“Türkiyeli Devrimcilerin Bizimle Dayanışmasını Unutmadık””

Ertuğrul Kürkçü’nün seçim kampanyası sırasında Kadir Akın’ın Leyla Halid ile gerçekleştirdiği röportajı ilginize sunuyoruz.

Ertuğrul Kürkçü’nün seçim mitinginin konukları arasında Filistin mücadelesinin militan önderlerinden Leyla Halit’te vardı. Leyla Halit’le yaklaşık 5 yıl önce BEKSAV’ın davetlisi olarak geldiği İstanbul’da tanışmış ve Sosyalist demokrasi için röportaj yapmıştım. Seçimden bir gün önce Mersin’e Hatay’dan Bereket Kar’la birlikte geldi ve ayağının tozuyla merkez seçim bürosuna uğradı. Sevgi çemberinin ortasında, bürodakilerin  birlikte fotoğraf çektirme isteklerini kırmadan çayını yudumlarken, Bereket’in çevirmenliğiyle yanına gidip kendimi hatırlattım. Hemen orada yeni bir röportaj içinde teklifte bulundum. Hiçbir hazırlığım yoktu. L. Halit’in de Radyo ve televizyon proğramları  yoğundu ve kendisi de yorgundu. Bir an tereddütten sonra tamam dedi. Yakındaki bir büroya giderek okuyacağınız söyleşiyi gerçekleştirdik. Leyla Halit’i 5 yıl öncesine göre daha umutlu buldum. Ertuğrul Kürkçü’ye destek için geldiği Mersin’den, Yunanistan’da katılacağı bir başka toplantı için mitingden hemen sonra ayrıldı.

Kadir Akın: Beş yıl sonra sizinle karşılaşmak ve röportaj yapmak güzel. Mersin Blok adayı E.Kürkçü’nün seçim çalışmasına destek için buradasınız. Öncelikle şunu sormak istiyorum; Geçtiğimiz günlerde Filistin Kurtuluş Örgütü ile HAMAS bir anlaşma gerçekleştirdi. Bu anlaşmanın ışığında Filistin mücadelesinin geldiği durumu nasıl görüyor ve değerlendiriyorsunuz?

Leyla Halit: Evet bu anlaşmanın biz tarafıyız. Aslında görüşmeler uzun bir süredir devem ediyordu. Bu anlaşma birden ortaya çıkmadı. Bu görüşmelerde Mısır’lı kimi yöneticilerde bulunuyordu ve mutabakat sağlanmıştı. Fakat bunun uygulanmasında sorunlar vardı ve yeni yüzlerin görüşmelere katılmasıyla bu anlaşma imzaya açıldı ve anlaşma gerçekleşti. Bu anlaşmanın gerçek bir ulusal birliği sağlayacağına inanıyoruz ve bu anlaşma işgalci güçlere karşı yeni bir güçlü zeminin doğduğuna işaret etmektedir. Aynı zamanda tüm Filistinli güçlerin de karar mekanizmalarına katılımını sağlayan demokratik bir işleyişinde kurulmasının önü açılmıştır. Filistin mücadelesinin başarıya ulaşmasında tüm güçlerin birliğinin sağlanmasının önemini biliyorduk. Bölünmüş Filistin mücadelesinin zafer kazanmasının mümkün olmadığını tüm taraflar gördü. Halkımızın uzun süredir birlik yönünde bir talebi vardı ve bu anlaşma sonrasında halkın çoşkusu en üst düzeydedir şu anda. Bu aynı zamanda İsrail’le bireysel  ya da gurupsal kimi görüşmelerin önünü kesecektir. Dikkat ederseniz bu anlaşmaya saldıran ve tepkisini gösteren İsrail ve ABD olmuştur.

K.Akın: Bu anlaşmanın gerçekleşmesinde tarafların bulunduğu pozisyonlarından geri çekilmesi etkili oldu mu, anlaşma zeminini sağlam buluyor musunuz?

