Ertuğrul Kürkçü, TBMM Genel Kurulu’nda 502 sayılı torba yasanın beşinci bölümü üzerine yaptığı konuşmada: “Halkın barış, güvenlik, özgürlük ve refah arayışıyla hiçbir ilgisi olmayan, tam tersine halkı yolunacak kazın da ötesinde bir tür köleliğe tabi tutacak olan bu rejime topluca karşı çıkmamızı tavsiye ediyoruz.”
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu beşinci bölümle ilgili olarak bizim bu bölümde yer alan hemen hemen bütün maddelerin çekilmesi, tasarıdan çıkartılması önerimiz var çünkü bunlar ya öngördükleri işi yapmak için elverişsiz ya da aslında esasen yoksul kesimlere yük yükleyen maddeler. Dolayısıyla bu bölüme ilişkin olarak bütünüyle olumsuz, eleştirel bir tutumumuz var fakat bu yasanın tümü, torba yasa çıkarma eğilimi karşısındaki tutumumuzu da bütünleyen, onunla iç içe olan bir itiraz.
Biz bu torba yasayı aslında devletin mali krizinin derinleşmekte olduğunun habercisi olarak görüyoruz. Bunu kaç zamandır tartışıyoruz ve olgular da bunu destekliyor. Özellikle 2013’ten bu yana sermayeye ve sermaye kesimine verilmekte olan mali ve sair desteklerin toplumun gözünde meşrulaştırılması için, halkın biatini sağlamak için, sofuluk için ayrılmış olan harcamalarda, militarizmin güçlendirilmesi için yapılan askerî harcamalarda ve iç güvenlik harcamalarında bugüne kadar görülmemiş ölçüde bir artışla karşı karşıyayız. Seçmen desteğini kaybetmemek için küçük büyük sermaye gruplarından alınan vergilerde indirime gitmek, vergi tahsilatlarının savsaklanması da bunlar hepsi bir arada kamu borçlanma gereğinin artmasına yol açtı. Son bir yıl içinde bütçe açığı millî gelir içindeki payı bakımından iki katına çıktı, kamu borçlanma limiti aşıldı. Kanunda öngörülen yüzde 10’a kadar, iki kez 5 ve 5, bu limitin aşılması da yeterli olmadı, Hükûmet bu yasayla 37 milyar liralık bir limit artışı yoluna girdi. Bu durum ülke tarihinde sık görülmeyen durumlardan biridir. Bu krizin doğrudan doğruya sorumlusu aslında Hükûmetin kendi öz politik yönelimidir çünkü birincisi; savaş konsepti, Hükûmetin mali yönden sürekli olarak şişen, büyüyen harcamalarla yüz yüze gelmesine yol açtı. 2013 barış konseptinin terk edilmesi sonucunda başlayan çöktürme planı, dışarıda da Suriye ve Irak’ta uluslararası denkleme girme çabaları devletin askerî harcamalarını görülmedik ölçüde artırdı. Yaklaşık üç yıldır, daima, her gün süregiden askerî harcamalar söz konusudur. Cemaatle yaşanan kriz, bu “FETÖ askerî darbesi” denilen kriz sonrasında olağanüstü hâl ilanıyla birlikte ortaya çıkan durum. Bu, tabii, Türkiye’de otoriterleşmenin kapısını açtı ve OHAL’le birlikte ekonomideki göstergeler de kötüleşmeye başladı. Çünkü esasen uluslararası sermaye süreçlerinde olağanüstü hâlin varlığı, Türkiye’de, sermayenin, uluslararası sermayenin yerli ortaklarıyla sözleşmeleri yenilememesi ve askıya alması sonucunu yarattı, iş yerleri kapanmaya başladı, özellikle de KDV tahsilatı hızla düştü.
Ve nihayet otoriterleşme; Hükûmet toplumsal muhalefeti, bütün bu gerilemeler dolayısıyla ortaya çıkacak olan itirazları kontrol altına almak için de fiilen Anayasa’yı ve yasaları askıya aldı. Tabii, bunu bir darbe girişimiyle gerekçelendirmeye, meşrulaştırmaya çalıştı ama hepiniz çok iyi hatırlıyorsunuz; bu “ayılana gazoz, bayılana limon” usulü, grevlerden boşanmalara kadar her şeyin çaresi olarak olağanüstü hâl, Cumhurbaşkanı tarafından gittiği her toplantıda o toplantının konusunun devası olarak anlatıldı. Bunun sonucu tabii, bir mali disiplinden kopuş anlamına gelir. Hükûmetin de aslında bu yasayla yapmaya çalıştığı şey bulduğu her yerden gelir temin etmek, doğal gaz, petrol, elektrik, ulaştırma zamlarına ilave olarak yeni kamu gelirleri yaratılmaya çalışılıyor. Bu torba yasada yapılan düzenleme de bununla ilgilidir. Yani Maliye kazı yolmakla görevlidir biliyorsunuz fakat kazda tüy kalmayınca kolunu kanadını kopartmaya da sıra geldi.
