Halkların Demokratik Partisi (HDP) kongresi bir işaret fişeği oldu. Türkiye’nin politik sahnesindeki bütün oyuncuları yerlerinden kıpırdanmaya ve konumlarını gözden geçirmeye zorladı ve buna da devam edecek. Çünkü o sıradan bir parti değil. Başka bir şey.
Ertuğrul Kürkçü
HDP’nin kuruluşunun doğurduğu enerji, Kürdistan’ın ve Türkiye’nin her kentinden mücadele insanlarını çok elverişsiz koşullarda bir araya getiren görkemli bir kongre gerçekleştirebilmiş olmasıyla ilgili değil yalnızca. Elbette, HDP’nin doğru bir fikri temsil ediyor olmasının bunda payı var. Devlet merkezli politik dünyanın karşısına yalnızca genel geçer bir demokrasi çağrısını değil, toplumun sermayeden ve devletten özgürleşme imkânlarını harekete geçiren bir program koymuş olması da gözlerin HDP’ye çevrilmesi için bir neden. Ancak HDP’nin Türkiye’nin demokratik ve sosyal mücadele alanlarında olduğu kadar Kürdistan’da ve yurt dışında da doğurduğu beklenti ve heyecan -ya da tersine kızgınlık ve küçümseme refleksleri- yalnızca bu doğru fikirlerle ilgili olmasa gerek.
Elbette doğru fikirleri bugünün koşullarında yepyeni bir bağlamda ifade ediyor olsa da, HDP 21. yüzyılın genel toplumsal kurtuluş paradigmasının içinden konuşuyor; dünyanın pek çok başka yerinde de, La Paz’da, Caracas’ta, Tunus’ta, Kahire’de, Madrid veya Atina’da kol gezen umudu İstanbul, Amed, Mersin veya Dersim’de yeniden üretiyor.
Bu enerjinin ve heyecanın, politik yelpazenin neresinde durursanız durun HDP’nin doğuşuna kayıtsız kalamayışın iki nedeni var: Birincisi, kaynağı. HDP, Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) oluşturduğu hareket temeli üzerinde yükseliyor. Bu temelin harcında da Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’yle Türkiye’nin sosyal ve politik kurtuluş hareket dinamiklerinin iki yıldır derinleşerek süren ortaklık iradesi var. HDK, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin imkan ve hedefleriyle Türkiye metropollerinin toplumsal, politik ve kentsel mücadele dinamiklerinin iç içe geçmesinin en önemli kaldıracı, HDP’nin üzerinde yükseleceği birincil enerji üreteciydi. HDK Ekim 2011’den bu yana bu kaynağı beslemeyi sürdürüyor.
İkinci neden kitlelerin HDP’de ifadesini bulan doğru fikre yaklaşması, yaklaştığının görülmesi. Ondan umutlananlar ya da ona öfkelenenler Marx’ın köklü değişimin imkanı olarak öngördüğü şu ilkenin HDP’den yansımakta olduğunu idrak ediyorlar: “Yalnızca fikrin maddeye yaklaşması yetmez, maddenin de fikre doğru hareket etmesi gerekir.”
HDP kendi hitap alanında çoktandır eksikliği hissedilen düzenleyici güç kapasitesine erişebilecek bir karaktere bürünmeye başladığı için, şimdi kitlelerin -Kürtlerin,kadınların, Alevilerin, Süryanilerin, gençlerin, yoksulların- en politikleşmiş kesimlerinden başlayarak ona doğru hareket etmesi, yüzünü HDP’ye çevirmesi, bu enerjinin hissedilmesidir insanlara “Bu başka bir şey” dedirten.
Bununla birlikte, Termodinamiğin İkinci Yasası HDP için de geçerlidir, o kapalı bir sistem olarak varlığını sürdüremez. Kendisini kuran bileşenleri bir arada tutmak HDP’nin tarihsel amacına ulaşmasına yetmez. Türkiye ve Kürdistan’ın bütün ezilenlerinin, yoksullarının, dışlananların ortak sesi olacak ve onların kurtuluş umutlarını politikanın diline tercüme edeceksek, HDP’ye akış kanallarını ardına kadar açmak, siyasetin öznesi haline gelmelerini sağlamak ve HDP’yi her gün yeniden kurmalarına fırsat vermekten önemli bir işimiz olamaz. Bu daha başlangıç!
(Özgür Gündem 10.11.2013)
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.