Çıplak Arama Bir İşkence Yöntemidir!

Ertuğrul Kürkçü,  cezaevlerindeki hak ihlallerinin araştırılması amacıyla HDP tarafından verilen araştırma önergesi üzerine yaptığı konuşmada “Siz böyle cezaevlerine yani böyle bir uygarlığa layık ve talip misiniz? Yurttaşlarımız layık mıdır? Bütün bunlara hakikaten layık olmamız için ne sebep var?” dedi.

Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; cezaevlerinde artan insan hakları ihlalleri ve işkence iddialarının araştırılması konusunda Meclisin önüne bir araştırma komisyonu kurulması önergesi koyuyoruz. Ben Meclisin bunu kabul etmesini beklerim ama Meclisin bunu kabul etmeyeceğini de biliyorum. Sadece aslında bu tartışmanın sonunda komisyon cezaevi komisyonunu adı geçen cezaevlerine göndermeye eğilim gösterse bile aslında bu tartışma bir amaca ulaşmış olacaktır. Fakat tabloyu size kısaca sayacak olursam, cezaevlerinin bugünkü mevcut durumu, cezaevi personeli cezaevindeki mahkûma elini sürmese bile bir işkence hâlindedir çünkü Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre cezaevlerinde 2017 yıl sonu itibarıyla 228.993 tutuklu ve hükümlü var, cezaevinin yatak kapasitesi 208.830 yani 20 bin tutuklu ve hükümlünün yatacağı yeri yok, belli ki başkasının yatağında yatıyor ama aslında yatakları olanlar da -hepiniz biliyorsunuz- üçer kişi için yapılmış odalarda, hücrelerde, koğuşlarda 8, 10, 12 kişi kalıyorlar. Cezaevleri komisyonunda çalışan bütün arkadaşlarımız bunları gözleriyle gördüler. Dolayısıyla bu şartlar altında hiçbir şey yapmasanız, insan onuruna yakışır bir biçimde o insanları hapsetmediğinize göre zaten olağanüstü bir durum var.

Cezaevi mevcudu 2011 ile 2017 arasında neredeyse yüzde 100 artmış. 2011’de 128.604 tutuklu ve hükümlü var, 2017 yıl sonu itibarıyla 228.993. Türkiye nüfusu bu iki yıl arasında yüzde 10 kadar artmış, cezaevi mevcudu yüzde 100 kadar artmışsa zaten saçma sapan bir durumla karşı karşıyayız demektir. Türkiye bugün cezaevinde insan barındıran ülkeler arasında hiç iyi bir durumda değil. Aslında Türkiye’nin cezaevi katsayısı 285 yani her 100 bin yurttaşa karşılık 285 yurttaş cezaevinde. Bir ölçü olması için, Finlandiya’da bu 57, Türkiye’den daha beter durumda Rusya var ama şaşıracağınızı düşünüyorum, medeniyet götürmek için ordular seferber ettiğimiz Suriye’de ve Irak’ta durum çok daha iyi. Suriye’de bu katsayı 60, Irak’ta 123. O yüzden oturun, düşünün durumu. Fakat, tabii ki, bu, cezaevlerindeki kötü muamele ve işkence iddialarını araştırmamayı gerektirmez. “Zaten durum kötü.” diye bunun üstünden kalkamayız çünkü bize gelen tabii ki size de geliyor; bunlar, en azından şefaat talebi için geliyor vekillerinize, bize de hak arama için geliyor. Sonuç olarak “Cezaevinde kalamaz.” raporu verilen, yüzde 92 engelli raporu olan engellilerin de olduğu 402’si ağır olmak üzere 1.154 hasta mahpus var. Bunların derhâl tedavi için salıverilmeleri gerekirken cezaevinde tutuluyorlar. 700 çocuk anneleriyle birlikte cezaevinde ve Türkiye’de şimdi, durumun, tansiyonun giderek yükselmesi, kutuplaşmanın artması, militarist söylemin ve militarist davranışların öne geçmesi dolayısıyla cezaevlerinde bir askerî nizam merakı başlamış durumda. Ayakta sayma, hazır olda durma, tekmil verme gibi uygulamalar ve özellikle cezaevine ilk girişte çıplak arama uygulaması son derece onur kırıcı bir biçimde uygulanıyor. Bu çerçevede Mehmet Arslan arkadaşımıza yapılmış bulunan muameleyle ilgili olarak Rize Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı açıklama aslında yaraya tuz basmak gibidir. Savcılık bu iddiaları reddetmekle birlikte orantılı güç kullanıldığını ileri sürmektedir. Orantılı gücün ne olduğunu tahmin edebilirsiniz. Bir insan çıplak aramayı, haysiyet kırıcı aramayı kabul etmiyorsa onu yakalayıp donunu indirmektir bu yapılan. Eğer dayak atılmadıysa bu insan haysiyetini kırıcı değil midir? Ki niçin yalan söylesin, dayak atılmışsa dayak atılmıştır. Ama bu bir değil, iki değil, pek çok cezaevinde bu süreç devam ediyor. Meclis bu duruma el koymalıdır. Kendi uygarlık seviyesini ölçmek için cezaevlerini norm olarak alacaksa… Aslında bu cezaevleri dediğim gibi Irak ve Suriye’den daha düşük bir normu ifade ediyor.

