Yanılmaya Doymayanlar…

Ertuğrul Kürkçü

Tarhan Erdem BDP’yi yüzde 10 barajı hüküm sürdüğü halde parti listesiyle seçime girmeye çağırırıken Kürtler’e TBMM’de 40 milletvekillinden oluşan güçlü bir grup kurma hayali karşılığında -kendi iyilikleri için- “Demokratik Özerklik” programından vazgeçmekten başka bir şey önermiş olmuyor.

2009 yerel seçimleri öncesinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) baş aşağı gittiğini, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) ise Kürdistan’da birinci parti olduğunu oy oranının yüzde 7’ye doğru yükseldiğini siyasetle yakından ilgilenen herkes çıplak gözle görebiliyordu.

Ancak Tarhan Erdem’in başında bulunduğu kamuoyu araştırma şirketi KONDA 53 ilde, 247 ilçe ve 426 mahalle ve köyde 7630 kişiyle yaptığı araştırma sonuçlarını seçimlerden üç gün önce yayınladığında kimse duyduğuna inanamadı. Erdem’in şirketine göre yarın seçim olsa seçmenlerin yüzde 52’si AKP’ye oy veriyordu, İl Genel Meclisi oyları yüzde 47’nin de üzerindeydi. DTP ise yüzde 4.5’in de altında kalıyordu.

Sandıklar açılınca seçmenlerin sadece AKP’ye değil, Erdem’in kariyerine de ağır bir darbe indirdikleri görüldü. DTP yüzde 5.6 AKP ise yüzde 38.8 oy almıştı.

KONDA’nın geçen sürede araştırma tekniklerini nasıl geliştirdiği hakkında bir fikrimiz yok. Ancak Erdem Radikal’deki köşesinden “Son aylarda sesimiz çok çıkmıyorsa da seçim araştırmaları da yapıyoruz” diyor, “Kürt halkının özelliklerini yıllardan beri araştırıyoruz” diye ekliyor ve “bu araştırmalar” ile “50 yıllık gözlemleri”ne dayanarak bu seçimler için de kocaman bir iddia ileri sürüyor: “2011 koşulları BDP’ye yüzde 10 barajını geçme olanağı vermiştir… BDP, 81 ilden aday göstererek siyasal parti olarak seçimlere katılmalıdır (…)”

Ancak Erdem’in bu son derece kritik iddiasını dile getirdiği makalesini sonuna kadar dikkatle okuyup bitirdiğimizde hangi “2011 koşulları” dolayısıyla BDP’nin oylarını Türkiye ölçeğinde yüzde 50 ile yüzde 70 arasında artırabileceğine dair hiçbir somut kanıt ya da gösterge göremiyoruz.

Erdem sadece bir tahmin yürütüyor: “Türkiye’deki Kürtlerin 6 milyon 200 bininin seçimlerde oy kullanacağı beklenebilir”, ve bu tahmine bir tahmin daha ekliyor: “Alevi Kürtlerin CHP’ye oy vereceğini kabul edersek 5,5 milyon Kürt oyu kalır.”  Ve sonuca varıyor: “BDP’nin Türkiye genelinde bu oyu alması gerekir.”  Erdem buna dayanarak hedefi ortaya koyuyor: “BDP seçime girdiğinde, yeni bir mesaj ve tanıtımla, yukarıda söylediklerimin arttırılmasını olası görüyorum. Tüm ülke seçmenini hedefleyen ve demokrasi talebine dayanan söylem ve tanıtım programı hayata geçirilebilir. Sonuçta BDP bütün illerde aday göstererek seçime katılırsa dört milyonun çok üzerinde oy almasının önünde engel göremiyorum.”

