Wikileaks’in Aynasında Türkiye’nin Düzeni

Ertuğrul Kürkçü

Bu belgeler, ABD hegemonyası altındaki uluslararası sistemin bayağı bir ikiyüzlülük, karşılıklı güvensizlik ve birbirinin dibini oymaya dayalı hesaplar üzerinden yürüdüğü konusunda toplumsal ve politik muhalefetin, antimilitarist ve demokratik güçlerin ileri sürdükleri görüşleri sonuna kadar doğruluyor.

“Türkiye’nin PKK’ye karşı anti-terör çabaları, geçtiğimiz yıl askeri etkinliğin de ötesine geçti. Her ne kadar başlangıçta “Kürt Açılımı” dediği, sonradan adını Milli Birlik olarak değiştirdiği projesi tam olarak olgunlaşmadan yürürlüğe konmuş ve ağır aksak yürüyor olsa da hükümet güneydoğuda yaşayan Kürtler’e toplumsal ve ekonomik yardımı arttırdı, Kürtler’in kendi dillerini kullanma haklarını genişletti. Post’un [Washington Post olmalı-ek] görüşüne göre PKK’ye karşı istihbarat paylaşımı operasyonumuzun desteğiyle kazandıkları başarı sivillere bu açılımı genişletme, Mesud Barzani ve diğer Kürtlerle doğrudan ilişki kurma fırsatı verdi […] Kasım 2007’deki operasyonel istihbarat paylaşımı kararımız ikili ilişkilerde bir dönüm noktası oldu […] İşbirliğimiz özellikle PKK teröristlerinin bölgeyi bir sığınak olarak kullanmalarını engelleyerek sınır ötesinde ikili ilişkilerin geliştirilmesine yardımcı oldu.”

Bu satırlar Wikileaks’in açıkladığı gizli ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerinden. Şubat 2010 tarihli. ABD Ankara Büyükleçisi James Jeffrey’in imzasını taşıyor.

Aşağıdaki ise Temmuz 2007 tarihli ve Ankara’daki ABD elçiliği görevlilerinden Nancy McEldowney’in imzasını taşıyor

“Yorumcuların askerin güvenilirliğine ilişkin iddialarına karşın, AKP’yi terörizm karşısında zayıf göstermek için generallerin süre giden PKK terörizmini ve Irak’a bir sınır-ötesi harekât gerekliliği tartışmasını kullanarak perde gerisinde çalışmaya devam ettikleri çok açık. Aynı şekilde ABD’nin Kuzey Irak’ta PKK’ye doğrudan ya da dolaylı olarak silah sağladığı iddialarının gerisinde de askerin elini görüyoruz. Bu da AKP’nin ulusal güvenlik karnesini zayıflatmak ve kararsız seçmenlerin ‘daha sert’ laiklik yanlısı partilere yönlendirilmesini amaçlıyor.”

“Seni İdam edeceğim diyene ip satmak”

ABD Dışişleri Bakanlığı gizli belgelerinin Wikileaks üzerinden açıklanması dünyada, Türkiye ve Kürdistan’da demokrasi ve özgürlük için mücadeleye üç açıdan yardımcı oluyor.

* Birincisi, bir kez daha Lenin’in kapitalistler arası rekabeti tasvir ederken  “seni idam edeceğim deseniz kapitalist size ip satmaya kalkar” sözünü  boşuna etmediğini görüyoruz. Bu belgeler, ABD hegemonyası altında işleyen mevcut uluslararası sistemin bayağı bir ikiyüzlülük, karşılıklı güvensizlik ve birbirinin dibini oymaya dayalı hesaplar üzerinden yürüdüğü konusunda toplumsal ve politik muhalefetin, antimilitarist ve demokratik güçlerin ileri sürdükleri görüşleri sonuna kadar doğruluyor. Sadece doğrulamakla kalmıyor, bunlara birinci dereceden açık somut kanıtlar sunarak, ABD ve müttefiklerinin insanlığın çürümesindeki rolünü belgeleyerek sadece aydınların değil, halkların gözünde de bütün devletlerin güvenilmezliğini pekiştiriyor.

* İkincisi, dünyada olan biten her şeyin ABD tarafından manipüle edildiğine, dünyada ABD’nin bilgisi ve etkinliği dışında hiçbir değişikliğin gerçekleşemeyeceğine ilişkin komplocu anlayışın manasızlık ve tutarsızlığına ilişkin de somut göstergeler sunuyor. ABD elçilerinin ve elçilik çalışanlarının gözlerinin önünde akıp giden olaylar konusunda nasıl cahil, önyargılı ve ahmakça yorumlar yapabildiklerini görünce yanılmaz ve yenilmez “emperyalizm” tasvirlerinin halkların kendine güvenini zayıflatmak için uydurulmuş palavralardan başka bir şey olmadığını bir kere daha görüyoruz.

* Üçüncüsü ve bizler için daha da önemlisi, bu belgeler bize Kürt halkının sorunlarının ve süre giden savaşın ABD, AKP ve ordu için bir endişe kaynağı, kazanılması gereken bir mücadele ya da çözülmesi gereken bir sorun değil, her birinin, bileğini bükmek için ötekilere karşı kullanacağı bir maniveladan fazla bir anlam taşımadığını gösteriyor. Hiçbirinin barış diye bir kaygısı olmadığını ortalığa döküyor.

Savaş: ABD, ordu ve hükümet için bir kaldıraç

Wikileaks’in yayınladığı Ankara kaynaklı belgelerin çırılçıplak açığa vurduğu en önemli şey şu: Ordu, hükümet ve ABD’li müttefikleri için ne PKK’lilerin ve Kürtler’in ne de Türk Silahlı Kuvvetleri’nde silah altına alınmış erlerin ve Türkler’in yaşam ve güvenliklerinin bir önemi var.

İşte ABD elçiliğinden dökülen bir kaç belge bile açıkça teyit ediyor: ABD hükümeti istihbarat desteğini AKP’ye bölgesel hâkimiyetini genişletsin diye veriyor; askerler sınır-ötesi harekâtı askeri bir nedenle değil, hükümeti zayıf düşürmek için istiyor. Hükümet Kürtler’e özgürlük için değil egemenlik için zaten kendilerinin olan dillerini lütfetmiş gibi yapıyor. Ama kimliklerinin tanınması taleplerine kulaklarını tıkıyor.

Bu arada onlarca, yüzlerce, binlerce genç insan hayatlarından ve özgürlüklerinden olmaya devam ediyor.

Başbakan’ın belgeler ortaya dökülür dökülmez, “Wikileaks’e güvenilmez” demesi boşuna değil. ABD gizli belgeleri, açıkça ortaya koyuyor ki, hükümet de ordu da, ortalık yerdeki batı ve ABD karşıtı bütün edebiyata rağmen perde gerisinde birbirlerine ve Kürt özgürlük mücadelesine karşı Washington’dan medet umuyor. ABD, Kürt Özgürlük mücadelesini, Mesud Barzani yönetimiyle ilişkilenmedikçe düşman sayıyor.

Wikileaks belgeleri, sosyalistlerin Kürt özgürlük mücadelesini “stratejik müttefik” olarak belirlerken boş hayallerle uğraşmadığını ve yalanlarla baştan çıkarılmadığını, somut tarihsel gerçeklere dayandığını bir kez daha görmemizi sağladığı için de aydınlanmamıza önemli bir katkıda bulunuyor.

30.11.2010
http://bianet.org/bianet/bianet/126328-wikileaksin-aynasinda-turkiyenin-duzeni