2014 yerel seçimleri iki parti arasında geçecektir: HDP/BDP ve diğerleri.
30 Mart 2014 yerel seçimleri Türkiye ve Kürdistan’ın geleceğini birkaç on yıl için şekillendirecek üç ayaklı seçimler sürecinin ilk ayağı. Onu 2014 Cumhurbaşkanlığı ve 2015 milletvekili genel seçimleri izleyecek. Her seçimin sonucu diğeriyle eklemlenerek Türkiye ve Kürdistan arasındaki ilişkilere bölgede ve dünyadaki yeni güç dengesini de yansıtan bir yeni politik karakter kazandıracak.
TBMM’de bütçe tartışmaları başlarken Hürriyet gazetesinin işaretiyle MHP, CHP ve AKP arasında BDP’nin muhalefet şerhinde Kürdistan’a verilen referanslar bahanesiyle- bir çırpıda bir anti-Kürdistan koalisyonunun kuruluvermiş olmasına bakınca düzen partilerinin, halkların varlık ve eşitliğinin inkarında birleşme eğiliminin sürdüğünü görürüz.
Bununla birlikte güncel siyasette Türkiye’nin iki kutuplu politik topoğrafyası çok kimlikli, çok kültürlü, çok etnili bir toplumu bu inkar stratejileri arasında seçime zorluyor. Bu kırk katır-kırk satır ikilemi bugünden başlayarak kararlı bir biçimde aşılamazsa 2015 milletvekili genel seçimleri yolunda politik profilimizin aşınması söz konusu olabilir.
AKP yerel ve merkezi iktidar mevzilerini koruma ve devleti bütün kurumlarıyla fethetme hedefiyle halkların taleplerine ve muhaliflerinin eleştirilerine karşı -açık/gizli, şiddetli/barışçıl- bütün biçimlerde saldırıyor. Bu saldırının odağında Kürt halkı, Aleviler, kadınlar, gençler, demokrasi ve sosyalizm güçleri var. Ancak bu güçleri bekleyen bir başka tehlike, AKP’nin diktatoryal ilerleyişini durdurmanın biricik imkanının AKP içi ihtilaflara oynama ve/veya anti-AKP kutba iltihak olduğuna ilişkin yanılsamalar. Konu ulus-devletin bekası olunca bu kutupsallığın teferruat haline gelişi bu yanılsamalara kapılmanın maliyeti hakkında bir fikir verebilir. Bu çerçevede, toplumsal ve demokratik muhalefet ve Kürt halk hareketi için 2014 yerel seçimlerine hakikaten “gerçekçi” bir yaklaşım bu süreci başka bir iktidarın -halk egemenliğinin- yerel ayaklarının inşası için bir imkan olarak değerlendirmek olabilir. Böylece hem AKP’nin hegemonyasını sarsmak, hem de (anti-AKP kutupla gereksiz bir çatışmaya girmeksizin) ortaya çıkan bütün imkanlardan yararlanarak halkın özyönetimi için mevziler edinme hedefi bir hayal değil.
Büründüğü özgül bağlam dolayısıyla, yerel seçim mücadelesi, yalnızca “yerel hizmetler” etrafında dönmeyecek. Mücadele eden güçlerin ufkundaki politik hedef de son derece önemli. Emekçi halklar iktidara ancak bir demokratik cumhuriyet biçimi altında gelebilirler. Bu bağlamda “Gezi İsyanı”nın ve Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin içinden doğan taleplerin genel siyasi ifadesi olan “toplumsal ve demokratik bir cumhuriyet” hedefi Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, Süryanileri, Lazları, Arapları, Çerkesleri kadınları, gençleri (egemen sınıftan, egemen ulustan, egemen cinsten ve egemen din ve mezhepten olmayan herkesi) kısmi taleplerin ötesine geçen bir ortak mücadele ekseninde birleştirebilir.
Bu, gerek kuruluş paradigması itibariyle, gerekse askeri darbeler ve AKP iktidarı altındaki dejenerasyonu sürecinde esasen “sultansız bir sultanlık”tan başka bir şey olmamış olan mevcut cumhuriyet yerine her ilin ve her ilçenin tam bir özyönetim sahibi olacağı bir yeni düzen talebidir.
Özyönetimin bir merkezi bürokrasi olmaksızın gerçekleşmesi, özerk il ve ilçelerin bir cumhuriyette birleşmesine ilişkin olarak müracaat edilebilecek modeller için sınırlar ötesine bakmak bile gerekmez; ulusal kimliklerin inkarının henüz ana ilke haline gelmediği 1921 Anayasası’nın (Teşkilatı Esasiye Kanunu) “özerk beldeler”e (“muhtar nahiyeler”) yer veren kurgusu, özyönetim ilkesinin bir zamanlar bu topraklarda pekala iş görebilmiş olduğuna da bir kanıttır.
Elbette, 21. yüzyılın özerk yerel yönetimleri meşruiyetini bu geçmişten türtetmek zorunda değil. Özerklik, meşruiyetinin kaynağını en küçük birimden başlayarak halkın kendi kendisini yönetme hakkının vazgeçilmezliğinden alacaktır. Toplumsal ve demokratik muhalefet (Türkiye ve Kürdistan halkları) yerel seçimlere “iller, ilçeler, beldeler, köy ve mahallelerde, herkesin oy hakkı sahibi olarak seçtikleri meclisler ve temsilcilerle kendi kendini yönetme hakkı”nı savunarak ve “devlet tarafından atanan valilik ve kaymaklıkların ilgasını” talep ederek girdikleri andan itibaren 2014 yerel seçimleri iki parti arasında geçecektir: HDP/BDP ve diğerleri.(Özgür Gündem)
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.