Leyla Halit: Aslında bu yaptığımız anlaşma çok yeni sayılmaz. 2005 ve 2006’ da taraflar asgari müştereklerini ortaya çıkartmışlardı. Tarafların birisinin diğeri aleyhine üstünlük sağladığını da söyleyemeyiz. Belgeler ve küçük küçük anlaşmalar var önümüzde. Fakat bunlar bir türlü hayata geçemedi. Bunun bir den çok nedeni var. Şu anda olan 2006’da sağlanan mutabakatın hayata geçirilmesidir. Elbette bu anlaşmanın kağıt üzerinde kalmasının hiç bir şeyi çözemeyeceği ortada. Biz daha öncede anlaşmalar yapmıştık ama şimdi başka bir noktadayız. Hem halkın bu doğrultudaki talepleri büyüdü hem de bölgede yeni bir iklim değişikliği var. Bu iklim değişikliğinin tüm taraflar üzerinde önemli bir etkisi var. Gelinen nokta kolay kolay geri dönülecek bir yer değildir.

K.Akın: Kuzey Afrika’da ki Arap isyanının etkisine değiniyorsunuz. Tunus ve Mısır’la başlayan ve bölgeye yayılan isyanın etkisinden. Bu arada Mısır, Gazze’ye uzanan Refah kapısını açtı.

Leyla Halit: Şüphesiz ki Tunus’la başlayan ve diğer Afrika ülkelerine yayılan bu halk hareketlerinin büyüklüğü hem Filistin halkı üzerinde hem de örgütlerimiz üzerinde büyük bir baskı oluşturdu. Yaptığımız anlaşmada bunun izini görmek lazım. Hem HAMAS hem de FKÖ bu basınçtan kaçamazdı. Sadece Filistin halkı değil, bölgedeki Arap halklarının talepleri de bu doğrultuda idi. Kitlelerin hareketi karşısında hiçbir güç duramaz, isyan bu mesajı Dünya ya bir kez daha verdi. Bu isyanın temelinde 40-50 yıldır biriken sorunlar vardı. Ezilen, sömürülen, horlanan ve dışlanan çoğunluğun öfkesidir bu. Bütün değerlerine el konulan, onurlarıyla oynanan insanlar ayaklandılar. Kimi yorumlarda dış güçlerin istemleri doğrultusunda bu ayaklanmaların başladığı söylendi. Asla bu doğru değildir, yılların birikiminin dışa vurumudur. Böylesi yorumları Arap halklarının isyanına bir hakaret olarak sayıyoruz. Milyonlarca insanın sokakları zapt etmesi ve taleplerini ısrarlı biçimde savunması değer biçilecek bir harekettir ve bizim için çok kıymetlidir. Aslında hepimizin bildiği bilimsel bir kanun var; baskı, şiddet  ve zorbalık bir biçimde karşıtlığını yaratır. Başta Mısır olmak üzere Kuzey Afrika ülkelerinde yıllardır hüküm süren diktatörlükler vardı. Biz Mısır halkının Filistin mücadelesine olan desteğini biliyorduk, diğer Afrika ülke halklarının bizimle olan dayanışmasını da biliyorduk. Esas olarak Mısır’ın bölgede ki jeopolitik önemi ortada. Bölgede tuttuğu pozisyonla kültürel olarak da etkilidir ve bir köşe taşıdır. Dolayısıyla Arap isyanları içerisinde Mısır’ın önemi bizim için daha etkili olmuştur. 1948’de İsrail devletinin ilanından sonrada Mısır’da genç subaylar hareketi söz konusu. Yönetimi alt ederek başlattıkları hareket sadece Mısır’da değil tüm bölgede sevinç ve heyecan yaratmıştı. O zamanda bölgede bunun etkileri görülmüştü. Dolayısıyla Mısır’da ki isyanın etkileri bizim için çok önemli oldu. Yemen’den Libya’ya, Suriye’ye uzanan bu isyan dalgası aynı zamanda bölge halkları arasında bir dayanışmanın da kurulmasını beraberinde getirmiştir. Başta Mısır olmak üzere tüm isyanlar için söyleyebileceğim bunun birinci aşama olduğudur. İkinci aşama da, hala eski rejimlerin kalıntılarının devam ettiği bu ülkelerde bu kalıntılarında tasfiye edileceğinde eminim. Bir çok insanın zihninde bu isyanların eski rejimleri ortadan kaldırmadığına dair kuşkular var ama bu yersiz. Aşamalı olarak ilerleyecek bu isyanlar. Sokakları zapt etmiş milyonlarca insanın dinamiği var ortada ve bu enerji onları daha çok özgürlük daha çok demokrasiye doğru sürükleyecek, bu kalkışmalar devam edecek yani. Diyeceğim şu ki işin başındayız daha. Mısır’ın Refah kapısın açmış olması yıllardır Filistin halkına uygulanan ambargonun ve kuşatmanın yarılmasında ciddi bir adımdır. Gazze’nin Dünya’ya açılan penceresi bu kapıdır. Mısır’da ki yeni yönetimin Filistin mücadelesine yaklaşımında daha da ileri adımlar atacağının ilk işaretidir bu.

