Seçim sonuçları ve 28 Mayıs seçimi

Hoş geldiniz, “Gel Konuşalım”ın bu akşamki konuğu HDP Onursal Başkanı sayın Ertuğrul Kürkçü ile hem 14 Mayıs seçim sonuçlarını hem de ikinci turu konuşacağız. Sayın Ertuğrul Kürkçü hoş geldiniz yayınımıza

Merhaba hoş bulduk.

14 Mayıs’la ilgili anket şirketlerinin tahminleri vardı, partilerin seçim vaatleri vardı
ama gelinen noktada Cumhur İttifakı mecliste çoğunluğu almış görünüyor. Yeşil Sol Parti
adıyla giren HDP’nin de oylarında düşüşler var. CHP listelerine itirazlar vardı. Nasıl bir
Meclis şekillendi size göre 14 Mayıs seçimleri sonucunda?

Doğrusu seçim sonucu beklenene uymadı. Hani denir ya her zaman: “Aslında en nihai en kesin sonucu veren anket seçimin kendisidir. Bu son anketle önceki anketler arasında bir tutarsızlık var. Bunlar açıklama bekliyor. Ancak net sonuç olarak baktığımızda gördüğümüz AKP nin oy kaybettiği Cumhuriyet Halk Partisi’nin o oy kaybettiği ve Yeşil Sol Parti’nin oy kaybettiği. Bunlar net olarak gözüküyor. Ancak bloklar halinde baktığımızda Cumhuriyet Halk Partisi’nin bloku. Yarıya yaklaşan bir oy oranı tutturmasına rağmen parlamentoda seçim sisteminin özellikleri -yani birinci partiye avantaj sağlaması çok kazanan partilere çok avantaj sağlaması- dolayısıyla meclisi şimdi AKP MHP bloku diğer müttefikleriyle beraber domine eder durumdadır. Bu iyi bir sonuç değil. Burada bizim kaybımızın, Yeşil Sol Parti’nin kaybının önemi var. Doğrusu rakam olarak baktığımızda gördüğümüz şey: 2018 seçimlerine göre aslında 3 vekil eksikle girmiş bulunuyoruz ama şimdi bu özellikle küçük illerde -ki bunlar daha çok bizim milletvekili çıkarttığımız iller, Kürt illerinde- birkaç yüz, birkaç bin oy kaybıyla birkaç vekil kaçırdığımız ortada. Bunlar meclis aritmetiğine de tabii etki eden, öte yandan cumhurbaşkanlığı seçimine de etki eden sonuçlar. Doğrusu bizim öngörülerimiz, beklentilerimiz meclis çoğunluğunun muhalefet ette olacağı yönündeydi. Böyle çıkmadı.

Şimdi şu soruyu atlamadan geçmememiz lazım: “Peki, bu sonuçta oy hırsızlığı ne kadar rol oynadı?”

Ben oy hırsızlığının oynadığı rollerin, hepsinin itirazlar yoluyla giderildiğini düşünüyorum.
Yani sandıklar kapandıktan ve ıslak imzalı tutanaklar alındıktan sonra yapılan hilelerin
bertaraf edildiğini, hem seçim takip ve koordinasyonla görevli genel başkan yardımcımız
ve ekibi büyük bir tutarlılıkla ifade etti, hem de öte yandan Millet İttifakı, Cumhuriyet Halk
Partisi cephesinden de yapılan itirazların hemen hemen hepsi sonuçlara işlendi. Yani
bu sonuçların ıslak imzalı tutanaklarla örtüştüğünü söyleyebiliriz. O yüzden bu faslın, yani sandıklar kapandıktan ve tutanaklar bağlandıktan sonraki son YSK rakamlarının bir hırsızlık yansıttığını söylemek güç. Fakat zaten benim şahsen iddiam, seçim yolsuzluğunun esasen kütüklerin inşası döneminde, yapıldığı, bir. İkincisi, seçim güvenliğinin olmaması dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin ya da Yeşil Sol Parti’nin ya da ikisinin birden müşahit bulundurmadıkları sandıklarda -ki bunların 20-30 bin civarında olduğu söyleniyor- ıslak imzalı tutanaklara varmadan önce sonsuz hile hurdaya açık olduğunu ve biliyoruz. Kimi tutanakların kendileri avaz avaz bağırıyor. Evet, geçerli oy sayısı, işte diyor ki
370, kullanılan oysa sayısı, 570, AKP 570, geri kalan 0.

Şimdi, böyle bir seçim olmuş olabilir mi hakikaten. Bu ne demektir? Birincisi bütün oy kullanması gerekenler oy kullanmış. Yani orada hasta, ölü, sandığa gelemeyen, yatalak, mefluç kimse yokmuş. Herkes sandığa koşmuş. Öte yandan bütün polisler askerler de gidip orada oy kullanmışlar ve aralarında bir tane olsun bir Kürt memleketinde bir Yeşil Sol Parti’ye oy verecek kimse yokmuş. Bunun gibi pek çok sandık var. 20 bin sandıkta neredeyse yarısının böyle olduğunu söylemek mümkün.

