Güle ne dersen de, hep aynı kokar

Ertuğrul Kürkçü, Gazete Duvar’dan Filiz Gazi’nin “aktivizm” kavramının siyasi mücadelede kazandığı yeni anlamlara dair sorularını yanıtladı: “Yaptığınızı nasıl adlandırdığınız en önemli mesele değildir, önemli olan ne yaptığınızdır!”

‘HERKESTEN KRİMİNALİZE EDİLMİŞ BİR KAVRAMI GÖNÜLLÜ OLARAK SIRTLANMASINI BEKLEMİYORUZ’

Halkların Demokratik Partisi Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, ilk olarak lügatinde “aktivist” gibi bir terim olmadığını yani böyle bir terminolojiyle düşünüp konuşmadığını söylüyor:

“Bu adlandırmalar ‘devrimcilik’, ‘militanlık’ gibi belirli bir yöne işaret eden terminolojinin doğurması muhtemel baskılardan kurtulmak için bulunmuş gibi bir yol gibi geliyor bana.”

Örneğin militan sözcüğü tedavülden kalktı mı? “Evet” diyor Kürkçü ve şöyle açıklıyor:

“Herkesten müesses nizam tarafından kriminalize edilmiş bir kavramı gönüllü olarak sırtlanmasını beklemiyoruz. Hukuk, medya, akademi bu kelimeleri öğütüyor. Yerlerine ‘kabul edilebilir’, sınırları olan bir tanımlama koyuyor. Dolayısıyla insanlar çare bulmaya çalışıyorlar. ‘Biz militan değiliz, aktivistiz’ denildiğinde ‘ha Greenpeace’ciyiz, ha HDP’ci, ha CHP’ci’ demiş gibi oluyor. Aktivizm böylece bütün eylem biçimlerini değil de özgül olarak legal alanı ima eden, meşru olanı kabul eden, kabul edilebilir sınırlar içinde kalana denk düşmüş oluyor.”

Kendisini “aktivist” olarak tanımlayanlar için ise şunları söylüyor Kürkçü:

“Ben her işittiğimde bunu diyenin ne demek istediğini düşünüyorum, anlamaya çalışıyorum. Biri ‘aktivistim’ dediğinde, bugünkü koşullar altında mesajının engellenmesini engellemek için bunu bir tedbir olarak mı söyledi? Yoksa hakikaten kendi faaliyetini ve konumunu geri kalanlardan, meşru addedilmeyenlerden ayırmak için mi böyle ifade etti? Tartıp, ölçmeye çalışıyorum.”

Kürkçü bu anlamda oluşan politik dilin, siyasi topografyanın izlerini ele verdiğini söylüyor: “Türkiye’de mesela komünistlik yasakken, kamusal alanda kendinize ‘komünist’ diyemezdiniz. Kamusal iletişim mecralarında bu sıfat geçerli olmadığı için öyle denilmezdi. Meşruiyet sınırları nasılsa, legalite nerede başlayıp nerede bitiyorsa ona göre insanlar bir dil kullanmaya başlıyorlar.”

‘GÜLE NE DERSEN DE, HEP AYNI KOKAR’

Kürkçü, hukukun bu yolda siyasetten önce bir tutum aldığına dikkat çekiyor:

“Başka bir ülkenin hukukunda böyle bir teamül var mı yok mu bilmiyorum ama yargıtayın örgütten ceza vermek için bulduğu bir şey var: ‘Örgüt üyesi olmadığı halde örgüt üyesi gibi davranmak.’ Türkiye’de insanların genel olarak siyasetle ilişkisi budur. HDP’ye üye olmadığı halde çok daha fazla yaşam pratiğini HDP’nin siyasi mücadelesi doğrultusunda geçiren insan var.”

Kürkçü, günümüzde siyasetin eskiye göre daha gevşek bağlarla, özerk alanlar içinde hareket ettiğini söylüyor ve bunun sebebini açıklıyor:

“15 milyonluk şehirlerde, merkezden hiç bir şeyin idare edilemediği, hayatın sadece siyasetten ibaret olmadığı, bir çok kimlikle hareket edildiği bir zamandayız. Örneğin öğretmensiniz, kadınsınız, Alevisiniz, Kürtsünüz, yoksulsunuz, vegansınız, geysiniz… Bu kadar çok kimlik pek çok farklı çalışma ve bağlanma biçimi ortaya çıkarıyor ve herkes kendisini genel doğrultuyla buralardan melezliyor.”

HDP içinde bu bağlanma biçimlerinin, son beş senedir çok ağır basınçlar altında test edildiğini ve bu testlerden başarıyla geçildiğini söylüyor Kürkçü ve son olarak Shakespeare’in sözüne atfen “Güle ne dersen de, hep aynı kokar” diyor: “Yani yaptığını nasıl adlandırdığın en önemli mesele değildir, önemli olan ne yaptığındır.”

___________________________________
Filiz Gazi, Gazete Duvar, 29 Ocak 2019, https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2019/01/29/devrimciden-ve-aktiviste-degisen-mucadele-degisen-sozcukler/