Gezi’nin yerel seçimlerden çıkaracağı en önemli ders, toplumun kendisinden beklediği şeyin “tatava yapmak” olduğunun idrakine varmasıdır.
Bir siyasal çağrı ile beklentiyi uzlaştırmak mümkün olmadığı gibi, ucu nasyonal sosyalizme çıkan bir arzuyla Gezi’nin özgürlükçü arayışını aynı muhalefet çatısı altında birleştirmek de imkânsızdı. Yine de Gezi’nin açığa çıkardığı çoğul muhalefetin, seçimler sürecini, iktidarın bastırma stratejisine karşılık, mevcut egemenlik rejiminin yerini alması beklenen düzenin bir ortak tahayyülüne -henüz bir programa değilse de- ulaşabilmeye imkân veren bir mücadeleler toplamına dönüştürmesi mümkündü, halen daha mümkün.
2014 yerel seçimlerine Gezi İsyanı’nı bastırırken kullandığı aynı siyasal strateji ile giren Erdoğan’ın kazandığı kısmi başarı, Gezi’nin sözünü aşan içeriğinin kofluğuna bir kanıt mı sayılmalı? Gezi, yadsınamaz maddi hakikatiyle Türkiye’yi çoktan değiştirdiğine göre böyle bir iddianın kendisi koflukla maluldür. Ama bilinç maddi hayatı izler. Gezi’nin kendi potansiyellerinin idrakine ulaşması için gereken siyasal zaman, merkezi siyasetin önceden belirlediği takvimde işaretlenenden daha uzun bir süreyi işaret ediyordu. Gezi’nin kendi isyanının prizmasından ana muhalefetin seçim stratejisinin başarısızlığını da gözlemesi, kendi özgücüne değil Gezi’den ayrışan güçlere dayanan yerel seçim perspektifinin çöküşünü de deneyimlemesi gerekiyordu. Mizahının kendisine karşı bir silaha dönüşmesine izin vermeyecekse, Gezi’nin yerel seçimlerden çıkaracağı en önemli ders, toplumun kendisinden beklediği şeyin “tatava yapmak” olduğunun idrakine varmasıdır.
Gezi İsyanı’nın birinci yıldönümünde, isyanı doğuran koşullardan hiçbiri değişmediği gibi, Abdullah Öcalan’ın ısrarları ile sürebilen “çözüm görüşmeleri” dışında, halklarımızın barışı adına hiçbir yeni adım da atılmış değil. Şu halde, “aşağıdan, alanlardan, parklardan, varoşlardan yükselen bir halk egemenliği perspektifinin yol göstericiliğinde, demokratik ve sosyal bir cumhuriyet ve demokratik özerklik hedefinin mücadele içinde ete kemiğe bürünmesi” için, “hareketin kendisine her yerde aynı egemenliği dayatan iktidar karşısında kapsayıcı bir ortak ve genel amaca kavuşması” için Gezi’nin sürdürülmesi gerekiyor. Bu bir inanç sorunu değil, toplumsal mücadelenin önümüze getirip koyduğu bir devrimci sorun.
Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve milletvekili genel seçimleri bu siyasi çağrı doğrultusunda, halkın mevcut hâkimiyet rejimini tartıştığı ve özyönetimin halkın egemenliğinin alternatifi olarak ete kemiğe büründürüldüğü bir mücadele alanı olarak kavranmadıkça, Erdoğan, yürüdüğü hedefe doğru bir adım daha atacaktır. Gezi’den hareketle siyasi beklenti ve arzulara kapılanlara, kulaklarını Gezi’nin siyasi çağrısına açmalarını öneriyoruz.
AKP’nin “tek adam” rejimine doğru yürüyüşüne son vermek ABD’nin ve Cemaatin rızasını aramaktan değil, Gezi İsyanı’nın açığa çıkardığı talepleri ortaklaşa gerçek bir alternatif siyasete büründürmekten geçiyor.(30.05.2014-Cumhuriyet Ek)
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.