Şimdi tabii şöyle söyleyebiliriz ve sandık sayılarına bakalım: 20 bin [olsun] Her sandıkta üç yüz oy kullanılıyor. Üç yüz, üç yüz elli arası oy kullanılıyor. Biz üç yüz diyelim yani altı milyon oy üzerinde şüpheden ari, şüpheden arındırılmış bir netice olmadığını söyleyebiliriz. Bu çok yüksek bir rakam neredeyse kullanılan oyların yüzde onundan emin değiliz. Bu açıdan da “bu sonuçlar, her türlü şüpheden uzaktır” demek kabul edilemez. Bu söylediğim şekildeki bir sandık tutanağını eğer siz on binle çarpabiliyorsanız, on bin böyle sandık varsa zaten, on bin büyük şüphe var demektir -ki on bine razı olacak olursak demek ki üç milyon şüpheli oy var ve Tayyip Erdoğan 2 milyon 600 binle mi geçmiş -evet öyle diyor kendisi öyle aklımda kalan başka bir rakam yok hatırlamıyorum. Demek ki, aslında bu sandıklar olmasaymış. Bu sandıklar da öteki sandıklar gibi çoğul sonuçlarla kapanmış olsaymış Tayyip Erdoğan birinci turda kaybedermiş. Şimdi bu kuşku herkesin içini kemirmeye devam ediyor. Beni şahsen ediyor, fakat burada kanun yoluna bizi götürecek halkın protestosu dışında hiçbir şey yok. Aslında bu seçimlere gelirken olduğu gibi ikinci tura giderken de ana muhalefet, Millet İttifakı cephesi bu kanunsuzluk ve meşruiyet yoksunluğundan meşru bir sonuç çıkartabileceği güdüsüyle, aklıyla hareket etti ve bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Adayımız çünkü yok. Biz Kemal Kılıçdaroğlu için sahayı açmıştık. İkinci turda
değiliz. Bu nedenle bu 3 milyon hileyi kapatabilecek kadar kahir ekseriyetle sandıkları doldurmaktan başka herhangi bir stratejiyle bu ikinci tura gidilemiyor. Birinci turda da öyleydi zaten.

Birinci turda da yani sandık güvenliği, seçim güvenliğinin garantisi olarak oy patlaması gösteriliyordu. Yani “sandıklara öyle abanalım ki sözünü ettiğimiz yirmi bin sandıktaki hileleri aşabilecek kadar bir kahir ezici çoğunluk sağlayabilelim” deniyordu. Eldeki tek yöntem bu olunca sandıkları doldurmak gerekiyordu. Şimdi dönüp birinci tura bakıyoruz. Demek ki bu şerait, bu şartlar dahilinde Halkların Demokratik Partisi’nin seçime şemsiyesi altında girdiği Yeşil Sol Parti şeye iki bin on sekiz seçimlerine göre yaklaşık 1 milyonu aşkın eksik oy aldı. Yani bizim 1 milyon oyumuz sandığa yansımadı. O seçime de aynı koşullarda aynı hile mekaniği içerisinde gitmiş olduğumuz için bu karşılaştırma bize yanlış bir şey söyleyemez o zaman da şartlar bu kadar kötüydü o zaman da bu çapta hile yapıldı ve biz bu hileyi barajın üstünden Giderek barajın iki puan üstüne giderek geçerken şimdi neredeyse yeni yaratılan yüzde yedi barajına yaklaşarak baraj meselesini geçebildi ki bu tabii bizim açımızdan açıklanmayı gerektiriyor. Cumhuriyet Halk Partisi açısından da seçim öncesi kamuoyu yoklama beklentileri yüzde 30 civarındaydı. Ortalama yüzde 25 civarında gerçekleştiği için yüzde 5 de Cumhuriyet Halk Partisi’nden eksildiğine göre şimdi ikinci tura elimizde yaklaşık 3,5 milyon oy eksiğiyle gidiyoruz. Tayyip Erdoğan’ı dengeleyebilmek
açısından bu eksikleri kapatmak ve üstüne eklemek şart

Bu gerçekleştirilebilir mi diye soracaksınız? Buyurun sorun.

Onu sormayacağım ama önce şunu sormak isterim, şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
hepimizce malum, daha ilk geceden çıkıp seçim ikinci tura kaldı. kırk dokuz buçuk aldık milletimiz
bize teveccüh gösterdi demesi, yani seçimin ikinci tura kaldığını yekten kabul etmesi ne
anlama geliyor size göre?