K.Akın: Mersin’de oluş nedeniniz, aynı kuşaktan olduğunuz söylenebilecek Ertuğrul Kürkçü’nün Blok milletvekili adaylığını desteklemek ve mitingde konuşma yapacak olmanız. Ertuğrul Kürkçü’yü tanıyor muydunuz?

Leyla Halit: Geçtiğimiz yıllarda Samandağ belediyesinin düzenlediği bir etkinlikte karşılaşmıştık. Onun mücadele dolu geçmişini öğrendim. Birleşik bir gücün milletvekili adayı olduğunu öğrenince de tereddütsüz destek vermeye geldim. İlk oyu da ben veriyorum kendisine. Kazanacağına eminim. Onun kazanması önemli olacaktır Türkiyeli devrimciler ve sosyalistler için. Ayrıca gelmiş olmam Türkiyeli devrimcilere olan borcumuzun bir kısmının karşılanması açısından da önemlidir. Bizim mücadelemize Türkiyeli  devrimciler çok şey kattı, biz bunları unutmadık, kendimizi borçlu hissediyoruz. Türk,Kürt,Arap bir çok devrimci bizlerle aynı siperlerde omuz omuza çarpıştı,İsrail’e, Siyonizme karşı mücadele etti. Bir kısmı bizimle şehit oldu, cezaevlerinde yattı , bunlar unutulacak şeyler değildir. Temsil ettiğim cephe ve dostlar adına buradayım, onların da dayanışma duygularını getirdim. Ben enternasyonalizme yürekten bağlı biriyim. Blok ve devrimci güçlere katabileceğimiz ne varsa bunu yaparım. En azından şehitlerimize karşı bir vefa borcunun ödenmesine yardımcı olması bakımından da buraya gelişim önemli oldu. Biz bu dayanışmanın yükünü hep taşıdık.

K.Akın: Tam burada Filistin’de ölen, mücadele arkadaşım Kemal Ergin’ i de saygıyla anıyorum.Siz İtalya’nın Roma havalanı’nından Filistin mücadelesini tüm Dünya’ya duyurabilmek için uçak kaçırdığınızda yıl 1969 idi. Ertuğrul Kürkçü ise arkadaşlarının idamını engelleyebilmek için Kızıldere’de yakalandığında ise yıl 1972 idi. Aynı kuşaktan insanlarsınız ve ikinizde ölebilirdiniz?

Leyla Halit: Bu önemli bir tespit. İkimizde şehit ölebilirdik.(gülüyor) iyi ki ölmemişiz. Bu ortak paydalar da bizleri yan yana getiriyor zaten.

K.Akın: Türkiyeli devrimcilerin evlerinde sizin fotoğrafınız asılıdır hala.

Leyla Halit: Bana gösterilen bu ilgi, Filistin halkının mücadelesine gösterilen ilgiyi gösteriyor, bana da mücadele azmi veriyor. Herkese çok teşekkür ediyorum.  Bu arada şu söylemek isterim. Türkiyeli devrimcilerin yan yana gelmesinin zamanı çoktan geldi geçiyor. Bugünde sokaklardaki çoşkuyu gördüm. Yarın daha büyüğünü göreceğiz. Sadece sokakta değil parlamentoya da bu sözü taşımanın bir yolunu bulmuşsunuz. Bu sözün oraya taşınması önemli. E.Kürkçü’ye ve bloğun diğer adaylarına başarılar diliyorum. Çağrım tüm ezilenlere,sosyalistlere,kadınlara,gençlere; siz de bizim çektiklerimize yakın zorluklar çektiniz. Ayrılıklara, bölünmelere izin vermeyelim ve güçlerimizi birleştirelim. Güçleri birleştirmenin nasıl önemli bir kuvvet yarattığını biz kendi ülkemizde yaşıyoruz. Sizde bu blok vasıtasıyla bunu görüyorsunuz. Temennim bunu kalıcı hale getirebilmeniz ve daha büyük başarılara ulaşmanız.