Pozantı Cezaevi Araştırma Sonuçları

Ertuğrul Kürkçü, Pozantı Cezaevi incelemelerine ilişkin araştırma sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı ve önerilerde bulunarak sürecin takipçisi olacağını dile getirdi.
İnceleme raporu indirme bağlantısı: Pozanti Cocuk Kapali Ceza Infaz Kurumu’ndaki Cocuk Hakki Ihlalleri, Siddet Ve Tecavuz Vakalarina Iliskin Inceleme-Arastirma Sonuclari

 

Adana, Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki Çocuk Hakkı İhlalleri, Şiddet ve Tecavüz Vakalarına İlişkin İnceleme-Araştırma Sonuçları

7 Mart 2012

Adana, Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu çocukları hedef alan şiddet, baskı, kötü muamele, taciz,  tecavüz olaylarının Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Zeynep Kuriş tarafından 24 Şubat 2102’de haberleştirilmesinin ardından BDP-Blok Van milletvekilimiz Nazmi Gür 26 Şubat 2012’de cezaevine giderek cezaevi savcısından bilgi istedi. Cezaevi yetkilileri, “iddiaların soruşturulmakta” olduğu dışında bir açıklamada bulunmadıkları gibi, Gür’ün mağdur çocuklarla görüşmesine de imkân sağlamadılar. Sayın Gür’ün başlattığı araştırmaları devralmak üzere 27 Şubat 2012’de yurt dışından döndüm.

28 Şubat-3 Mart arasında Mersin ve Pozantı’da yaptığım çalışmaların sonuçları aşağıdadır.

1.  Görüşülen kişi ve kuruluşlar: 

  • Barış ve Demokrasi Partisi Mersin İl Başkanlığı,
  • İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi,
  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı Mersin Temsilciliği,
  • Mersin Akdeniz İlçe Belediyesi İştar Kadın Dayanışma Merkezi uzmanları,
  • Mersin Akdeniz Belediye Meclis üyeleri,
  • Pozantı cezaevinden tahliye edilmiş çocuklar,
  • Çocukları o sırada Pozantı Cezaevinde yatmakta olan veliler,
  • Pozantı Cezaevinden tahliye edilen çocukların kendilerine eziyet etmekle suçladıkları halen cezaevinde kalan çocuklar,
  • Pozantı Cezaevi Savcısı, Müdürü ve bir Cezaevi İnceleme Kurulu Üyesi.

2.  İncelenen kayıt ve belgeler

    • İnsan Hakları Derneği’nin Pozantı Cezaevi’nde yaşanan ihlal olayları ile ilgili olarak, mağdurlar ve velilerinin dolaysız anlatımlarını kayıt altına aldıkları şikayet formları,
    • İnsan Hakları Derneği’nin TBMM İnsan Hakları İnceleme Kurulu’na, Adalet Bakanlığı’na, Adana Cumhuriyet Savcılığı’na yaptıkları suç duyuruları,
    • İnsan Hakları Derneği’nin çeşitli sivil toplum kuruluşlarına yaptığı başvurular,
    • Türkiye İnsan Hakları Vakfı Adana Temsilciliği’nin salıverilmiş çocukların anlatımlarına dayanarak yaptığı suç duyurusu,
    • İştar Kadın Dayanışma Merkezi Uzmanı Dr. Didem Gediz Gelegen’in salıverilmiş çocuklarla gerçekleştirdiği toplumsal travma grup çalışması raporu.