Bu eldeki düzeneğe çok güvendiğini gösteriyor. Yani şöyle bir, mantıklı düşünüldüğü zaman
bu düzeneğe de zaten güvenmek gerekir. Çünkü ikinci tura geriden giren saflarda bir şey olacağını,
bir moral bozukluğu olacağını beklemek icap eder. Cumhuriyet Halk Partisi’nin sandığa eksik
oyla girmişken. Yeşil Sol Partinin eksik oyu girmişken, eğilim bunların daha da düşmesi istikametinde olacaktır. Zaman ve mekandan tenzih ederseniz bu sonuçları, böyle düşünülür. O durumda Tayyip Erdoğan’ın da düşüneceği şudur: Parlamento çoğunluğunu almışız, almış görünüyoruz. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığındaki eğilim de belli. Bu eğilim süreceğine göre ikinci turdaki düelloyu kabul etmemek çaptan düşmek olur. Niye kendimizi hile hurda yaptığımız ve bu kadar oy temin ettiğimiz halde hile yapıyormuş gibi gösterelim. O yüzden, “Peki, sonuçlar kabul, ikinci turda tertemiz bir zafer bizi bekliyor diyerek” girmek senaryonun çok tamamlayıcı bir parçasıdır. Evet zaten senaryonun bu bölümü çalışılmamış olmamalıydı. Tayyip Erdoğan için optimal sonuç bu seçimde eldeki bütün verilerle optimal
sonuç ikinci tura kalmaktı. Tayyip Erdoğan kendi stratejisini gerçekleştirdi. Neden tepinsin de
şaibeyi üstüne çeksin? Şimdi o şaibeden arınmış, öbür tarafı da kendi iç sorunlarıyla uğraşmaya
mahkum etmiş görünüyor. Şimdi oyunu dolayısıyla usulüne göre oynayacaksak eğer, bizim kampın
stratejisi “sandıkları oya boğmak” mıydı? Haydi bakalım şimdi sandıkları oya boğacağız. Biz de kendi taktiğimizi takip etmek zorundayız. Bundan sonra denebilecek bir şey yok. Şimdi, Tayyip Erdoğan’ı nasıl suçlayabilirsiniz seçim sonucunu kabul ettiği için?

Ama bu seçim sonucunun nasıl meydana getirildiği konusunda iki cevap var. Bir cevap hile. Benim söylediğim. Birincisi böyle bir mekanizma var. Fakat siz bu mekanizmayı kabul ederek bu seçime girdiniz.
Dediniz ki “stratejik olarak biz sandıkları oya boğarak bunu aşarız”. O zaman Halep oradaysa
arşın burada, biz de bunu ispat etmek zorundayız. Yani şimdi daha büyük bir hırsla, ikinci tura girmek gerekir.

“Peki bu mümkün müdür?” sorusunun cevabı bence, “Evet mümkündür.” Çünkü imkan dediğiniz şey kesinlik olsaydı zaten mümkünden imkandan söz etmezdik. İmkan var mı? Var! İkinci tur var mı? Var. Herkesin oyu sandığa girecek mi? Girecek. O zaman bu engelleri aşma kabiliyetinin bizde olduğunu ispat şansı ikinci kere elimize geçmiş durumda. Şu yorumu ben kabul ediyorum, doğru buluyorum: “İkinci tura sıfır sıfır başlıyoruz.” Aslında hiç kimsenin kazanacağı garanti değil, arkadan gelerek seçimi alanlar oldu mesela Şili’de Gabriel Boriç birinci turu ikinci bitirdi üstelik de. yüzde yirmi iki ile ikinci bitirdi ama sonuçta
iki Inci turda oyların yarıdan çoğunu aldı. Fransa’da Macron geriden geldi, gitti aldı seçimleri
dolayısıyla benzer başka sonuçlarda pek çok yerde gösterilebilir ve o yüzden bu bir engel
değil. Yani Kılıçdaroğlu taraftarları kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına büyük manevi
ve siyasi yatırım yapmış olanlar için şimdi asıl hızlanacak zamandır. Birinci turda almak iyiydi ama ikinci turda alma almak kötüdür diye bir şey yok. İkinci turda iddiayı ispat edebiliriz. Üstelik şimdi nerelerin zayıf olduğu, nerelerin tahkim edilmesi gerektiği, nerede eksiklik olduğu, kimin gönlünün alınamadığı şimdi daha iyi anlaşıldı ve ben eminim ki, yurttaşlarımızın yani Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığına ve muhalefetin meclis çoğunluğuna oylarıyla etki edebilecek yurttaşlarımızın bir bölümünün sandığa gitmeyerek bu sonucun böyle ortaya çıkmasına yol açmış olmayı bir kere daha düşüneceklerini söyleyebilirim.