İnsanın duyduklarına inanası gelmiyor. Tarhan Erdem bir yandan BDP’ye “tüm ülke seçmenini hedefleyen” bir tanıtım ve söylem öneriyor ama yüzde 10 barajının geçilebilmesi için Aleviler dışındaki bütün Kürtler’in BDP’ye oy vermesinin güvenceye alınmasını istiyor. Bunca yıl yaşadıktan ve araştırdıktan sonra Erdem’in vardığı sonuç gerçekten bu olabilir mi? BDP’ye bugüne kadar oy vermeyen Kürtler onu yeterince “Kürtçü” bulmadıkları için mi oy vermemişlerdir? Yoksa bütün Kürtler’ in BDP’ye oy vermesini mümkün kılacağı söylenen tılsımlı imaj, etnik olmaktan çok sınıfsal ve politik bir değişikliği mi ima ediyor?

Yüzde 10 barajını geçmeyi garanti edeceği söylenen “Tüm ülke seçmenini hedefleyen ve demokrasi talebine dayanan söylem ve tanıtım programı” nedir? Erdem’in çağrısı bu yönde hiçbir açıklama içermiyor. Ama sonraki bütün bölümlerinde -BDP sanki Meclis’te değilmiş gibi-  Meclis’te grup kurmanın nimetlerinden, etkisinden “Kürt Davası”na faydasından, siyasi hayatımıza katkılarından söz ettikten sonra bir de meydan okumayla son buluyor: “Halkları riskli ve büyük kararlar verebilen liderler mutluluğa taşır! Kararların şüphesiz gerekleri ve koşulları da vardır. Bütün Türkiye’yi kavrayacak demokrasi politikalarını hazırlamak ve uygulamak, bu gerek ve koşulların başında gelir. Seçime girmek ya da girmemek? Hangisi halklara mutluluk getirecek? Kürt hareketinin bildiğimiz veya bilmediğimiz liderlerini bugünlerde bir kez daha tartacağız!”

Erdem Radikal internet sayfasının altındaki okur yorumlarına baksa önerisinin Kürt okurlar tarafından nasıl değerlendirildiğini kolayca görebilir. Bunların en insaflısını aktarmakla yetiniyorum:

“Kendimizi kandırmayalım Sayın Tarhan. 50 yıllık bir tecrübeniz olabilir ama Kürtlerin coğrafyasında hiç tecrübeniz yok. Seçimler hilelerle dolu, her şey ayak oyunlarına bağlı. Ha bir şeyi eğer işin içine katarsak, gerçekten de BDP seçimlerde barajı aşar, o da tabii ki gerçeği bir türlü anlamak istemeyen Türk solunun destek vermesi. Eğer Türk sol blok BDP ye oy verirse inanıyorum ki bırakın barajı geçmek seçimden büyük bir kazanım elde edilir. Diğer bütün sol ve demokrat blok BDP çatısı altında toplansa bu iş olabilir. Ama bu da çok zor. Bağımsız girmek çok daha doğru ve yerinde bir karardır. Bu sefer 30 aday rahat çıkarılır.”

Daha insafsızları da var tabii. Ama ben, Erdem’in bir çıkarsama yaparken somut durumu tahlildense, niyetlerini ve gündüz düşlerini esas aldığını söylemeyi tercih ederim.

Erdem’in düşleri son zamanlarda Türkiye’de kol gezen onlarca liberal yanılsamadan biri sadece: Ama hepsinin bir ortak paydası var: Kürt halkının arzularının liberal haklar düzleminde tatmin olacağı varsayımı. Hal böyle olunca Tarhan Erdem Kürtler’e kendi iyilikleri için yüzde 10 barajı hüküm sürerken TBMM’de 40 milletvekillinden oluşan güçlü bir grup kurma hayali karşılığında “Demokratik Özerklik” programından vazgeçmekten başka bir şey önermiş olmuyor.  Kendisi için de bir şey istemiyor. Yeter ki Kürtler kurtulsun!

Boşuna dememişler “tanrım sen beni dostlarımdan koru ben düşmanlarımla başa çıkarım,” diye.

22.03.2011
http://bianet.org/yazar/ertugrul-kurkcu