Heveslenmeyin, HDP can vermeyecek!

HDP’yi cehenneme göndermek için bıçaklarını bileyenlerin de infazın ardından görkemli bir cenaze töreni ve muhteşem bir ağıtla gömmeye hazırlananların da hevesleri kursaklarında kalacak, HDP faşizmin elinde can vermeyecektir.

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılması talebiyle ileri sürdüğü iddianameyi kabul etti. Nihai karara kadar HDP siyasete, devletle mahkemelik bir parti olarak devam edecek. Bunun, şimdiden partinin rutin siyasi faaliyeti önüne çıkaracağı engeller tahmin edilebilir. Bu faşist hareketin rejim üzerindeki artan güç ve nüfuzunun öngörülebilir bir sonucu. 

Bunu, bizzat Anayasa Mahkemesinin (AYM) özü ve kurgusu hiçbir değişikliğe uğramadığı halde nisandaki iddianameyi red ve iade kararından haziranda vazgeçmesinden görmek mümkün.

AYM, nisandaki kararını “[…] eylemlerine yer verilen kişilerin açık kimliklerine iddianamede yer verilmemesi […] isnat edilen bazı eylemlerin, tarihlerinin ve bu tarihlerde kişilerin Partideki görevlerinin İddianamede açıkça belirtilmemesi[ne].” bağlıyor; gerekçesinde Savcılığa açıkça “[…] kapatma davalarında AYM’nin görevi ilgililerin eylemlerini tespit etmek değil, […] isnat olunan eylemlerin Anayasa’nın 69. maddesi kapsamında değerlendirmesini yapmaktır.” diyordu.

Doğrusu, bir alt derece mahkemesinde de takip edilmemesi düşünülemeyecek bu usulün gereğini yaptı diye AYM’nin yıldızlı pekiyi ile ödüllendirilmesi gerekmezdi. Hekimlikle karşılaştırılması gerekirse, bir cerrah, önüne getirilen hastanın tahlil ve tetkiklerinin yapılmasını ve bıçak altına yatırılmadan evvel üzerindeki giysilerin çıkartılmasını istedi diye nasıl hiçbir zaman göklere çıkartılmıyorsa, mahkeme de bundan ötürü özel bir övgüyü hak ediyor değildi. Ne var ki, aylardır “HDP’yi kapatın, ciğerini sökün, kanını içeceğim…” diye tepine gelen Devlet Bahçeli’nin gözünde AYM sırf usule uygun davrandığı için ölümü hak etmişti. 

Bahçeli yaygaraya başladı. MHP lideri, kararın ardından “Türkiye’nin terör ve bölücülükle mücadelesine duyarsız, ilgisiz ve açık ara mesafeli” olmakla suçladığı AYM’yi sigaya çekti: “Anayasa Mahkemesi hukukun üstünlüğünden mi yanadır, yoksa bölücülüğün mü şakşakçısıdır?” Faşist Bahçeli, “HDP’yi ameliyat etmeden önce bir muayene edelim” dediği için AYM’nin “ölüm” fetvasını da verdi: “Dağda elde edilen başarıların TBMM’de kaybına tahammülümüz asla olamayacaktır. HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır.” 