Mesela yurt dışında böyle. Yurt dışında bizim Yeşil Sol Parti’nin, yüzde 17 civarındaydı ortalama oyu 2018’de. Şimdi yüzde 9’lara düşmüş durumda ve sonuç olarak 2018’de, sandığa koyduğumuz -nüfus artışını da hiç hesaba katmadan söylüyorum- bizim yaklaşık 270 – 280 bin oyumuzun yarısı sandığa girmiş durumda. Pardon 250 civarındaydı yanlış hatırlamıyorsam. Bunun yarısı sandığa girmiş durumda. Peki şimdi diğer yarısı? Biz bunları sandığa taşımakla mükellefiz. Yani ortada kaybedilmiş bir şey yok. Fakat hatalı yenilmiş goller var. Dolayısıyla telafi etmek açısından elimizde öteki taraf kadar imkan var. Tabii Tayyip Erdoğan’ın imkanları namütenahi ama birinci turu kabul ederken de şartlar böyleydi. Birinci turu kabul ediyorsak ikinci turu da kabul edeceğiz ve ben doğrusu bir kere daha bütün yurttaşlarımıza bu vesileyle eğer seçimden önce bunları duyma şansları olursa bu mücadelenin faşizm ile demokrasi arasında olduğunu söylemek isterim.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu açıdan yetersiz, güçsüz Cumhuriyet Halk Partisi ve efradını
takatsiz ve muteber görmeyen yurttaşlarımıza da şunu söylemek isterim: Tercih bizim değildi,
şartlar böyle tecelli etti. Ve şu soruya cevap vermemiz lazım: “Tayyip Erdoğan’la devam etmek
Tayyip Erdoğansız devam etmekten farksız mıdır? Fark varsa bu fark nerededir? Bu fark tek adam yönetiminin olmaması farkıdır. Bu fark sizin için mücadelede yeni bir imkan mıdır, alan açılması mıdır? Bu soruya cevabınız evetse o zaman oylamaya gitmemek ve oy kullanmamak kadar saçma bir şey yok. O zaman siz diyorsunuz ki “faşizm ile demokrasi benim için fark etmez”. Ya da tek adam yönetimiyle tek adam yönetimi olmaması, bir mutlak otoriter Kralın yerine halk oyunun etkisinin geçmesi fark ediyor mu etmiyor mu? Sorusuna “Fark etmez onunla da olur, -hatta öyle diyen var şimdi “kral yumuşar, belki yüzümüze bakar” diyenler var. Ben o yüze bakmam doğrusu. Böyle bir şey, böyle bir muhalefet tutumu olamaz. Önümüzde bir şans var, bu ihtimal var ve düşünün ki, sizin oylarınız sonuç alacak olursa çok
büyük olasılıkla hasta tutsakların serbest bırakılması ya da bırakılmasına karar vereceksiniz.
O insanları ölüme mahkum etmeye devam etmek mi istiyorsunuz? Kendinize bu soruyu sorun ve
cevabını verin. Çünkü ben adım gibi eminim ki ilk yapılacak iş Tayyip Erdoğan devrildiğinde
yeni Adalet Bakanı’nın hasta tutsakların serbest bırakılması yönündeki kamu iradesini harekete geçirmek olacaktır. Başka hiçbir şey değilse buna akıl yormak gerekir ve bir yakını, bir yakınının yakını, bir akrabası kendi halkından birisinin ölümü ya da yaşamı hakkında karar vermek kadar çarpıcı bir sonuçla karşı karşıyadır insanlarımız. O nedenle Tayyip Erdoğansız bir gelecek adına da, seçim sandıklarına gitmek bakımından eğer ayın 14’ünde bir sebep vardıysa şimdi iki sebep var. O nedenle ben bu açığın kapatılabileceğini düşünüyorum ve önünde irade dışında hiçbir engel yoktur.

**************************************************************
Otomatik dönüştürme hatalarının düzeltilmesi sürüyor
Az sonra giderilecek kusurlar için özür dileriz.
**************************************************************

Şimdi yeni dönemden siz de bahsettiniz ama 14 Mayıs seçimlerine giderken iktidar kürt
karşıtlığı üzerinden. CHP ye bir anti propaganda oluşturdu ve bütün yaptıklarını yirmi bir
yılda hepsini unutturarak Bir seçmeni sağda konsolide ettiği söyleniyor. CHP de şu anda işte
on dört. mayıs yirmi sekiz mayıs arasında bu kürt karşıtlığı üzerinden başka bir politika
üretmeye çalışıyor kürtler sistemi tıkadı nasıl olacak bundan sonrası

Kürtler sistemi tıkanmış değil. Sistem Kürtlerle ne yapacağı hakkında bir fikre sahip değil.
Yurttaş, ssa, Kürtler, yurttaş, kürt böyle düşünüyor. Bu bu sorunu bu sonuca açık olmalısınız.
Onların oyu ötekilerle eşit ve bunları sağlayabilmeniz, toplayıp çıkarta bilmeniz için
eşit kabul etmeniz lazım zaten. Yoksa toplama çıkartma. Yapamazsınız, sayılara bile indirger
yemezsiniz oyları onlar oradalar varlar. Her şeyden önce eşit yurttaş, kabul edilmek, clin
ortaya konması gerekir. Şimdi ben Kemal kılıçdaroğlu’nun kürt karşıtı bir strateji izleyeceğini
düşünmüyorum. Milliyetçi bir dili yükseltecek. Nedir? Fakat tabii şunu şunda haklısınız.
Netice olarak yükselen milliyetçilik ister istemez aşağılara indiğinde kürt karşıtlığına
dönüşür. O nedenle milliyetçilik gazına bastığınız zaman imkansız bir strateji takip etmiş
olursunuz. Bir yandan demin konuştuğumuz gibi henüz tamamı sandıklara yansımış olmayan
bir. Kürt oyunu ikinci defa düşünürken hiç gitmemeye sevk edebilirsiniz ya da onları tam tersine