3. Gözlem, izlenim ve tespitler

  • i.  Cezaevi öncesi
  • Çocukların Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda uğradıkları saldırı, şiddet, tecavüz ve taciz, burada kapatılıncaya kadar sokakta, çevik kuvvet arabalarında, terörle mücadele gözaltı merkezlerinde ve mahkemede de uğraya geldikleri sistematik ve birbirini besleyen bir hak ihlalleri zincirinin sonuncu halkası olarak ortaya çıkmaktadır.
  • Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin verdiği bilgiye göre cezaevinde kalan çocukların yüzde 80’i, kurumdaki şiddeti ifşa eden çocukların da istisnasız hepsi Kürt’tür. Hepsi Mersin’de, çoğunluğu, Çay, Çilek, Özgürlük ve Güneş Mahallelerinde yaşamaktadır. Büyük çoğunluğunun aileleri 1991-1999 arasında Güneydoğu’da yaşadıkları köy ve mezraların zorla boşaltılması sonucu Mersin’e gelmişlerdir. Aileler genellikle yoksul ya da çok yoksuldur, güvencesiz işlerde çalışmaktadırlar.
  • Çocuklar okuldan başlayarak aileleri dışında muhatap oldukları bütün kamu otoritelerince ezildiklerini, dışlandıklarını, suistimal edildiklerini ve mağduriyete uğratıldıklarını bildirmişlerdir.
  • Çocukların hepsi en çok 8. Sınıfa kadar okuduktan sonra okullarından ayrılmışlardır. Okullarından ayrılma nedeni olarak, “maddi durumları”nı değil, öğretmenlerinin ve okul idarecilerinin dil, kimlik ve kökenlerini dışlama, kişiliklerini aşağılama ve incitmesine tahammül edemeyişlerini bildirmişlerdir. Çocukların hepsi okuldan ayrıldıktan sonra bir işyerinde ya da sokakta çalışmaya başlamıştır.
  • Çocuklar “Kürt sorunu”na dair fikirlerle çok yakından ilgilenmekte ve yaşıtlarına göre politik ilgileri çok daha yüksektir. Çocukların çoğunun cezaevinde bulunuş nedeni “taş atma”, “olaylara karışma”, daha geniş bir anlatımla polisle karşı karşıya gelme iddiasıdır.
  • Çocukların büyük bölümü Güneş Mahallesinin orta yerinde, Çevik Kuvvet karargahı olarak görev yapan Şevket Sümer Polis Merkezi’nin ve Terörle Mücadele Şubesi’nin operasyonları sonucunda yakalanmış, gözaltında bulundukları sürece çok sayıda  “çocuk hakkı” ihlaline maruz kalmış, “ajanlık”a zorlanarak, arkadaşlarını ihbar etmeleri istenmiş, yanlarında velileri ya da avukatları olmaksızın sorgulanmış, kendilerini suçlamaya zorlanmışlardı.
  • Çocuklarla toplumsal travma grup çalışması yürüten İştar Kadın Dayanışma Merkezi Uzmanı Dr. Didem Gelegen bunu çocuk-polis ilişkisini raporunda şöyle özetliyor: “Mahalledeki karakolu ve karakoldaki polisleri korku ve nefret nesnesi haline getirmişlerdi. Genç, atletik yapılı, siyah giysili, silahlı polislerin karakol kapısında ayaktaki görüntüleri, hem oynadıkları internet oyunlarındaki asker-polis figürleriyle benzerlikler taşımakta, hem merak hem de nefret uyandırmaktaydı. Karakolun taşlanması mahallede her yaştan çocuğun en çok ilgisini çeken etkinlikti. Karakoldaki polislerle çocukların ilişkileri “kirli bir şiddet oyunu”na dönüşmüştü. Çocuklar polislerin gündelik sohbetlerde onları korkutacak ve şüphelendirecek konuşmalar yaptığını (örn. “Arkadaşın yine senin üstüne ifade verdi. Akşama seni alacağız, mahvedeceğiz…”) söylüyorlardı. 06.07.2011 günü etkinlik sırasında koşarak Belediye Tesislerine gelen 5 yaşındaki S.M. sol göz kapağı mor ve şiş bir şekilde içeri girdi ve polisin sapan ile gözüne misket attığını ifade etti. Ekibimiz bu kadar küçük bir çocuğun hedef alınmasından ve polisin bir “oyuncak” kullanarak çocuğa zarar vermesinden dehşete kapılmış bir durumdayken çocuğu eve götürmeye gelen ailesi hastaneye götürmeyi ve şikâyetçi olmayı düşünmediler bile. Durum sıradanlaşmıştı.”
  • Mersin’de görüştüğüm çocukların hepsi polisin kendilerini “düşman” olarak gördüğünü, kendilerinin eninde sonunda “dağa çıkacaklarını” düşündüğünü, korkutarak kendi aleyhlerine ifade vermeye zorladığını,  ekip arabalarında dolaştırarak, soğukta çıplak bekleterek, döverek, yaralarına vurarak eziyet ettiğini söylemektedir. Bu baskılar arasında evinde, seçim kampanyası sırasında benimle çektirdiği bir hatıra fotoğrafını buldukları bir çocuğa polislerin benim “kırsal alanla irtibat sağlayan baş terörist” olduğumu söyleyerek her şeyi itiraf etmeye zorlamaları da var.ii.  Cezaevi
