kalmıştı. Yerine otururken, sadece CHP Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanı adaylığını kabullenmekle kalmamış, iki CHP’li Belediye Başkanı’nı “ne zaman isterse o zaman” yardımcı tayin etmesine de boyun eğmişti. Yavaş ve İmamoğlu’nun adları yalnızca Akşener ve İYİ Parti’nin yüzü kurtulsun diye, hiçbir Anayasal veya siyasal bağlayıcılığı olmayacak bir biçimde 12. Madde’ye sokulmuştu.

Meral Akşener’in, daha doğrusu, İYİ Parti kodamanlarının “intihar girişimi”nin kimsenin hayatına mal olmadan sonuçlanmış olmasının Akşener’in kendisi hakkında beslediği fikirlerle herhangi bir ilgisi yok. Bununla ilgilenmek bile fuzulî olur. Akşener’in TV’deki anlatısı, esasen psikolog ve psikiyatrların ilgi alanına giren şahsiyat zırvalamalarından ayıklanırsa, muhalefetin genel iradesinin gücü karşısında yok olmanın eşiğine gelen İYİ Parti’nin, muhalefete boyun eğmekten başka yolu kalmadığının herkesin duyacağı şekilde ilan edilmesinden ibaretti.

Fabrika ayarlarına dönüş

Ancak, İYİ Parti’nin, Meral Akşener’in çapraşık karakterinde personasını bulan çapraşık doğasında krizden sonra da değişen hiçbir şey olmadığı ve olmayacağı, TV programının sonuna doğru, söz sunucu tarafından HDP’ye getirildiğinde bir kez daha ortaya çıktı.

Akşener, “HDP meselesine nasıl bakıyorsunuz hedefiniz destek çünkü sonuçta. HDP’nin desteği olmadan seçilmek her iki taraf için de kolay değil,” sorusuna yanıt olarak, HDP ile karşılıklı “sağduyu” gereğinden dem vururken, “[…] bakanlık vesaire şu, bu gibi alışveriş olması mümkün değil […] diyalog başka bir şeydir,” deyince sunucu araya girdi. Akşener’e “yani, HDP, CHP ile görüşebilir ama [CHP] HDP’nin taleplerini bizim olduğumuz masaya getiremez,” [mi demek istiyorsunuz] diye sorunca, İYİ Parti lideri fabrika ayarlarına döndü: “Asla getiremez, bu netlikte söyleyeyim.”

Akşener’in bunca hengameden sonra geldiği netliğin, aslında katlanılamaz bir bulanıklıktan başka bir şey ifade etmediğini söylemeye gerek var mı? Örneğin, CHP ya da “Millet İttifakı”nın diğer partilerinden biri Türkiye’nin “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”ndaki çekincesini kaldırmasını masaya getirirse, öyle görülüyor ki, Akşener bir kere daha “intihara” kalkışacak. Çünkü bu talep bunun gibi daha binlerce demokratik taleple birlikte uzun süredir HDP’nin demokratik çözüm önerileri arasında da önde gelen bir yerde duruyor…

Akşener ve İYİ Parti’nin muhalefet kampıyla ilişkileri Kelile ve Dimne öykülerinin en bilinenlerinden “Akrep ve Kaplumbağa” meselini hatırlatıyor. Bilenler sabretsin devamı var Gülümseme

Kelile ve Dimne’den hisse

Dereyi geçmek isteyen akrep naçar kalmış. Kurbağa yanaşmış: “Sen nasıl olsa karşıya geçeceksin üstüne çıkayım, beni de geçir” demiş. Kurbağa “İyi de, beni sokarsan ne olacak” diye sorunca akrep “sokmam, o zaman ben de boğulurum” demiş. Kurbağanın aklına yatmış, akrebi sırtına almış. Dereyi geçerlerken akrep iğnesini sokmuş. İkisi de suyun dibini bulmadan önce kurbağa sormuş: “Neden yaptın?” Akrep yanıt vermiş: “Akrebim, başka türlü yapamam.”

Bu meseller, insanlığın çatışmalı tarihinden çıkan dersleri eğlendirirken düşündürerek kuşaktan kuşağa aktarırken, çağlar boyunca, toplumdan topluma, çatışmanın bin bir biçimine göre ister istemez yeniden ve yeniden kuruluyor. Kötülükle ilişki kurmak kaçınılmaz olsa da kötülükle birlikte kaybetmenin mukadder olmadığı deneyimler de var. Onların öğretisi, dilden dile geçen “Akrep ve Kurbağa” meseliyle günümüze ulaşıyor.

Bu meselde, akrep bu kez kaplumbağaya yanaşmış. Gene aynı dil dökmeler ve gene aynı sonuç. Akrep suda giderlerken iğnesini batırmaya başlamış. Ama kaplumbağanın sert kabuğunu delememiş. Kaplumbağa hayret etmiş: “Bunca zamandır tanışıyoruz” demiş. “Kabuğumu delemeyeceğini nasıl bilmezsin?” Akrep demiş ki, “seni sokmaya çalışmam ne kötülüğümden ne de kadir kıymet bilmezliğimden, ama sokmadan duramıyorum.” Kaplumbağa, “Hakikaten,” diye düşünmüş, “bilgeler boşuna dememişler, ‘düşkün bir kişiliği el üstünde tutmak insanın saygınlığını rüzgâra savurması ve kendini utancın kucağına bırakmasından başka bir şey değildir’ diye,” ve suya dalmış…

Özgürlük kavgaları, sayısız oyuncunun çıkar ve ilgilerinin konusu olabilir, toplumsal mücadeleler meleklerle oynanan bir oyun değil. Gün olur akreplerle yolculuk yapmaktan kaçamayabilirsiniz… Ama artık öyküyü biliyorsunuz.

_____________________________
Yeni Yaşam, 9 Mart 2023