oylarında serbest bırakır. Kendilerine bir yeni dönemin ikliminde kendilerinin de nefes
alıp vereceklerine, vereceklerine dair bir taahhütte bulunmanız gerekmez. Havayı rüzgarı
ettirmeniz kafidir. Onlar bunu anlıyorlar. O yüzden zaten birinci turda diyarbakır’da.
Izmir’de dekinden daha yüksek oranda Kemal kılıçdaroğlu’na oy çıktı. O cenahın kendisine
bunu sorması gerekir. Izmir, kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığında diyarbakır’dan geride
kalmışsa daha Kürtlerle ne alıp veremeyeceğiniz olabilir ya sizin bir türk meseleniz var,
onu çözmeniz gerekir. Evet onu çözünüz, onu çözmek. Ancak sizi cc iktidara halka çoğunluğa
yana açtırabilir ve halk buna kapıyı kapatmış değil. Kürt meselesinin demokratik ve barışçı
yollardan çözülüp çözülemeyeceği sorusundaki bütün anketlere yüzde altmıştan fazla türkiye’de
demokratik ve barışçı yollardan çözülür yanıtı. iki bin on birden beri çıkmaya devam ediyor
en son iki bin yirmi ikide yapılan kamuoyu yoklamalarında da sonuç buydu dolayısıyla sizin
bu konuda

yapacağınız şey milliyetçilik iklimini ve coşturmak sizin de ona Katılmanız değil, demokratik
mi teşvik etmek? Türk ki bundan milliyetçi olan da olmayan da bütün yurttaşlar demokrasiden
eşit ölçüde yararlanırlar. Onun dışında ekstra yapılacak ne milliyetçilik? Kaldı ki adalet
ve kalkınma partisi’nin milliyetçiliğinin ne eksiği var? Yani daha buna ne ekleyebilirsiniz?
Nihayet işte kendi milletini öteki milletlerden üstün tutmak ve onun hakkından başka. Hiçbir
hakkı önce gelememek e bu bu. Buna buna katkıda bulunacak bir şey yok. Zaten böyle bir hükümet
var. Sizin yapacağınız şey çoğu çoklu ve birden çok kimlik ve. Inancın bir arada yaşayacağı
yerde bütün herkesin aynı haklardan aynı ölçüde yararlanacağını dair teminat vermenizdir.
Bu teminatı vermeniz ötekileri sizden kaçırmaz ama benimkileri size yaklaşılabilir. Dolayısıyla
bence Tayyip erdoğan’la yarışın zemini milliyetçilik olduğu takdirde devlete elinde tutan
bir hükümete karşı bir rejime karşı. Milliyetçilik dozunun anlamlı sonuç yaratması

asla söz konusu olamaz. Beyhude bir strateji olur. Umarım burada akıl galip gelir. Ben tam
ne olacağını bilmiyorum. Fakat bu göçmen karşıtlığı esası üzerine de kurulsa milliyetçilik
bir şey fark etmez. Sonuçta bu. Yurttaşlık meselesi türkiye’de etnisiteye bağlı olarak okunduğu
anlaşıldığı için göçmen aleyhtarlığı sonunda türk olmayan aleyhtarlığı gayri türk aleyhtarlığı
ona irca olur ki buna kapı açmak demek aslında. Yurttaşların bir bölümünü siyasi. Bir de küstürmek
demektir bu. Hiçbir şeye mal olmasa seçimden kaçmaya apolitik siz mi mal olur ki? Bence şimdi
politikada bir şey ifade ettiğini, insanların düşünmelerine en çok yardımcı olunacak zamandır
ben doğrusu. Yeşil Sol Parti’den gelecek uya. Sırlara ve telkinlere Cumhuriyet Halk partisi’nin
ve Kemal kılıçdaroğlu’nun kulağını çok açık tutmasının yerinde olacağını düşünüyorum.
Çünkü iki demin konuştuk, iki kesimin Kemal kılıçdaroğlu’na teveccüh etmesi gerekiyor.
Merak etmeyin. Bunlar adalet ve Kalkınma Partisi ya da Sinan olga’nın takipçileri

veya Muharrem ince’nin takipçileri değil, Cumhuriyet Halk partisi’nin sandığa yansımayan.
yüzde beş kendi oyu yüzde üç ile Yeşil Sol Parti oyu var bunların sandığa yansıması yeterlidir
başka bir şey için uğraşması gerekmiyor

Evet, şimdi Yeşil Sol Partiye tekrar geleyim istiyorum. bir milyon oy kaybından bahsettiniz.

Işte gitmedim. Gitmeyen başka yere gittiğini söylemiyorum onu.

Bilmiyorum tabii ki yani o bir milyon o işte tipin açıklamaları ortak listeyle girilmemesi
bir milyon oy aldık hem sosyalistleri ilk defa meclise? gidecek şimdi o konuyu da biraz konuşmak
gerekiyor yirmi sekiz mayıs öncesi tabii çok tali bir sırada kaldı ama bu ortak lise yapılamamasından
kaynaklı Yeşil Sol Parti’nin bir oy kaybına uğradığına inananlardan mısınız Çünkü bu tartışmalar
sürekli sosyal medyada devam ediyor. Yetkililer ya da kendini yetkili adli edenler birbirleriyle
başka düzlemde tartışıyor. Nedir? Yeşil Sol Partinin bu kaygının ya da bir milyon seçmenini
sandığa götüren demesinin sebebi.

