Meclis Genel Kurulundaki bütçe görüşmelerinde söz alan HDP Milletvekili Levent Tüzel, 2014 bütçe tasarısını eleştirerek “Bu bütçenin altında imzası olanlar alın teri hırsızlığı yapmaktadır” dedi.
Konuşmasında Sayıştay raporlarının Meclise gelmemesinin tam bir denetimsizliğe neden olduğunu belirten Tüzel, raporlardaki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin gizlendiğini söyledi. Tüzel konuşmasında 15 milyarlık belirsiz bir harcama olduğunu vurgularken şunları ifade etti: “Hükümetin hep sarıldığı, ta iktidara geldiğinden beri bu metafora dönüştürdüğü ‘3Y’ ile bütçeyi ele almak istiyorum: Yolsuzluk. Evet, Sayıştay raporları hep konuşuldu ve Çalışma Bakanlığının da aslında denetlenemediği ortaya çıktı. İŞKUR’un incelenen belgeleri kabul edilemez olarak gösterildi. Sayıştay raporları basına geçtiği gibi, 15 milyarlık açıklanamayan ve fazla harcanan, ancak savaş ve seferberlik hâlinde kullanılabilecek bir harcamadan söz ediliyor. Ve bu raporlar buraya gelmedi, aydınlatılmadı. O nedenle yolsuzluklarla mücadeleyi AKP Hükümeti ağzına alamaz.”
40 MİLYON İCRA DOSYASI
Başbakanın asgari ücreti çay-simit tüketimi üzerinden hesaplamasına da tepki gösteren HDP Milletvekili Tüzel, “Aynı şekilde, yoksulluk. Biraz önce Sayın Bakan da burada ifade etti ve Başbakan konuşmasında yine çay simit hesabı yaptı. Yani 804 lira asgari ücret alan işçi, emekçi ailesine, 5 çocuklu aileye her gün çay simit tüketirse 450 lira harcayacağını… Peki, geri kalanı ne? Yani, kira, ve ulaşım giderleriyle siz ‘804 lirayla yaşayın’ diyorsunuz. Ve 40 milyon icra dosyasıyla borçlu yurttaşların taleplerine, ‘Kredi kartı kullanmayın’ diye yanıt veriyorsunuz.” diye konuştu.
Bütçenin gelir kalemlerinin halkın vergileri ve kamu kurumlarının özelleştirilmesiyle sağlandığını belirten HDP Milletvekili Levent Tüzel, Yatağan’da maden ve enerji işçilerinin direnişine ve yasaklara dikkat çekti. Başbakanın Muğla gezisinde 4 gün olağanüstü hal ilan edildiğini kaydeden Tüzel, “Halk, vergileriyle bu bütçeyi çekip çeviriyor ama bu vergiler güvenliğe, örtülü ödeneğe, Diyanetin bütçesine ayrılıyor. ‘Özelleştirmeyle 100 milyar kazandık’ diyen Başbakan; işte, Yatağan’da, işçiler özelleştirmeyle ekmeklerinin elinden alınacağını bildiği için açlık grevine yatıyor. 4-c’lilerin durumu, taşeron işçilerinin durumu, ev işçilerinin durumu, bunlar ha bire yakınıp duruyorlar, eşitlik, güvence istiyorlar ve bunun karşısında KESK’li işçiler, emekçiler 19 Aralık’ta satış sözleşmesine ‘hayır’ diyor ve bütçeden pay istiyor.” dedi.
BÜTÇE MEŞRUİYETİNİ YİTİRMİŞTİR
Bütçe kanun tasarısından, BDP şerhinin “Kürdistan” ifadesi nedeniyle çıkarılmasının halkın iradesine karşı saygısızlık olduğunu belirten Tüzel, bütçenin meşruiyetini kaybettiğini söyledi. Tüzel, kararın demokrasi adına kabul edilemez olduğunu ifade ederken şunları kaydetti: “Özgürlük ve demokrasiden başka şansımız yok ama bütçe görüşülürken dahi, bütçeye şerh koyan Barış ve Demokrasi Partisinin buradaki demokratik hakkına müdahale ediliyor. Ve bu şekilde bu bütçe meşruiyetini zaten kaybediyor. Barış ve Demokrasi Partisi bu bütçeye dair görüşlerini, “Kürdistan” ifadesi kullandı diye, topyekün bu bütçeden silip atabiliyorsunuz. Böyle bir şey Parlamentonun tarihinde görülmüş değildir ve kabul edilemez. Onları seçmiş, bu Meclise göndermiş 3 milyonu aşkın halkın iradesine siz ipotek koyuyorsunuz. Ve bu rejimi bir demokrasi olarak ilan edemezsiniz. Sayın Başbakan konuşmasında milli iradeden söz edip duruyor. ‘Milli irade’ dediğiniz şey sadece Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren vatandaşların temsil ettiği irade midir? Böyle bir yaklaşım olamaz.”
ERDAL EREN HEP 17 YAŞINDA
HDP Milletvekili Levent Tüzel, Genel Kurulda yaptığı konuşmada; 12 Eylül darbesinden sonra 17 yaşında idam edilen Erdal Eren’i de unutmadı. İnsan hakları haftasında yine bir çok hak ihlalleriyle karşı karşıya kalındığını kaydeden Tüzel; “Yakında kaybettiğimiz Mandela’dan, 13 Aralık 1980’de darbecilerin astığı 17 yaşındaki Erdal Eren’e. (CHP sıralarından alkışlar) Erdal Eren halkların gönlünde hep 17 yaşında olarak kalacak. Biraz önce her 2 bakan da Malatya’daki kazadan dolayı baş sağlığı dilediler ama Malatya’nın bir beldesinden kent merkezine giderken ölen öğretmenler ve yaralanan sağlıkçılar, onlar servis aracındaydılar ve olan biten aslında bir iş cinayetiydi. Dolayısıyla, bu iş cinayetinden hem Çalışma Bakanı hem Ulaştırma Bakanı -o kara yolundan sorumlu Bakan- her ikisinin de sorumluluk duyması gerekir ve bunu açıklamaları gerekir. Bir yıl boyunca iş cinayetlerinin sayısı 1.075’i bulmuştur, her gün artmaktadır ve ‘Bu iş cinayetleriyle ilgili oranlar düşüyor.’ diyerek Hükümet bu sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ayrıca Gever’de 3 yurttaşımız katledildi ve bunların açığa çıkartılmasını istiyoruz, talep ediyoruz.” diye konuştu. (EVRENSEL)
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.