Şimdi, telekom işletmecilerine getirilen brüt satış gelirlerinden Hazine payları, şans oyunlarından alınan payın yüzde 10’dan yüzde 20’ye çıkartılması, Varlık Fonu’na Hazineden kaynak aktarılması, Hazine borçlanma limitinin 37 milyar liraya çıkartılması bütün bunların hepsi sonuçta bütçe açığının neredeyse 2 katına yakın bir borçlanmaya gidilmesine yol açtı.
Özelleştirme gelirlerinin artırılması için yeni özelleştirme kapıları açıldı. Fakat bütün bunlar yapılırken, halkın kemerleri sıkılırken sermayeye de kaynak aktarımı yolu açıldı: Gelir vergisi dilimi, vergi oranı 27’den 30’a çıkartılırken en üst gelir diliminin yüzde 35 olan vergi oranı sabit tutuldu. Üst gelirliler muafiyet ve istisnalardan yararlandırıldılar. Kira gelirleri vergi matrahından indirilen yüzde 25’lik kısım yasayla yüzde 15’e düşürüldü. Net kira gelirleri azalan ev sahipleri bu kira farkını kiracıya yansıtma yolunu seçtiler. Netice olarak özel tüketim vergilerinde de oranın yüzde 25’e çıkartılması, içimlik sigara üreten üreticilere makaronda -tıpkı sigara gibi- ÖTV’ye yüzde 62 vergi ödemesi dayatması, bunların hepsi kazın kolunun, bacağının kopartılması ama devletin gelirlerine de böylelikle zoraki katkıda bulunma cabasıyla ilgilidir.
Şimdi, öte yandan, bunun gerekçesi olarak savaş harcamaları ve savaş hazırlıkları için yapılan harcamaların başlıca neden olduğu hem Maliye Bakanımız hem de devlet bakanı tarafından açıklandı, izah edildi. Esasında böyle bir askerî harcamanın gerekliliği doğa tarafından ya da toplum tarafından değil, devletin yanlış, hatalı, isabetsiz iç ve dış siyaseti tarafından dayatılmıştır. Bu kadar çok askerî harcamanın bir yıl içerisinde devreye sokulacak olması, aslında toplumdan destek bulmayan, uluslararası alanda da sonuç yaratmayan iç ve dış politika girişimlerinin yaratmış bulunduğu, doğurmuş bulunduğu uluslararası ve iç ihtilaflar karşısında Hükûmetin artan bir güvenlik paranoyasına, bir güvenlik kuşkusuna kapılmış olmasıyla ilgilidir.
Öte yandan, ittifaksızlığa doğru sürüklenmenin sonucu olarak müttefik bulabilme çabası içerisinde geleneksel müttefiklerin ötesinde yeni alanlara açılma ve onlarla ballı anlaşmalar yoluyla ittifak kapısı açma çabaları, Rusya’dan aslında herhangi bir askerî gereksinimle ilişkilendirilmeyen yüklü askerî siparişlerin de kapısını açmıştır. Netice olarak, bu bütçe planlamasının gerisinde, bu torba yasa teklifinin gerisinde Hükûmetin iç ve dış politikasının başarısızlığı, bunun yol açtığı gerilimler ve bütün bunların elde olan kaynakları aşması dolayısıyla yeni vergi salma ihtiyacıyla ilgili olduğu apaçıktır. O nedenle, bizim diyeceğimiz şey, yasanın bu bölümüne de beşinci bölümüne de itiraz ediyoruz. Halkın barış, güvenlik, özgürlük ve refah arayışıyla hiçbir ilgisi olmayan, tam tersine halkı yolunacak kazın da ötesinde bir tür köleliğe tabi tutacak olan bu rejime topluca karşı çıkmamızı tavsiye ediyoruz.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.