2014 seçimlerinde HDK ile karşınızda olacağız

Ertuğrul Kürkçü, yurtdışında yaşayan yurttaşların oy vermesiyle ilgili düzenleme hakkında söz alarak BDP’nin dışlanmaya çalışıldığını ama 2014’te halkın iradesini göstereceklerini söyledi.

BDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu düzenlemeyle birlikte yurt dışında yaşayanların oy kullanmaları belli esaslara bağlanmak isteniyor. Bu açıdan, elbette, yurt dışındaki yurttaşlarımızın, Türkiye’nin neresinden olurlarsa olsunlar, bu seçimlere etkin bir biçimde katılma yolunun açılması çok iyi ve önemli.

Ben, kendim, hayatını yurt dışında çalışarak geçirmiş bir işçinin oğluyum. 2 kardeşim de hâlen, biri emekli, biri de yurt dışında çalışmakta. Onların önümüzdeki seçimlerde oy kullanacak olmaları beni sadece memnun eder. Sanırım, oylarını benim istediğim istikamette kullanırlar. Ama ben bu yasa düzenlemesi yapılırken bu seçmenlere sadece pasif birer oy makinesi olarak bakıldığını hepimizin gördüğünü sanıyorum çünkü onların sadece seçimlerde oy kullanmalarıyla ilgili bir dizi tartışma var fakat onların seçilmeleri hakkında herhangi bir hüküm yok. 2,5 milyondan fazla seçmenin oy kullanacağı bir iklimde bunların arasından kimilerinin seçilebilecekleri, bu seçimlere seçilecek kişiler olarak da katılabilmelerinin yolu açılmalı, özendirilmeli, teşvik edilmeliydi. Kaldı ki ben komisyon raporlarını da inceledim, aslında, nasıl oy kullanmak, nasıl seçimlere katılmak istediklerine dair, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın görüşlerinin alındığına dair herhangi bir işaret göremedim. Sadece, pasif birer oy makinesi olarak değerlendirildiklerini ve bunun da bu kanunun ruhuna işlediğini söyleyebilirim.

Aslında bu, Türkiye’deki genel gidişe uygun. Genel olarak son on yıldır Türkiye’nin siyasi mekanizmalarına ve idari düzenlemelerine damgasını vuran Adalet ve Kalkınma Partisi, esas olarak seçmenleri birer oy makinesi, Meclisi bir kanun fabrikası, bizi de onun işçileri olarak görüyor, hatta çoğu zaman, işçilerin sahip olduğu haklardan da azına razı olarak angarya usulü çalışmamızı uygun buluyor. Dolayısıyla, bu yasaya bunun yansımaması düşünülmez idi.

Ancak, benden önceki konuşmacıların söyledikleri bir başka mesele, burada çok daha önem kazanıyor çünkü bu oy kullanma süreci, esasen Dışişleri Bakanlığının idaresine bir bütün olarak bırakılmış durumda. Ben, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun dünyayı yönetme ihtirasının, aslında bütün yurt dışında yaşayan, 115 ülkedeki seçmenleri de yönetme ihtirasına tercüme olduğunu düşünüyorum. Kabul edilemez bir düzenlemeyle idarenin eline, Hükûmetin eline bütün oy kullanma mekanizması teslim ediliyor.

İkincisi, elektronik oylama yolu ki bu konuda esasen elektronik bütün işlemlerin Türkiye’de son beş yıldır nasıl bir rezaletler, skandallar, yolsuzluklar dizisi hâlinde ortalığa döküldüğünü hatırlatmama gerek bile olmadığını düşünüyorum. Burada da karşımıza çıkacağından, doğrusu, korkarım.

Redhack’ın son iki aydır emniyetten silahlı kuvvetlere, oradan nüfus dairelerine, AKP’nin kendi bilişim sistemlerine girerek nasıl bu zayıf sistemleri test ettiğini ve hiçbirinin bu stres testinden geçemediklerini görüyoruz. Peki, nasıl olacak da bu uluslararası bir işlem mekanizması içerisinde güvenli sonuçlar verecek? Hadi Redhack dışarıdan bunu test ediyor, peki, içeriden buna müdahale etmek arzusu olmadığını niye peşinen kabul edelim? Bütün bu yolsuzlukların, ÖSYM ve diğer elektronik işlemler sırasında esasen içeriden yapıldığını biliyoruz.

