4 Kasım’da HDP milletvekillerinin tutuklanmasının yıldönümünde içerideki vekillere TBMM kürsüsünden seslenen Kürkçü: “Türkiye’yi, tarihi, kendimizi değiştirerek yeni bir toplumu hep birlikte kurmak ümidiyle hoşça kalın yoldaşlar, hapishanede değilsiniz, özgür olan sizsiniz.” dedi.
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bugün gündemdeki torba yasa üzerine konuşmak için bir aradayız ama hepiniz görüyorsunuz tabloya baktığınızda, aslında bir yasama ikliminde değiliz. Bu kadar önem verilen, bu kadar haftalar boyu üzerinde çalışılan yasa üzerinde tartışmak için, şu an Mecliste aslında toplanmak için bile yeterli sayı yok. Ama yasamanın önündeki tek problem bu değil, aslında burada olanların yarısına yakın milletvekilimiz de cezaevindeler şu an; 9 milletvekilimiz, eş başkanlarımız ve 10’uncusu da Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımız, toplam olarak 10 milletvekilimiz cezaevinde.
Bu öykü 4 Kasım 2016 günü başladı, 4 Kasım 2016’dan beri, Meclis, her gün kendisine yeni bir darbe yapmayı, bir bakıma otodestrüktif, kendi kendini yıkan bir Meclis gibi çalışmayı başardı. Dehşet içinde bunu izliyoruz. Geçmişte askerî diktatörlerin, darbelerin meclislere yaptığı her şeyi şimdi Meclis kendisine reva görüyor; milletvekillerini hapse atıyor, onların vekilliklerinin düşürülmesi için, aslında yargıçlardan, savcılıklardan ve emniyet güçlerinden daha büyük bir hızla çalışmak için, hızla, telaşla Meclise hem fezleke yetiştiriyor hem bu fezlekelerin sonucu olarak ortaya çıkmış olan kararları icra için bir tek saniye bile beklemiyor. Meclisten HDP’li ayıklamak konusunda Meclisimizin gösterdiği üstün başarıyı, aslında, 12 Eylül rejimi göstermiş değildi doğrusu.
en, o nedenle, bugün, burada, bu 4 Kasım darbesinin yıl dönümünde, hapisteki vekillerimizi hem selamlamak hem onları anmak istiyorum. Eminim ya da emin olmak istiyorum ki hiç değilse cezaevinden Meclis oturumunu izleyebiliyorlardır, onlarla benim şahsen temas edebilmemin biricik yolu bu, tek taraflı bir SEGBİS süreci çünkü hapishaneye onları ziyarete bile gidemem, keyfî bir biçimde Adalet Bakanlığı benim hapishanelere gidişimi engeller ama Cumhuriyet Halk Partili vekillerimiz hiç değilse gidiyorlar da onlardan bizim vekillerimizin bir selamını alabiliyoruz. Ama şimdi beni izlediklerini düşündüğüm vekillerimizi buradan tek tek selamlamak istiyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinin SEGBİS sistemiyle:
Merhaba Selahattin Başkan, nasılsın? Merhaba Figen Başkan, iyi misin? Merhaba Ferhat.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Konu hakkında konuşsanız…
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sana ne!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Merhaba Çağlar. Merhaba Gülser. Merhaba Selma. Merhaba Abdullah.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Hayali konuşmalar yerine konu hakkında konuşsanız…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Merhaba İdris. Merhaba Burcu. Merhaba Sebahat. Merhaba Gültan. Merhaba Aysel.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Ne bu ya, ne bu! Şov yapma yeri mi kürsü ya? Şov yapıyorsunuz sadece.
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Niye rahatsız oluyorsun, bir selam gönderiyor. Bundan rahatsız olunur mu? Biraz vicdan, biraz insaf ya!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Hepinize merhaba. Kalbimizdesiniz, yanımızdasınız, sizinle birlikteyiz, yüreklerimiz birlikte çarpmaya devam ediyor. Hiç merak etmeyin, mutlaka ve mutlaka hakkınızı soracağız, hakkınızı alacağız. Bundan emin olun yoldaşlar! (HDP sıralarından alkışlar)
Ben bu şekilde konuşuyorum.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Şehitleri de an, şehitleri de an.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bugün buna odaklanıyoruz. Bugün, 4 Kasım darbesinin yıl dönümü. Ondan sonraki üç yüz altmış dört gün her şeyi konuşuruz.
Ve bu arada Ferhat Encu arkadaşımızın yani milletvekilinizin, milletvekilimizin size yolladığı mesajı da okuyorum:
“‘Halkların ortaya çıkardığı Rakka zaferinin sıcaklığıyla hepinizi selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, biz halkın seçilmişleri olarak bir yıldır zindanlarda siyasi iktidar tarafından rehin tutulmaktayız. Yürümüş olduğumuz siyaset ve sarf ettiğimiz sözlerden dolayı iktidar güdümlü yargı tarafından bazılarımıza cezalar verilip bazı arkadaşlarımızın vekilliği düşürüldü. Hâlâ bu politika ve zorbalık devam etmekte. Biz biliyoruz ki halkımızla omuz omuza verip ‘Kral çıplak!’ dediğimiz için cezalandırıldık. Halkımızın özgürlük taleplerini dile getirdiğimiz için, onlara boyun eğmeyip kürdistan ve Türkiye’de yaptıkları hukuksuzlukları, zorbalıkları dillendirip karşılarında durduğumuz için buradayız. Eşitliği, adaleti, demokrasiyi ve özgürlüğü savunduğumuz için rehin alındık.