  • Ankara Sincan  Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na nakledildikleri tarihe kadar Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda 39’u TMK kapsamında 218 çocuk kalmaktaydı. 34 koğuştan 30’unda çocukların,  4 koğuşta büyük yaşta mahkumlar kaldığı bildirilmekle birlikte, Mersin’de görüştüğüm hapisten çıkmış çocuklar “çocuk koğuşları”nda gerçek yaşları 18-20 hatta daha büyük çocukların da bulunduğu bunların genellikle “koğuş mümessili” olarak cezaevi idaresinin koğuş içindeki uzantısı olarak iş gördüklerini bildirdiler.
  • Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki şiddet ve tecavüzle ilgili olarak geçtiğimiz günler boyunca gazete ve TV’lerde bir bölümü duyurulan yakınmalar Nisan 2011’den başlayarak İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi’ne başvuran çocukların doldurdukları şikayet formlarına girmeye başlamıştı. Dernek Temmuz ayında cinsel taciz ve tecavüz de dahil bütün hak ihlallerini şikayetçi ve suçlananların adları ile olayların yer ve zamanını belirterek TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Adalet Bakanlığı, Adana Cumhuriyet Savcılığı’na ve THİV ve İHOP gibi insan hakları kuruluşlarına duyurmuştu. Ancak tecavüz olayları çocukların kendilerince medyaya taşınıncaya kadar kamu otoritelerinin hiçbiri sorunu ciddiyetle ele almadı. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, 23. Dönemde aynı cezaevinde yapılan inceleme sonunda kurumun kapatılması tavsiyesinde bulunulduğunu göz ardı ederek konuyu Adalet Bakanlığı’na havale etti. Pozantı Cumhuriyet Savcılığı ise Ağustos 2011’de eline ulaşan iddialarla ilgili cezai soruşturmayı halen sonuçlandırmış olmadığı gibi, suçlanan çocuklar ve cezaevi yöneticileriyle ilgili hiçbir idari soruşturma da açmış değildi.
  • Görüştüğüm cezaevi yöneticileri kendilerinden önceki dönemle ilgili iddiaların kovuşturulduğunu, ancak kendi dönemlerinde hiçbir ihlal gerçekleşmediğinde ısrar etmektedir. Ancak, Ankara’ya nakledilinceye kadar Pozantı’da kalmakta olan çocuklardan H. A., E.Ö., D.T., M.K., H.K.ve C.A.’ın velileri bana çocuklarının halen cezaevinde bulunduklarını ve ağır yaralanma, darbe ve kırıklardan muzdarip olduklarını beyan ederek şikâyette bulundular.
  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı Adana Temsilciliği’nin “ilgili makama” yaptığı şikayet başvurularında cinsel taciz ve tecavüz ile suçlananlardan biri ile salıverilen çocukların kendilerinin ve diğer çocukların koğuşlar içinde uğradıkları her türlü şiddet ve saldırıdan sorumlu tutarak adlarını verdikleri iki koğuş mümessili ile cezaevinde görüştüm. Her üçü de 18 yaşından büyüktüler, gasp, hırsızlık gibi suçlardan hükümlüydüler, bugüne kadar hiçbir şekilde sorgulanmadıklarını ve haklarında bir koğuşturma yapılmadığını söylediler. Hepsi, “vatana millete saygılıydılar, cezaevinde hiçbir kötü muamele yoktu, arkadaşlarını çok seviyorlardı ve hepsi kardeştiler”. Cezaevi yöneticilerinin cezaevinde koğuş mümessilliği sistemi bulunmadığını ileri sürmesine karşın, salıverilen çocuklar bu kişilerden “mümessil” olarak ve cezaevi idaresinin temsilcisi olarak söz ediyorlardı. Mümessiller de kendilerinin mümessil olduğunu kabul ettiler.
  • Çocukların “kanunla ihtilaf” sürecinde kendilerine uygulandığını söyledikleri ihlaller arasında en çok sözü edilenler şunlar:
  • Polis, asker ve gardiyanlarca yumruk, tekme, tokat, sert cisimler, telsiz, sopa, cop, paspas, demir çubuk ile dövülmek.
  • Polis, asker ve gardiyanlarca Kürt oldukları için hakarete uğramak, aşağılanmak, soyularak soğukta bekletilmek,
  • Koğuşlarda adli suçlardan tutuklu olanlarla birlikte kalmaya zorlanmak, koğuşa girişte tutuklanma nedenleri gerekçe gösterilerek ezilmeleri için koğuş mümessillerine teslim edilmek, mümessillerce bayrak öpmeye, kimliklerini inkâra zorlanmak, Kürtçe konuşmaktan alıkonmak, mümessillerce keyfi cezalara çarptırılmak, para makbuzlarını mümessiller için kullanmaya zorlanmak, giyeceklerine el konulması, yemek istihkaklarının ellerinden alınması,
  • Irza geçme, taciz
  • Yakınmalarının cezaevi yöneticilerince ciddiye alınmaması, ilgili makamlara ulaştırılmasının engellenmesi,
  • Hukuksal yardıma ulaşamamak, CMK uyarınca baronun temin ettiği avukatların görevlerini savsaklaması.