Siz böyle cezaevlerine yani böyle bir uygarlığa layık ve talip misiniz? Yurttaşlarımız layık mıdır? Bütün bunlara hakikaten layık olmamız için ne sebep var? “Onların şusu busu var, sizin Allah’ınız varmış.” Allah’ınız varsa bunlara rıza göstermezsiniz.

AKP Elazığ Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu başkanı Ömer Serdar’ın sözleri üzerine sataşma dolayısıyla söz alarak:

-Elbette hatibin bizim önergemizi eleştirmeye hakkı var fakat önergede içerilmeyen ithamları dinledik. Birincisi, biz herhangi bir tutukluya siyasi kanaatinden ve statüsünden ötürü ayrı muamele talep ediyormuşuz diye nakledildi. İkinci olarak da, ortada gerçekte bir fiil olmadığı hâlde bir fiil varmış gibi takdim ettiğimiz söylendi. Bunların aslı yoktur. Dolayısıyla yanıt vermek istiyorum.

Sevgili arkadaşlar, birbirimizi doğru anlayalım. Biz, sizin dediğinizin tam tersine inancı, statüsü, kimliği ne olursa olsun bütün yurttaşların aynı eşit muameleye tabi tutulmasını yani hiç kimseye aşağılayıcı, horlayıcı, onur kırıcı muamelede bulunulmamasını istiyoruz.

Mehmet Arslan’la ilgili durum şundan ibarettir: Çıplak arama, evet, ceza ve infaz kurumları tüzüğünde yer alan bir husustur fakat bu, kuvvetli şüphe bulunması ve inandırıcı deliller olması kaydıyla böyledir ve bunun nasıl yapılacağı da teferruatla anlatılmıştır. Bir başka cezaevinden naklen gelen ve aslında siyaseten suçlanan yani bir madde bulundurmaktan, adam yaralamaktan falan değil fikir konuşmaktan yani ne aranıyorsa kafasının içinde olan bir insanı çıplak aramaya tabi tutmayı istemek, aslında bir müeyyideyi işkence vasıtası hâline getirmektir. O yüzden, nitekim iddianın doğruluğu da savcının örtük kabulü dolayısıyla doktor muayenesinden sonra kovuşturma açılmışsa şiddet uygulandığı da doğrudur demektir. Dolayısıyla burada yanlış ve eksik bir şey yok.

İkincisi: Burada tekil iki olgu ifade edilmiş olmakla birlikte Elâzığ, Tarsus, İstanbul, Gümüşhane, Erzincan, Şanlıurfa, İzmir, Diyarbakır ve Van ceza infaz kurumlarından da benzer yakınmaların geldiği kaydedilmiş. Dolayısıyla iki münhasır olay değil pek çok birbirine bağlı olaydan söz edilmektedir. O nedenle, durum ciddidir, bu ciddiyetle muamele görmesi gerekir.

Sonuç olarak, aslında bütün bunları kökten çözmek bakımından şu an cezaevlerinde Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre bulunan 63.242 kişinin terör suçlusu olarak muamele görmesi, daha çok, terörle mücadele mevzuatı dolayısıyladır.

Dolayısıyla, belki cezaevlerinde reform kadar Ceza Kanunu’nda bir reform da cezaevlerindeki sorunları ve cezaevlerinde bulundurulan insanların aslında özgür olması gerekirken cezaevinde olmaları keyfiyetini ortadan kaldırmak bakımından önemlidir. O nedenle, lafa laf söylemekten ziyade hakikati genel olarak kavramak daha önemli. Böyle bir sorun var, en azından -söylediğim gibi- 20 bin kişinin yatacak yeri yoksa cezaevinde, zaten aslında bilfiil bir işkence var demektir.

-Şimdi, sevgili arkadaşlar, her zaman iktidar haklı olamaz ve haklı olması da gerekmez.

İkincisi, sahadaki unsurların yaptığı şeyleri illa savunmak zorunda değiller. Varsa vardır, varsa üstüne gidin, Hükûmetin işi bu; varsa usulsüzlük, ayarsızlık, üzerine gidecek. İsterseniz araştırma önergesini kabul etmeyin fakat bunun gereğini yapın. Bize diyor ki sayın hatip: “Aslında 1 kişi değil, 2 kişiye yapılmış.” Daha kötü ya, ben birini biliyorum, ikisini bilsem ikincisini de söyleyeceğim. Bu bir savunma biçimi olabilir mi?

Türkiye gerçeklerinden uzaklıkla bunun alakası yok. Türkiye’de mahkûm kapasitesini artırmak sizin keyfî işlemlerinizle de doğrudan doğruya ilgilidir. Cezaevinde bulunan herkesin bulunmayı hak ettiğini nereden biliyoruz? Önüne geleni cezaevine atarsanız cezaevi nüfusu artar. Terörle mücadele ya da darbeyle mücadelenin yolunun bu olduğunu sanmak, terör tanımının ne olduğu hakkında…

Türkiye çok uzun zamandır terör tanımını gözden geçirmeye davet edilmektedir çünkü sadece düşünceleri ve konuşmaları yüzünden cezaevlerinde bulunanların, örneğin Halkların Demokratik Partisi üyelerinin sayısı bir zaman on binlere varmıştı. Şimdi, cezaevi kapasitesini böyle zorlarsanız o zaman tabii ki fiziki altyapı diye bir sorununuz olabilir. Diyeceğim bundan ibarettir