Ertuğrul Kürkçü
Öğrenciler kendi talepleri için sokağa çıkarken ezilenlerin özgürleşmesine de eşlik ediyor, emek ve özgürlük kutbunun oluşmasına eylemli olarak katılıyor
Türkiye’nin bütün egemenleri AKP’si, CHP’si, MGK’si yeşil ya da beyaz sermayesi istediği kadar yırtınsın “tek dil” diye, Kürtler’in özgürlük talebi genel özgürlük mücadelesinin vazgeçilmez bir dinamiği olarak her isyanda bir kez daha yükseliyor. Bunca tehdit, gözdağı ve yaygaradan sonra 5 Ocak’ta AKP’ye yürümek için sokağa çıkan ODTÜ öğrencilerinin isyanlarına “eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim” istiyoruz sloganını bayrak yapmaları gerçekten özgürlük için mücadele edenlerin bu dinamiğin vazgeçilmez önemini kavramakta hiç gecikmediklerinin en açık göstergesi.
Gençlik hareketi, henüz sınırlı bir genişlik edinmiş olsa da öncülerin, özgürlük mücadelesinin bütün uğraklarını kucaklayan sağlam bir politik doğrultu edindiklerini düşünmek için pek çok neden var. SBF’deki protestoların ardından, ODTÜ’de de öğrencilerin, bütün temel politik meselelerde AKP’yle aynı zemini paylaşmaya devam eden CHP temsilcilerini “orantılı” bir protesto ile karşılamaları, toplumsal muhalefetin özlemlerinin CHP ve AKP de ifadesini bulan iki sermaye kutbu arasındaki çekişmenin çok ötesine uzandığını ortaya koyuyor.
Aynı eğilimi Kürt özgürlük hareketinin evriminde de görmek mümkün. Diyarbakır’da düzenlenen, “Demokratik Özerklik” çalıştayında, DTK bileşenlerinin özerklik önerisinin bunca kıyamet koparmasının gerisinde “ayrı bayrak” talebinin başrol oynadığını anmak safdillik olur. Çalıştayda üzerinde hemen hiç durulmayan bu öneri olsa olsa milliyetçi-devletçi ideologlara temel meseleleri yok saymak için bir fırsat sunmuş olabilir. Ancak AKP yanlısı liberalleri asıl kaygılandıran şey, Kürt hareketinin, özerklik talebini antikapitalist bir ekonomik çerçeveye yerleştirme ve halkın pek çok düzeyde fiilen sürdüre geldiği özyönetim pratiğine dayanarak gerçekleştirmeye girişme eğilimi oldu.
Liberaller Kürt özgürlük hareketinin bu eğilimlerini “özerklik tartışmasını ve fikrini kötüye kullanmak”, dahası, “Pol Potçuluk” olarak damgalamakta tereddüt etmedi. Referandumdan beri git gide daha çarpıcı bir biçimde göre geldiğimiz gibi, Türkiye hem doğuda hem batıda zenginler ve yoksullar olarak sınıf çıkarları temelinde ayrıştıkça, Kürt ve Türk “demokrat”ları da bütün temel meselelerde burjuva ve antikapitalist eğilimler ekseninde ayrışıyor.
2011 seçimleri yaklaşırken “tek dil, tek devlet” sloganının arkasında birbirlerine sokulmaya başlayan AKP iktidarı ve CHP muhalefetinin karşısında öğrencilerin, işçilerin, kadınların, Kürtlerin, Alevilerin büyük kitlesinin üçünü bir kutup oluşturan “stratejik ittifak”ının koşulları da giderek olgunlaşıyor. Bütün ezilenlerin her türden özgürlük taleplerini bayrağına yazmadıkça tarihsel iddiasını gerçekleştirmesi düşünülemeyecek olan bu “stratejik ittifak”, karşıtlarının “tek dil, tek devlet” çığlıklarına sokakta “çok dil, çok demokrasi” çağrısıyla meydan okumaya devam edecek.
10.01.2011
Ekmek&Özgürlük
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.