    iii.  
    Cezaevinden çıkış
  • Çocuklar Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan salıverildikten sonra Mersin’deki mahallelerinde sistematik olarak terörle mücadele şubesinin tacizine (“mobbing”) maruz kaldıklarını, sokakta yürürken, evlerinde ya da arkadaşlarıyla bir aradayken herhangi bir gerekçe gösterilmeden ekip arabalarına, zırhlı araçlara alınıp korkutulduklarını, “ajanlık” yapmaya ve arkadaşları aleyhine ihbara zorlandıklarını anlattılar.
  • Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki ihlalleri şikayet eden çocuklardan biri, olayın medyada tartışılmakta olduğu geçtiğimiz günlerde dahi şikayetini geri alması için polis tarafından alıkonduğunu, zor altında şikayetini geri aldığını ancak daha sonra İHD’ye başvurarak yardım istediğini ve şikayetini geri alma dilekçesini geri aldığını anlattı.
  • Çocuklar salıverildikten sonra karşılaştıkları başlıca sıkıntılar arasında şunları sayıyor:
  • Toplum içinde yer alamamak
  • Polis tarafından taciz edilmeleri yüzünden, internet kafeye, halı sahaya gidememek, keyfi bir biçimde alıkonmak, hakarete ve aşağılamaya maruz kalmak, korkutulmak, tehdit edilmek, darp edilmek.
  • Yargılamalarda hukuksal yardımdan mahrum kalmak.
  • Öğrenimlerine devam edememekiv.Pozantı’dan sonra
  • Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun kapatılmasıyla bu kurumun yapısı ve buradaki tretman ve ihlallerle bağlantılı özgül konular arkada kalmıştır. Bununla birlikte kamu otoritelerinin ve kamu oyunun çocukların Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda ve bu kuruma alınmadan önce sokakta, poliste, mahkemede maruz kaldıkları hak ihlallerinin kaynağındaki ırkçılık ve ayrımcılığa ilişkin bir farkındalık yaratılmış değildir. Irkçılık ve ayrımcılığın ve bunların yol açabileceği ihlallerin Sincan’da da sürüp gitmeyeceğine dair hiçbir güvenceden söz edilemez.
  • Adil bir yargılanma sonunda hapsedildikleri asla söylenemeyecek olan bu çocukları  evlerinden 500 km uzakta bir cezaevine taşıyarak Adalet Bakanlığı Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun kötü ününü kendisinden uzaklaştırmış ama çocukları ve ailelerini yeni mağduriyetlerle karşı karşıya bırakmıştır.
  • Hepsi yoksul olan ailelerin çocuklarını görmek için eskisinden daha çok zaman, ve para harcamaya zorlandıkları, çocukların ve ailelerinin mesafeler dolayısıyla daha çok kaygı çekecekleri açıktır.
  • Çocukların duruşmalara getirilip götürülme güçlüklerine karşılık yargılanmalarının “telekonferans” sistemiyle yapılacağı hakkında Adalet Bakanlığı’ndan yapılan açıklamalar, çocukların adil yargılanma hakkının bütünüyle göz ardı edildiğini göstermektedir. Yargılamanın sanığın “yüzüne karşı” yapılması ilkesini tümüyle ortadan kaldıran bu yaklaşım, nakillerin çocuklarının sorunları değil bakanlığın sorunları gözetilerek yapıldığına kuşku bırakmamaktadır.