Şimdi burada tek faktörün türkiye’ye işçi partisiyle ayrı listelerle seçime girmek olduğunu
söylemek bence hakikatlere meydan okumaktır. Bir tek bu sebebe bağlanamaz. Çünkü yeşil sol
parti’nin al. Almayı beklediği miktarda oyların gelmediği yerler arasında Kürdistan daki
iller de var. Diyarbakır’da w. Beklediği oya ulaşamadı van’da beklediği oya ulaşamadı. Beklediği
oya ulaşamadı. Başka kentler de var. Bir de mesela Meral danışın, erzurum’dan çıktığı gibi
aslında bu ne diyelim elde bir gözükmeyen yerden kazandığı vekiller de var. Bunların hepsinin
demografisini dönüp baktığımızda göreceğimiz şey. Kürdistan’da da mutlak rakam olarak
sandığa giden oyun iki bin on sekizin altında olduğunu, nüfus artışına rağmen altında olduğunu
göreceğiz. Bir tek buna bağlayamaz ama örneğin işte izmir karşıyaka’da iki Tarafın da vekil
çıkartmasına yardımcı olmayan kendi oyları toplanıp bir adaya denk eleştirilmiş olsaydı,
izmir’den üçüncü vekil çıkacaktı ama çıkmadı. Böyle söylemek istedim ama akıl var yakın

var. Mevcut şeye göre sisteme göre eğer kontenjanlar konusunda anlaşılıp seçimlere gidilmiş
olsaydı bütün her şey. Bir tek o. Haneye yazılacaktı isterse değer, türkiye’yi partisi bayrağı
altında ortak seçime gidilmiş olsundu. Gene topluca bir tek haneye yazılacaktı ya da yeşil
Sol Parti böyle olduğunda daha çok milletvekili çıkacağı apa aşikar. Daha bunun tartışılacak
tarafı yok ki oldu mu, olmadı mı, değil mi? Evet mi, hayır mı böyle oldu, buna değer miydi? Herkes
kendine göre bu sorunun cevabını verecek ama bu sonraki mesele şimdi bunu. O konuşmamıza gerek
bence yok ama şöyle söyleyebilirim, eğer aslında kontenjanlar üzerinden tek listeyle gidilmiş
olsaydı Türkiye işçi partisi’nde mecliste dörtten fazla vekili olabilirdi. Pekala, bunun
önü kapalı değildi. Dolayısıyla bu kendini nasıl ifade edeceğine dair bir tercihle ilgili.
Keşke bu konudaki tercihler. Önceden bilinmiş ve karşılıklı deklare edilmiş olsaydı tabii
ya yolun ortasında tartışmaya başlamakta bence. Başka şeylere yol açtı.

Gerekmediği kadar ne diyelim? Karşılıklı atışmaya, tartışmaya, rencide edici münakaşalar
ara yol açtı. Fakat bu tartışmanın bitirilmesi gerekecek ama zamanı şimdi değil. Şimdi aramızda
şöyle bir tartışma yok, hani kim, kime oy verelim ve nasıl verelim? Çok basit herkes gidip kılıçdaroğlu’na.
Oy atacak dolayısıyla hiç değilse bu konuda bileşik bir kampanya sürdürmek, Cumhuriyet Halk
partisi’nin açıklarını kapatmak veya Yeşil Sol Partinin müşahit göndermediği yerlere müşahit
göndermek için her sandığı müşahit siz bırakmamak konusunda her iki parti pek çok parti emek
ve özgürlük ittifakı’nda birlikte çalışabilirler. Bunun bunun önünde hiçbir engel yok.
Zaten bunu yapamadıklarını. Görürse halkımız seçmenler daha çok daha sert, daha uzun boylu
bir tartışmanın kapısı da açılacaktır. Çünkü hâlâ demin konuştuğum gibi. Yani ben oraya bağlıyorum.
Hasta tutsakların serbest bırak��lmaları, hayatlarını cezaevinde sona erdirmek ya da dışarıda
yaşamak arasındaki büyük farkı kazanmak bakımından kılıçdaroğlu’na

en çok oyun çıkmasını. Sağlamak konusunda işbirliği, dayanışma, güç birliği, ortaklık kurduklarını
görmek isteriz, görmek isterler ve bunu görmediğimiz takdirde dilimiz, tavrımız ilişkilerimizi
herkes için farklı olacaktır. O açıdan bu süreci kimin kolaylaştıracağı şimdi asıl tartışmadır.
Ben şahsen buraya yoğunlaşmayı tercih ederim.

Evet, şimdi son olarak önce şunu sorayım, yirmi sekiz mayıs’ta nasıl bir oy Oy tercihinde bulunursa
yurttaş yirmi dokuz mayıs’ta nasıl Bir sabaha uyanacak mesela recep tayyip erdoğan cumhurbaşkanı
olursa bu Cumhur İttifakı’nda yeniden refah partisi’nin hüda par’ın meclise girdiği bir
aritmatik işte türkiye’yi nasıl günler bekliyor ekonomi şimdiden alt üst olmuş durumda bankaların
açıklamaları var merkez bankasının var AKP den yetkililerden gelen açıklamalar var bir kaos
halinde yirmi dokuz mayıs sabahı erdoğan’ın seçildiği senaryoda bizleri ne bekliyor yirmi
dokuz mayıs sabahı sayın kılıçdaroğlu’nun seçilmesi durumunda hasta tutsakları söylediniz.
Deniz poyraz’ın katilinin azmettiricisi yerinin ortaya çıktığı şen Yaşar ailesine yönelik
katliamın faillerinin adaletle yargılandığı bir türkiye’ye uyanacağız. Nasıl bir senaryo
var önümüzde? Erdoğan kazandığında ve Kılıçdaroğlu kazandığında.