Hiçbir şekilde güvenli olmayan, adil olmayan, demokratik olmayan, yurttaşların iradesine dayanmayan bir seçim sistemi içerisinde -demin Sırrı Sakık arkadaşımızın da söylediği gibi- üstelik bu sefer şu an Parlamentoda bulunan partilerden bir tanesi de seçim kurullarının dışında bırakılıyor yani Barış ve Demokrasi Partisi. Niçin? Niçin Türkiye’dekinin bir yansısı, bir kopyası olmuyor? Niçin bağımsızlar da ayrıca katılamıyorlar? Mersin’de benim danışmanlarım -ben bağımsız olarak girdim seçime- bütün sandık kurullarında, bulabildiğim kadar seçim gözlemcisi buralarda çalıştı. Niçin yurt dışında çalışmayacak? Niçin Barış ve Demokrasi Partisi neredeyse yüzde 7’ye yakın bir oya sahip olduğu hâlde buralardan dışlanacak? Türkiye dışında yeterince BDP taraftarı yaşamadığından mı yoksa haddinden fazlasının yaşadığından mı kuşkulanılıyor? Bunu bilmiyorum. Bu adaletsizliğe nasıl içiniz razı oluyor? Nasıl oluyor da partilerden birisini silip atıveriyorsunuz, siz yoksunuz, sayılmıyorsunuz diyebiliyorsunuz? Buna da var mı bir lafınız Sayın Bakan? Bence makul bir yanıtınız olamaz. Hiçbir makul yanıtınız olamaz, çünkü uluslararası alanda Barış ve Demokrasi Partisinin seçime katılabilecek olan, seçmen olabilecek kitlesinin oranı Türkiye’dekinden fazladır, bunun sebeplerini de siz biliyorsunuz. İnsanların yurt dışına göçünü, siz, pek çok yanlış uygulamanızla, baskınızla teşvik ettiniz. Şimdi, niçin bu insanlar seçmen olabilecekler fakat seçim kurullarında çalışamayacaklar, bununla ilgili hiçbir bilgi de yok. Ama, bütün bunlar hepsi doğru bir biçimde gerçekleşmiş olsaydı bile gene de yanlış bir seçim için oy kullanmış olacaklardı, çünkü yüzde 10 barajının geçerli olduğu, Partiler Kanunu’ndaki bir dizi yasağın geçerli olduğu, yani toplum iradesinin, seçmen iradesinin sandığa yansımasının önünde yüzlerce engelin bulunduğu bir seçim sistemini etkin bir biçimde katılmaları bu yurttaşlarımızın aslında çoğunluk iradesinin tecellisi bakımından bir etkinlik hâline gelebilecekti. O yüzden madem ki bu yasalarda düzenlemelere başlandı, o zaman şuradan başlamak gerekmez miydi: Seçim Yasası, Siyasi Partiler Yasası, buradaki demokratik katılımı önleyen engeller, burada çeşitli toplum kesimlerine sağlanması gerekli ve mümkün olan pozitif ayrımcılık hükümlerini önce gözden geçirip, ondan sonra yurt dışındaki yurttaşlarımızı bu sürece nasıl etkin bir biçimde katacağımızı düşünmek yerinde olmaz mıydı? Ama öyle anlaşılıyor ki, hükûmet partisinin, iktidar partisinin acelesi var, çünkü bir başkanlık rejimi, kendilerinin biçtikleri bir anayasa oylaması ve 2014 yerel seçimleri bakımından bütün bu telaşa onların niye kapıldıklarını mümkün.

Ben size sadece şunu söyleyebilirim: Getirdiğiniz engeller, getirdiğiniz yasaklar, ne olursa olsun, ne yaparsanız yapın, ne düzenlemeler yaparsanız yapın, 2014 yerel seçimlerinde size bu yerel seçim çevrelerini zindan edeceğiz, sadece Türkiye’nin doğusunda değil, Türkiye’nin batısında da. Burada hiç kimse istediği gibi at koşturamayacak, Türkiye’de sosyal muhalefet, Halkların Demokratik Kongresi, Barış ve Demokrasi Partisi ve müttefikleri, yerel seçimlerde bir yerel demokrasi için Türkiye’nin halkının, halklarının kendi oldukları her yerde kendi kendilerini yönetmeleri için bugünden başlayarak örgütlenmeye girişecek.

Biz bugünden ilan ediyoruz: Bu seçimlere, Halkların Demokratik Kongresi, Barış ve Demokrasi Partisiyle birlikte Türkiye’nin bütün sosyalist ve demokratik güçleri bir arada katılacaklar. Hangi engelleri koyarsanız koyun Avrupa’da da bunun bir yankısı olacak. Bu yankıyı, Türkiye’nin her tarafından duyacaksınız. Türkiye’de kurmak istediğiniz başkanlık rejimini de, tek parti diktatörlüğünü de size hiçbir seçim sistemi vermeyecek. Neresinden girerseniz, biz onun karşısına bir engeli koymayı başaracağız. Merak etmeyin, bunların hiçbirisi sizin sandığınız gibi engeller değil. Halkın iradesi, halkın gücü, halkın örgütlenme girişkenliği ile bütün bunlara karşılık vereceğiz.

Bu nedenle ben size “Yol yakınken bunu bir kere daha değerlendirin.” derim ama hangi engelleri koymuş olursanız olun yurt dışındaki seçmenler de Türkiye’de demokrasi, özgürlük, adalet, hak ve sosyal ve iktisadi taleplerin gerçekleşmesi peşinde olan bütün Türkiyeliler -hangi milliyetten, hangi kökenden olursa olsun- sizin karşınızda demokrasinin bir imkânı olarak dikilecekler.

Ne yazık ki, bir kere daha bu yurttaşların seçim kullanmalarına ilişkin düzenlemeyle siz demokratik bir sınavı kaybettiniz, demokrasi testinde sınıfta kaldınız. Sizi peş peşe çaktırarak belgeyi elinize vereceğiz hiç merak etmeyin.