Dolayısıyla 4 Kasım 2016 tarihinde yapılan operasyon Kürt halkının ve diğer halkların iradesine yapılan faşist bir darbedir. Halkların özgürlük talepleri karşısında korkan zorbalar halkın iradesini gasbederek, rehin tutarak önüne geçmeye çalıştılar ama nafile. Bu kadar bedel ödeyen bu halk bu mücadeleden asla vazgeçmeyecektir. Bizler de onların temsilcileri olarak ödemekte olduğumuz bu bedeli bir onur madalyası olarak görüp onlara layık olmaya devam edeceğiz. Daha özgür ve demokratik bir ülke için tüm halkımızı mücadele etmeye çağırıyorum. Umudumuz ve direncimiz diridir. Biz kazanacağız.’ Ferhat Encu, Şırnak Milletvekili.” (HDP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Hainler hiçbir zaman kazanamaz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sevgili arkadaşlar, düşünün, cezaevinde olan ve hâlâ yargılanmayı bekleyen, hiç biri hakkında herhangi bir hüküm verilmiş olmayan 10 milletvekilimizi buradan selamladığım için nasıl büyük bir öfke ve nefretle karşılaştım, hepiniz gördünüz.
Şimdi, nasıl olacak da bu ülkede, çeşitli toplum kesimlerinin, birbirlerinden farklı çıkarlara, birbirlerinden farklı düşüncelere, birbirlerinden farklı hakikatlere, tarihlere, kültürlere, hatta ahlaki anlayışlara sahip insanların meclisi olarak bu Mecliste bir araya gelinecek. Demokrasiden söz ediyorsak bu nefret burada kendisine yer bulmamalıdır. Ama eğer demokrasiden başka bir şeyden söz ediyorsak yani beğenmediğimiz fikirlerin ifade edilmesine rıza göstermek, bunlara razı olmak, bunlarla bir arada yaşamak, bunları dinlemeye tahammül etmek zorunda olmak gibi bir terbiyeye sahip olacak isek o zaman bu ne? Sanıyorum gidişat aslında birincisi istikametindedir. Geniş ve büyük manevralarla bu hedefe ilerleniyor olması aslında kalpten geçenin bu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bütün bunları biliyoruz, bütün bunlarla ilgili bütün tasavvurları her gün takip ediyoruz. 20 Temmuz 2016’dan beri Türkiye’de durumun giderek daha kötüye gidiyor olmasından bütün bunların böyle olduğunu anlıyoruz ama biz Türkiye Büyük Millet Meclisine gelirken halklarımızla yaptığımız anlaşmaya, sözleşmeye sadık kalacağız.
Bakın, bu benim Meclisteki ikinci dönemim. Birinci dönemde konuştuğumdan ya da söylediğimden daha farklı bir şey söyledim mi size? Ne ise o. Biz buyuz, burada duruyoruz, başka yerde duramayız, değişemeyiz, bizi değiştiremezsiniz, bize boyun eğdiremezsiniz, uğraşmayın bununla. Biz size boyun eğdirmeye uğraşıyor muyuz? Ama şairin dediği gibi bârikayi hakîkat müsâdemeyi efkârdan doğacaksa; gerçeğin ışığı, şimşeği fikirlerin çarpışmasından doğacaksa burada bir fikir var beğenseniz de beğenmeseniz de. Bu fikir, Türkiye’de üstün millet, üstün ırk ve aşağı millet, aşağı ırk olmadığı fikridir. Bunların hepsinin, Türkiye’de yaşayan bütün halkların eşit hakla temsil edildikleri bir Meclise kavuşmak, Türkiye’nin, hem hakkı hem ihtiyacıdır. Bu ihtiyacın gerçekleştirilmesi için varız, buradayız ve bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bunu bu Mecliste sağlayamazsak eğer, bu ihtiyaç ortadan kalkacak değildir. Daha iyisi, Meclisin kendisini bu ihtiyaca uydurabilmesidir; uyduramıyorsanız, buna kabiliyetiniz yoksa… İnanın, toplum bugüne kadar ne devletler ne meclisler ne liderler ne imparatorlar ne sultanlardan vazgeçti. Bunların hepsi şimdi tarihin bir yerinde duruyorlar ve kendisine yeni bir hayat seçtiler. Bu hayatın içinden biz daha ileriye doğru gitmeye çalışıyoruz. Ama eğer bizi maziye iade etmek için çalışılacaksa yani sultanın bir buyruğuyla dağıtılabilecek bir Meclis -ki o Meclis bile öyle değildi- sultanın bir buyruğuyla Fizan’a sürgün edilebilecek vekiller, eğer beklenilen şey buysa tarihin çarkı geriye dönmez, buna kalkışan herkes tarihin dersleriyle karşılaşır. Bizim tarihten çıkardığımız ders, değişimin tarihin değişmez yasası olduğudur.
Türkiye’yi, tarihi, kendimizi değiştirerek yeni bir toplumu hep birlikte kurmak ümidiyle hoşça kalın yoldaşlar, hapishanede değilsiniz, özgür olan sizsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.