Erdoğan kazandığında da. Demin de söyledim ya bu bu sefer yumuşar belki diye bu yumuşak hayaller
kuranlara çok sert bir uyarıda Tayyip Erdoğan bulunacaktır. Çünkü onun keyfine bağlı olmayan
bir durumla yüzüğe Türkiye iflas etti. Evet ön. Önümüzdeki hafta da. Yani yirmi sekiz binden
sonraki haftanın türk Türkiye iflas etmiş bir türkiye’dir ve Tayyip Erdoğan iflas etmiş bir
devletin başkanı olarak yapabileceği şeylerin hepsini yapacaktır. Konuşuyorlar ya şimdi
Kemal derviş, Kemal Kemal dervişi mumla ararlar. Çünkü Kemal dervişin I M F ile yaptığı anlaşmadan
doğan tedbirler henüz iflas etmemiş iflasın eşiğindeki bir hükümeti kapitalizmin rasyonel
ellerine. Uygun bir biçimde derleyip toplamaya yönelikti. Dolayısıyla sonuç aldı ve aslında
o sonuca üzerinde Tayyip Erdoğan iktidara geldi ve ilk beş yılında o tedbirleri sürdürdü.
Şimdi ise çok daha vahim bir durumdayız. Düşünün bankalarda kredi kartına nakit çekim. Yapamadığın��z
bir mali düzenlersiniz.

Evet sonuçta. Merkez bankası kaldırdı ama böyle bir süreç.

Yaşadı ya da böyle. Bunu yaptıran şartlar yerli yerinde duruyor. Merkez bankasını onu ben
başka türlü telafi edelim. Şimdi yurttaşı ürküt etmeyelim. Önümüzde seçim var diye bankaların
gırtlağına basmıştır. Tamam demiştir ya zararınızı ben karşılıyorum yapmayın ne olur ya
seçim var falan bunlar konuşulmuştur. Telefona bilmem ne be ya lütfen rica ederim efendim
falan. Peki efendim bu anlaşılmıştır ama üç gün daha. Böyle devam edebilir. Asıl sebep orada
duruyor şimdi. Bu durumda bu durumda Tayyip Erdoğan, son bir yıldır her ay bir yerden çıkartarak
al bin al iki bin al beş yüzde al al al al diyerek geldi. Şimdi bunların hepsini geri alacaktır.
Bunlar mahsus verildi, sus payı olarak verildi ve halkımızın bir bölümü seçmenler bunu alıp
sustular. Şimdi onları Tayyip Erdoğan. Çiğ olarak yok olacaktır ve avaz avaz bağırdı, kıracaktır.
Seslerinin de içilmemesi için gırtlağına basacaktır. Böyle bir türkiye’ye uyanacaklar,
şakası falan yok bu işin. Çünkü damadına kayınpederine para basması lazım.

O bayraktar, siha zarının alınması ve envantere doldurulması için çalışması ve onlara para
ödenmesi gerekiyor. Sarayın kendi kendine para ödemesi gerekiyor. Çünkü dört maaşa bağladığı
bürokratlarına gerekli konforu sağlaması bu paranın artması gerekiyor. Bunun kaynağı bir
tane kaynağı var. Halkın çalışması emek gücüyle ortaya çıkmış olan zenginlik bu paranın oraya
akmaya devam etmesi gerekiyor. O yüzden yumuşatmak bir yana her türlü itirazı protestoyu,
grev girişimini hak aramayı, en büyük vatana ihanetle eşdeğer. Suç hâline getirerek halkın
gırtlağına çekeceğinden emin olabilirsiniz. Başka bir açıklaması yoktur. Iflas etmiş olan
bir devlet kimseye şefkat gösteremez. Yumuşayan amaz. En önce halka karşı en önce muhalefete
karşı yumuşak almaz. Cumhuriyet Halk partisi’nin desteklediği, bizim de desteklediğimiz
Kemal kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olması halinde uluslararası alemden türkiye’ye
dönük bir kredi. Ihtimali Tayyip erdoğan’ın iş başında kalmasını nispetle daha çok muhtemeldir.
Bir

ikincisi halkın kimi fedakarlıklar talebine olumlu karşılık vermesi ihtimali daha yüksektir.
Çünkü özgürlük ile ücretler arasında bir tercihe zorlandıklarını da, daha yüksek ücret için
özgürlüklerini kullanabilecekleri güvencesi. Kimi kısmi fedakarlıklar bakımından sendikaları
tartışmaya sevk edebilir ama bundan asla vaz geçecekleri anlamına gelmez. Ama hükümetle
işçi kitleleri arasında daha mantıklı, daha ahenkli, daha düzgün bir ilişki doğması ihtimali
daha fazladır. O açıdan baktığımızda gerek türkiye’yi yönetenler gerekse yönetecekler
için Kemal kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı altında uyanacağız. Sabah daha vaat kârdır.
Kadınlar için daha vaadi kârdır. Kadınlar kundaktaki çocuklarının tesettüre sokulacağı,
kendilerinin de hak ve özgürlüklerinin boğazlanan olacağı konusunda teminat üstüne teminat
verenlerin iş başında olmadığı bir türkiye’ye uyanacak vardır. Saçımı rüzgara savunursan
mı diye iki kere düşünmeyecek bir iranlı? Ee hem cinsleri gibi çok daha özgür bir gelecek ümidini
sabah