Aradan sadece üç ay geçti. Bahçeli’nin AYM raportörünü suçlamaya kalktığı “muhakkak tartışılarak üzerinde durulması gereken muamma” hakikaten gerçekleşti. Bahçeli’nin kullandığı kalıpla, “[…] kısa süre içinde ekler hariç 608 sayfadan oluşan ve 687 faili bulunan dava dosyasını […] nasıl ve hangi ahlaki, fikri ve hukuki müktesebatla incelediği” bilinmeyen Savcılık üç ayda güya iddianamede AYM’nin istediği değişiklikleri yapmıştı. Yani: “’Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı’ olduğu ileri sürülen, ancak soruşturma ve kovuşturma konusu olması dışında bir gerekçeye yer verilmeyen eylemler ile Partinin bu eylemlerin odağı haline gelmesi arasındaki ilişki”yi kurmuştu. İddianameye kuşbakışı göz atmak Savcılık red gerekçelerinin hiçbirinin gereğini yerine getirmediği halde AYM’nin bunca tehdit ve aşağılamadan sonra bu kez iddianameyi geri çevirme hak ve cesaretini kendisinde bulamadığını anlamaya yetiyor. AYM, demek ki, HDP’yi hiçbir tahlil yapılmadan, üzerindeki takım elbise çıkartılmadan, narkoz verilmeden sırtüstü yatırıldığı ameliyat masasında çekiç ve keskiyle ameliyat etmeye razı oldu. Demek ki AYM “Kişilerin […] haklarında devam eden soruşturma ve kovuşturmalara atıfta bulunulması, söz konusu eylemlerin Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesini imkânsız kılmaktadır,” diye verdiği hükmü mürekkebi kurumadan inkâr etti ve HDP üye ve yöneticilerini, tek dayanağı polis fezlekeleri olan, bir yerel mahkeme hükmüyle olsun doğrulanmamış iddialara dayanarak yargılamaya girişecek. 

Çıkmayan candan umut kesilmezmiş! Bahçeli, Nisan’da esip gürleyip, tepinerek AYM’yi kapattıramamıştı ama henüz yaşarken istediği kararı verince, Bahçeli’nin umut kaynağına dönüşüverdi: “AYM’nin HDP iddianamesini kabul etmesi adaletin tecellisi için ümit vericidir.” 

AYM’nin bu tavizinin zincirleme sonuçları olacak. Birincisi, hepsi rejimin dolaysız kontrolü altındaki yerel mahkemeler, bürokrasi, emniyet, medya ve akademinin HDP’ye ve HDP etkinliklerine yönelik mevcut sistematik ayrımcılığı derinleştirme eğilimi. İkincisi, halen süregiden dava iddianamelerinin AYM önünde “kanıt” statüsüne yükseltilmesinin yerel mahkemelerde üzerinde HDP’liler aleyhine yerel yaratacağı baskı. Bu iddianamenin kabulünden sonra, hangi yerel mahkeme yargıcı, örneğin bir beraat kararı vermek için “kapatma davasının dayanaklarını sarsıyorlar” şeklindeki faşist ulumalara göğüs germe cesareti gösterebilir, bilinmez. Nihayet, zıvanadan çıkmış sayıklamalarının AYM onayı kazanmasıyla Bahçeli’nin faşist dilinin sınır tanımazca uzayıp bir can güvenliği tehdidi halini alması: Bahçeli’nin, kurt başlı faşistlerinin Deniz Poyraz cinayeti ve HDP’ye katliam girişiminden duyduğu memnuniyeti saklamaksızın, her yerdeki her faşisti HDP’ye saldırmaya ve HDP’lilerin canına kıymaya teşvik edişinde AYM’ye boyun eğdirmiş ve iktidar blokunun önüne geçmiş olmasının verdiği şımarıklığın hiç payı olmadığını kim söyleyebilir. 

Gün gelir, bir mahkeme, güç ve servet sahiplerinin ulumalarına aldırmaksızın yazılı hukukun ve içtihatlarının izini takip ederek verdiği sade bir kararla tarihin özgürlük ve adalete akışının önünü açabilirdi. AYM  o gün, kendi içtihadından korktu; faşizmin önünü açtı. Ama HDP yargılamayı halk arasına, dünya kamuoyuna, özgürlük ve adaletin güç merkezlerine taşıyacak, tarihten ve hakikatten aldığı güçle kendisini tarih önünde aklayacaktır. AYM’nin yaygara, şiddet ve istiskale boyun eğerek, kendisini inkârına, faşizmin gölgesinde mezarlık huzuru aramasına da izin vermeyecektir. 

HDP’yi cehenneme göndermek için bıçaklarını bileyenlerin de infazın ardından görkemli bir cenaze töreni ve muhteşem bir ağıtla gömmeye hazırlananların da hevesleri kursaklarında kalacak, HDP faşizmin elinde can vermeyecektir.