  • Ankara  Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na nakledildikten sonra da çocukları hapsedilmeye götüren bütün koşulların yerli yerinde durmakta olduğu açık olduğu gibi, çocukların kapatıldığı bütün kurumlardan benzeri hak ihlali iddialarının gelmekte olduğu unutulmamalıdır. Adana Kürkçüler, İstanbul, Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumları’ndan da Pozantı’dakinden farksız aşağıdaki gibi yakınmalar gelmekte olduğu bir sır değildir:”Şırnak’ta yaşıyorduk. 20 yıl önce köyümüz yakılınca Adana’ya geldik. 15 Şubat 2009’da korsan gösterilere katıldığım ve polise taş attığım gerekçesiyle tutuklanarak Kürkçüler Cezaevi’ne götürüldüm. O zaman 16 yaşındaydım. Kürkçüler Cezaevine girerken çırılçıplak soyulduk. Askerler bize bağırarak küfür ediyorlardı. “Pis teröristler, devlete karşı çıkmak neymiş size göstereceğiz” diyerek tekme tokat bizi bir saat kadar dövdüler. Bize zorla halay çektirdiler. Kış olmasına ve çırılçıplak olmamıza rağmen üzerimize tazyikli su sıkıyorlardı bir yandan da. Askerler bizi iyice dövdükten sonra gardiyanlara teslim ettiler. Gardiyanlar da demir paspaslarla her yerimize vurdu. O an çığlıklar atıyorduk. “Ne olur bizi dövmeyin” diye yalvarıyorduk. Bizi adlî suçluların yanına verdiler. Dayak hep devam etti. Bize ağır yükleri taşıtıyorlardı. Kürkçüler’de bir hafta kaldıktan sonra üç arkadaşımla birlikte Pozantı Cezaevi’ne getirildik. http://haber.mynet.com/aklima-annem-gelince-intihar-edemedim-618756-yasam/)“Cezaevine girer girmez onurunuzun kırılmasına dönük çalışılıyor. Soyundurularak aranıyorsunuz ve pis tecrit koğuşlarında bir müddet bekletildikten sonra saçlarınız kazınıyor. Benim gibi siyasi tutsaksanız, siz gitmeden koğuşunuza “terörist” geleceği haberi gardiyanlar aracılığı ile gidiyor.“Meslek edindirmeye dönük olduğu iddia edilen atölyeler, daha çok çocuk ve gençlerin hapishane yararına çalışmaları üzerine kurulu. Mesela, hapishanenin bakır atölyesinden bakır işlemesi satın almak için sipariş verildiği zaman gardiyanlar atölyeyi toplayıp saatlerce bakır işletiyor. Karşılığında her hangi bir ücret ödenmiyor. Hangi atölyede çalışacağınıza kendiniz karar veremiyorsunuz, buna gardiyanlar karar veriyor. Herhangi bir atölyeye katılmayı istemezseniz, gardiyanlar baskı kurarak katmaya çalışıyor. Gardiyanların içinde namuslu ve iyi niyetli olanlar olduğu gibi; acı çektirmekten hoşlanan sadistler de var. Ancak sorun, idarenin ikinci tip gardiyanlara gösterdiği müsamahada. Bireylerin öznel sorunlarından çok, “nasıl olsa suçlu, her şeyi hak ediyor” diyen aklın ürünü olarak maddi ve manevi eziyet hapishanelerin ayrılmaz bir parçası.” (Ankara  Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalmış olan Hopa sanıklarından Ömür Çağdaş Ersoy’un beyanatı/Sendika.org)

