Bu Dünyada Kimse “Paşa” Değil, Padişah da!

Ertuğrul Kürkçü

Bir insanın evladını nasıl yitirdiği “gizli bilgi” mi olurmuş! Aktütün’le ilgili bilgileri sakladıkları gibi, bu bilgiye ulaşmaya çabalayanları tehdit de edenleri, sahip oldukları kudret ve yıldız sayısı ne yazık ki daha inandırıcı kılmıyor.

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ göreve atandığında kendisine “Paşa” sıfatıyla hitap edilmemesini istemişti gazetecilerden. Bunu bir tür “modernlik” ya da alçakgönüllülük olarak yorumlama eğiliminde olanlar ne kadar yanıldıklarını bugün görmüş olmalılar…

Paşalık var olduğu dönemlerde “Paşa”lar her zaman hesap sorulabilir olmuşlardı. Halk hesap soramazdı belki ama ne kadar azametli olsalar da “Paşalar” bir Padişah’a, bir Vezir-ü Azam’a hesap vermişlerdi hep. Bir emirleriyle nice masumun kanına girebilseler de eninde sonunda Osmanoğulları’ının kullarıydılar onlar. Kulun boynu kıldan ince olur… Osmanlı tarihi nice Serdar-ı Ekremin veremedikleri hesaplardan,  açıklayamadıkları yenilgilerden ötürü nice zalimane cezalara çarptırıldıklarının örnekleriyle dolu.

Genelkurmay Başkanı hesap verebilir olmalı

Saltanat devrinde hesap vermeyen tek kişi Padişah’tı… Saltanata son verileli 80’den fazla yıl oldu… Cumhuriyet’in yasalarına bakarsanız, bu dünyada kimse artık Padişah değil, kulluk devri kapandı, herkes yurttaş ve kanun karşısında eşit… Artık hiçbir Serdar-ı Ekrem 30 yılda bir savaşı sona erdiremedi diye oracıkta boğdurulmuyor… Onların bir padişahı da, verecekleri bir hesap da yok.

80 yıl sonra dönüp dolaşıp geldiğimiz yer burası işte: Osmanoğullarını derdest edip sürgüne yolladık ama anlıyoruz ki,  kolektif bir Padişahımız olmuş sonunda: Hikmetinden sual olunmayan ordumuz ve silsile-i meratip içinde onun kudretini elinde bulunduranlar; onbaşısından Genelkurmay Başkanına kadar hepimizin önlerinde hazır ola dikileceğimiz ama hiçbiri millete ve onun tayin ettiği vekillere hesap vermeye mecbur olmayanlar.  Bugün medyaya “hizaya gel” emri çıkartan Org. Başbuğ besbelli böyle yaşıyor “Cumhuriyet”i.

Ne yapalım ki, bizim olduğumuz yerden bakıldığında bu “Cumhuriyet” adı verilen rejim bize Org. Başbuğ’a göründüğü gibi görünmüyor. Cumhuriyet meşruiyetini her şeyden önce yurttaşlarının –ve hatta dünyada yaşayan herkesin- “yaşama hakkı”nın güvencesi olmaktan alıyor. Yaşama hakkı Cumhuriyette en temel hak, bütün tartışmaları önceleyen ve hepsini belirleyen bir hak. Ve madem bu Cumhuriyet’te herkes kanun önünde eşit, o zaman kanunlar gereği Org. Başbuğ’un emrine verilen evlatlarının yaşama hakkını kanuna uygun olarak mı yoksa keyfi bir biçimde mi, bir ihmal sonucu mu yoksa karşı konulamaz, kaçınılamaz bir şekilde mi kaybettiğini bilmek onların yakınlarının hakkı. Onları ölüm hattına süren kuvvetin başlıca sorumlusu olarak Genelkurmay Başkanı bütün yurttaşlara, en başta da hayatlarını kaybeden silah altındaki yurttaşlarımıza ve yakınlarına karşı hesap vermekle, açıklama yapmakla görevli.

Başbakan da sorumlu

Evladının nasıl –gerçekte nasılsa tam öyle- hayatını verdiği kendisine açıklanmayan her yurttaşın bunun yanıtını aramaya hakkı var. Bu açıklamayı sorumluluk mevkiinde olanlar yapmazsa hakikati araştırmak için var medya. Resmi açıklama doyurmuyorsa halkın vicdanını, açıklamayı sorgulamak da basının işi. Bu basının hem hakkı hem görevi! Basının bulduğu gerçeği beğenmeyen varsa, bize olan bitenin aslı neyse onu söyleyecek.

Bir insanın evladını nasıl yitirdiği “gizli bilgi” mi olurmuş! Taraf gazetesinin açıklaması Org. Başbuğ’u incitiyorsa, işte mahkeme!   Sahip oldukları kudret ve yıldız sayısı Aktütün’le ilgili bilgileri sakladığı gibi, bu bilgiye ulaşmaya çabalayanları tehdit edenleri ne yazık ki daha inandırıcı kılmıyor.

Halk bilmek istiyor… Neden bir savaş var? Neden oğulları bu savaşta ölüyor ve öldürüyorlar?  Onların hayatları gerçekten esirgeniyor mu, yoksa “tohumuna para mı saydık” ilkesiyle mi yollanıyorlar siperlere?

Genelkurmay vermiyorsa bilgiyi hükümet ondan alacak ve bize verecek. Başbakan Tayyip Erdoğan kaç gündür Hülya Avşar’la atışacağına “ben kedi değilim, aslanım” diye, göstersin bakalım aslanlığını. Çaresiz vatandaşa “al ananı” diye höyküren Tayyip Bey’in kedi kadar olsun çıkmıyor sesi, milletin evladı dağda belde ateşe sürülürken, şehirde kasabada fikrini söyledi diye linç edilir, hapisanede karakolda canı çıkarılırken. Madem aslansın, bir ses ver Tayyip Bey.  Duyalım kükremeni, bakalım “garip gurebanın, fakir fukaranın” mı yanındasın, “küresel piyasalar”ın mı?

Tehdit değil, açıklama istiyoruz,  Hükümetten ve Genelkurmay’dan. Beğenemezsek daha da isteriz. Bu devirde Kimse Padişah değil!

15.10.2008
http://bianet.org/bianet/bianet/110235-bu-dunyada-kimse-pasa-degil-padisah-da