rüzgarı ona taşıyacaktır. Bu. Bunlar bir günlük soluklanma önüne ümitle bakabilme dengini
toplayıp türkiye’den gitsem mi yerine buraya kazık kalksam ve daha iyi bir ülke haline burayı
getirsem mi? Sorusuna ikinci yönde cevap verebilmesi ihtimali halklarımızın daha yüksek
olacaktır. Yurttaşlar arasındaki kutuplaşma daha azalmış olacaktır. Çünkü bir an için iktidarı
kaybetme dehşetiyle karşı karşıya kalmış bu iktidarın. Arpalık larından yararlanma kapısı
kapanacak diye dehşete kapılmış olanların şimdi karşılarında oy kullanmış olanlara besledikleri
nefretle onların işlerine kullanması yerine ötekilerin onlara anlayışla yaklaşabilen
eceyi yeni daha yumuşak, daha az kutuplaşmış bir iklim doğması ihtimali vardır. O nedenle
ortada duran ve sandığa gitmemiş olan yurttaşlarımızın bunu çok daha iyi etraflı düşünmesi
gerekecektir. Tayyip erdoğan’ın başkanlığına itiraz etmemek ya da kendi kendime aptalca
umutlarla eğlendirmek. Peki veya buna razı olmak i. Diye ortaya çıkacak olan şey acımasız
insafsız,

her türlü zulme hazır bir iktidarı. Bunun için zihinleri donanmış zaten pratikleri böyle
olan devrimci katilleriyle. Domuz bağı örgütünün içinden gelen kırıcılık larıyla cihatçı
kan dökücü yükleriyle beraber Tayyip Erdoğan etrafında saflar aşmış olanların şimdi bu pratiklerini
icraya hazırlana. Bacakları bir dönemde olacağımızı herkes bilmelidir. Onları ürkütecek
olan tek şey iktidar silahının onlarda olmamasıdır. Bu onları baş eğmeye, geri çekilmeye
tabir oysa yumuşamaya sevk edebilir. Çünkü o sert çocukların yapacağı hiçbir şey kalmamış
demektir. Ama iktidarın onları yumuşak atacağını düşünmek kadar ebu lehçe bir şey olmaz dendiği
gibidir. Öyle diyeyim bitireyim. B işte. Bir oyunda eğer duvarda asılı bir tüfek varsa sahnenin
sonunda tüfek mutlaka patlayacaktır. O yüzden o tüfeği oradan kaldırmanın tek yolu Tayyip
erdoğan’ın önünü kapatmaktır.

Yani yirmi sekiz mayıs’ta aman bir kere oy verdik hiçbir şey değişmedi demeden. çünkü çok şey
değişti ve ilk kez bu yarış ikinci tura kaldı demek ki oylarımız bir şeyler değiştiriyor

Şüphesiz.

Bu karanlığın kapısının kapatın. Bası için en azından belki aydınlığa giden yolda önce fluo
olacak anlamaya çalışacağız ama nefes alabileceğimiz sadece bir an durup nefes alabilmek
için bile ikinci turda sandıklara gidip adil ve bağımsız yargıyı kim vaat ediyorsa sadece
vaatlerden bahsediyorum. Bunu nasıl gerçekleşir, nasıl olur? Bunların hepsine o yolda bakacağız
ama bu vaatler için bile sizin de söylediğiniz gibi o hasta mahpuslar için tutsaklar için onların
hayatta kalabilmesi için. Benim de eklediğim gibi deniz poyraz’ın katillerinin arkasındaki
gücü ortaya çıkarmak için şen Yaşar ailesinin katliamında adaletin tecelli edebilmesi için
o sandıklara gidip oy vermemiz gerekiyor. Bundan da başkaca bir yolumuz yok gibi görünüyor.
Sayın Ertuğrul kürkçü çok teşekkürler yayınımıza.

Kadar çok teşekkür ederim. Ben de sizin de temennileriniz bize katılıyorum. Sonuçta elinizde
sadece bir oyununuz varsa bu rejimin kafasına atacak. Niye atmadığını bana açıklamanızı
isterim. Eğer atmayacaksınız, eğer var da almıyorsanız e yoksa da ne diyeyim? Hoşça kalın.

Çok sağ olun, iyi akşamlar. Ya konuşalım in bu akşamki konuğu HDPOnursal Başkanı sayın Ertuğrul,
kürkçü sayın Ertuğrul kürkçü ile hem 14 Mayıs seçim sürecini hem sonuçlarını hem de yirmi
sekiz mayıs’ta cumhurbaşkanlığı. seçimine gidilen ikinci turda neden oy vermemiz gerektiğini
konuştuk iyi akşamlar