Garo Paylan’ın yanındayız

Erdoğan ve adamlarının İttihat ve Terakki’nin eleştirisiyle başlayan yolculuğunun, İttihat ve Terakki soykırımcılarının savunuculuğuna varmış olması bir siyasi ibret vesikasıdır. Soykırım, İttihat ve Terakki’yi kendisini bekleyen akıbetten kurtaramamıştı, soykırımcıları savunmak da Erdoğan ve AKP’yi hiç kurtaramayacak

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan devleti ve parlamentoyu ele geçirmiş sağcı ve ırkçı bir kalabalığın saldırısı altında. Kabahati bir milletvekili olarak hakkı, sadece hakkı da değil görevi olan bir eylemde bulunmuş, bir kanun teklifi vermiş olması.

Doğrusu, Garo Paylan bu kanun teklifini ilk kez de veriyor değil. Seçildiği ilk yıl olan 2015’ten başlayarak her yıl yenilediği kanun teklifini yedinci kez TBMM başkanlığına sunuyor. Bu aslında onu parlamentoya gönderen Ermeni toplumunun, insan haklarından, demokrasi ve özgürlüklerden yana Kürtlerin ve Türkler’in yerine getirmesini beklediği bir görev.

Garo Paylan TBMM’nin şu kararı almasını istiyor:

  1. Ermeni Soykırımının tanınması,
  2. Soykırım’da sorumluluğu bulunan kişilerin isimlerinin kamusal alanlardan kaldırılıp, yerlerine Soykırım’a karşı duran kamu görevlilerinin isimlerinin verilmesi,
  3. Mağdurlara ve aile üyelerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesi.

Bu yıla kadar teamül şöyleydi: Erdoğan Ermeni Patrik’ine her yıl 24 Nisan’da bir taziye mesajı gönderirdi. Mesaj hep şöyle yazardı: “Birinci Dünya Savaşı’nın ağır şartlarında hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyor, torunlarına içten taziyelerimi iletiyorum. Bu vesileyle, bu acı dönemde yaşamını yitiren tüm Osmanlı vatandaşlarına Allah’tan rahmet diliyorum. Ne surette olursa olsun tek bir vatandaşımızın dahi ötekileştirilmesine, inancından ve kimliğinden dolayı farklı muamele görmesine asla izin vermedik, vermeyeceğiz.”

Garo Paylan da Ermeni toplumunun Patrikhane dışındaki toplumsal ve politik sözcüsü olarak, kanun teklifini sunar ve gerekçesinde hep 24 Nisan 1915’te ne olduğunu anlatırdı: “24 Nisan 1915 tarihinde 250’ye yakın Ermeni aydının tutuklanması ile başlayan sürgün ve katliamlar, 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan Geçici Tehcir Kanunu’yla Ermeni halkının topyekûn kadim topraklarından sürülmesi ve büyük çoğunluğunun yaşadıkları yerlerin civarında ve göç yollarında katledilmesiyle sonuçlandı.”

Erdoğan’ın “taziye”sini 24 Nisan’da iletmesi elbette boşuna değildi. O da herkes gibi Ermenilerin başka bir şey diyemedikleri için “Medz Yeğern” yani büyük felaket dedikleri, soykırımın tetiğinin 1915’in 24 Nisan günü çekildiğini elbette biliyor ve kabul ediyordu.

Peki, bu yıl ne oldu da, Erdoğan’ın adamları, AKP sözcüsü Ömer Çelik, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve diğer AKP kodamanları böyle heyheylendiler. Ömer Çelik, gülünç meydan okumalarla, TBMM’ye sunulan bir kanun teklifi için imkânsız olduğunu bile bile “hukukî takibat” palavralarından medet umar oldu. Bekir Bozdağ HDP’yi “Garo Paylan’ın iftiralarına izin vermek”le suçladı.

Soykırım gerçeğinde değişen bir şey yok. Soykırım mutlak bir hakikat. 1915’teki “techir”de bir milyon Ermeni’nin Osmanlı toprağından kazındıkları, Talat Paşa’nın “kara kaplı defter”inde yazıyor. İttihat Terakki iktidarının başının bu el yazısı başka hiçbir kanıt olmasa bile İttihatçıların bu soykırımın baş suçlusu olduğunu anlamaya yeter de artar. Ancak sorun esasen “soykırım”ın soykırım olduğunun kabulüyle de ilgili değil. AKP ileri gelenleri, “soykırım” tanımını kabul etmeseler de, bu yıla gelinceye kadar “1915 olayları”nın ne olduğunun tartışılmasının, soykırım denmesinin önünü kapatmak için parmaklarını oynatmazlardı.

Garo Paylan’da ve HDP’de de değişen bir şey yok. HDP her yıl yayınladığı bildiriyi bu yıl da yayınladı 1915’te olanları, soykırım olarak niteledi. Genel Başkan Mithat Sancar, “yüzleşmeye” çağırdı. Garo Paylan kanun teklifini tazeledi.

Değişen AKP ve Erdoğan. İktidarının ilk devrinde AKP ve Erdoğan soykırım tartışmasının önünü açarken kendilerini padişahların, Abdülhamid’in, Vahdeddin’in, Abdülmecid’in geleneğinden saydıklarından tartışmanın esasen İttihat ve Terakki geleneğini, onun mirasçılarını, MHP’yi, CHP’yi ve Ergenekoncuları haleldar edeceğini düşünür; soykırımı tartışanlar için “bırakınız yapsınlar” derlerdi.

Bu yıl Garo’ya dönük organize linçin başını Erdoğan’ın adamlarının çekmesinin nedeni bu denklemin bozulmuş olması.  Oy desteği yüzde 30’lara düşmüş olan Erdoğan ve AKP iktidarı korumak için, sağın ve gericiliğin her rengiyle düşüp kalkmaya, ağız birliğine muhtaç. Erdoğan’ın, Bahçeli, MHP ve Ergenekon’nun her türlü şantajı karşısında boynu eğik. Üstelik, kır atın yanında yatan ya huyundan ya tüyünden misali, artık ortaklarıyla gitgide daha çok benzeşiyor. Erdoğan ve adamlarının ırkçılığı nasıl içselleştirdiklerini görmek için Mevlüt Çavuşoğlu’nun Latin Amerika gezisinde kendisini protesto edenlere refleksif olarak “kurt başı” işareti yapan fotoğraflarına bakmak yeterli.

Garo’ya yönelik uğursuz kampanyanın en önemli yanı işte bu! Aslında iktidarın nasıl çürüdüğünü, nasıl zayıfladığını, ayakta kalmak için gericiliğin bütün tonlarıyla nasıl oynaştığını, nasıl onlarla hemhal olmadan edemediğini gösteriyor olması. Bu höykürmeler bir güç gösterisi değil, güçsüzlük ve teslimiyetin itirafı.

Erdoğan ve adamlarının İttihat ve Terakki’nin eleştirisiyle başlayan yolculuğunun, İttihat ve Terakki soykırımcılarının savunuculuğuna varmış olması bir siyasi ibret vesikasıdır.

Soykırım, İttihat ve Terakki’yi kendisini bekleyen akıbetten kurtaramamıştı, soykırımcıları savunmak da Erdoğan ve AKP’yi hiç kurtaramayacak.

Garo Paylan’ın yanındayız,

_________________________
Artı TV, Söz Sırası, 25 Nisan 2022