4.  Sonuç ve talepler

Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda yaşanan vahşet ve zulüm, çocukların kendi onurlarını kurtarmak için kendi cesaretleriyle ortaya atılmalarıyla açığa çıkmış ve Türkiye’nin çocuklarıyla savaşına dair sayısız bilgiye ulaşılmasına yardımcı olmuştur. Bu çocuklara ve onların öykülerini topluma ulaştıran gazetecilere ve bağımsız haber kuruluşlarına teşekkür ediyoruz.

Pozantı, mahpus çocuklar sorununun yalnızca tekil bir örneği ve bir yüzüdür. Karşı karşıya olduğumuz şey Türkiye’nin temel sorunlarının -yoksulluk, Kürt Sorunu ve antidemokratik devlet egemenliği- çocuklardan yansıyarak topluma geri dönüşüdür. Sorunların kalıcı bir biçimde çözülmesi ciddi toplumsal, ekonomik, siyasal hamlelerle mümkündür. Yasalara ve uluslar arası sözleşmelere rağmen, kanunla ihtilafa düşen çocukların durumunun giderek vahimleşmesi özellikle Kürt Sorununa yönelik güvenlik eksenli politikalarla yakından ilgilidir.

Kamu görevlileri, güvenlik ve zor kullanımı öne çıktıkça ellerindeki gücü özellikle korunmasız çocuklara karşı artan bir keyfilikle kullanmakta, kendilerince durumdan vazife çıkartarak polis, jandarma, mahkeme, gardiyan ve sivil gönüllülerin birbirine zincirleme bağlandıkları bir paralel güvenlik aygıtı oluşturmaktadırlar. Bu aygıtın kendilerini yasadan ve yaptırımlardan koruyacağına ve kanundan korunacaklarına dair derin bir inanç içinde hareket etmekte ve birbirlerini daha çok ihlal için özendirmekte ve yüreklendirmektedirler.

i.  Acil önlemler

Bununla birlikte TMY kapsamında ve TCK kapsamında Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na atılan çocukların uğradıkları şiddet ve zulmün yol açtığı zarar ve travmaların etkilerinin giderilmesi ve korunmaları için acilen şunlar yapılabilir:

  • TMY kapsamında ve TCK kapsamında tutulan çocukların tutuklu yargılanması için elle tutulur hiçbir gerekçe yoktur. Çocuklar derhal serbest bırakılarak evlerine geri gönderilmelidir.
  • Hükümlü, ya da hükmen tutuklu çocuklar eğitim ve rehabilitasyon sağlayacak kurumlara hızla nakledilerek cezalarını aileleriyle yakın ilişki içinde tamamlamaları sağlanmalıdır.
  • Çocuklara zulüm uygulayan ve tecavüz eden, bu zulme göz yuman kamu görevlileri ile diğer hükümlüler hakkında çocukların beyanı asıl kabul edilerek derhal adli ve idari soruşturma başlatılmalı, başlatılan soruşturmalar acilen sonuçlandırılmalı ve sorumlular cezalandırılmalıdır. Bu sorumlular arasında Cezaevi İnceleme Kurulları’nın da yer aldığı unutulmamalıdır.
  • Çocukların kendi seçecekleri okullara geri dönüşü sağlanmalı, ailelerine kamu kaynaklarından eğitim yardımı sunulmalı, çocuklara bağımsız kurumlar aracılığıyla travma sonrası rehabilitasyon olanakları verilmelidir.
  • Çocuklar için sürekli bir kaygı kaynağı ve nefret nesnesi halini almış olan bir çevik kuvvet harekat merkezi gibi kullanılan Mersin, Akdeniz ilçesindeki Siteler Polis Karakolu kapatılarak başka bir yere taşınmalı ve karakol çocukların hizmetindeki bir kamu mekanına dönüştürülmelidir.
  • Mersin Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü emirleri altındaki kolluk güçlerinin ve idari birimlerin halka ve çocuklara karşı zalimane muamelelerine son vermeleri için uyarılmalı, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları Mersin’deki yaygın devlet şiddetinin  kaynaklarının tespiti ve sona erdirilmesi için derhal harekete geçmelidir.ii. Diğer önlemler
  • Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair Sözleşme’ye taraftır ve her çocuğun onurlu, özgür ve eşit bir biçimde yaşaması konusunda yükümlülükleri vardır. Sözleşmenin özellikle 19, 34 ve 37. maddeleri çocuğa karşı şiddetin tanımlanması ve önlenmesinde yol göstericidir. Madde 19 doğrudan çocuğa karşı şiddeti ele alırken, madde 37 işkenceyi veya zalim, insanlık dışı ve küçük düşürücü diğer davranışları ve cezaları yasaklamaktadır. Madde 39 ise her tür şiddet mağduru çocuğun rehabilitasyonu için çağrıda bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı uygulamaları bu  Sözleşme hükümleriyle uyumlu kılınmalı, Türkiye sözleşmenin çekince koyduğu maddelerini de imzalayarak, Kürt çocukların dil ve kültürlerinin baskı altına alınmasına zemin oluşturmaya son vermelidir.
  • Çocukların kendilerine uygun olmayan kapalı infaz kurumlarında kalmasına son verilmelidir.
  • Kapalı kurumlar çocuk hakları kuruluşlarının da temsilci bulunduracağı bağımsız izleme mekanizmalarına açılmalıdır.
  • Kapalı kurumlarda insan hakları ve onurunun korunmasını ve sosyal adaletin tahsisini amaç edinen sosyal hizmet uygulamaları başlatılmalıdır.


Ertuğrul Kürkçü
Mersin Milletvekili