19 milletvekilinin geçişiyle Meclis’te 27 milletvekili ile grubunu kuran HDP, ilk resmi grup toplantısını gerçekleştirdi.
HDP’nin grup toplantısına, 22 yıl aradan sonra sürgün hayatından Türkiye’ye dönen Avukat Serhat Bucak ve Avukat Şerafettin Kaya da katıldı. Grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Federal Kürdistan Bölgesi’nin Xaneqin kentinde Kürtlere yönelik intihar saldırısını kınayarak konuşmasına başladı.
HDP’nin Kürt halkının 30 yıldır verdiği mücadele deneyimlerini başka bir noktaya taşıması olarak gördüklerini belirten Tuncel, “Yeni bir evreye geçmiş durumdayız. BDP’li arkadaşlarımızın HDP’ye geçmesiyle birlikte parlamentoda tek çatı altında mücadelemizi yürüteceğiz. Türkiye’deki kronikleşmiş sorunlara çözüm bulacak, yeni bir siyaseti birlikte geliştirmektir amacımız. Mesele parti değiştirmek değil, önümüzdeki sorunları çözmektir. Bu bizim açımızdan daha bir başlangıçtır” dedi.
Türkiye halklarının iki kutup arasında sıkıştırıldığını belirten Tuncel, şunları dile getirdi: “İki kötüyü seçmek zorunda olmadığımızı, halkların alternatifi olduğunu ortaya koymak için yola çıktık. Bugün bu kürsüyü kullanabiliyorsak, bunu yapmışızdır. Bu birliktelik için çabası olan tüm yoldaş ve arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. HDP yeni bir parti. Türkiye halklarının umuda ihtiyacı var. Artık kriz üreten siyasetten bıktık. Artık umudu büyütmek istiyoruz. Bizim bu umut yolculuğumuza dün yeni arkadaşlarımız katıldı. Buruğuz, çünkü bir arkadaşımız eksik. Sevgili Hatip Dicle hala cezaevinde. Onu da unutmayacağımızı bir kez daha söylüyoruz. Onun şahsında cezaevlerindeki tüm yoldaş ve dostlarımıza selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.”
Meselelerinin milletvekillerin HDP’ye geçmesi olmadığını ifade eden Tuncel, HDP’nin Türkiye’de kendisini yeniden örgütlediğini belirtti. Tuncel, “Her geçiş yeni bir başlangıcı ifade ediyor. Yeni görev ve sorumluluklar var. Türkiye’de bu grubun çözmesi gereken dağ gibi sorunlar var. Türkiye halklarının sorunlarına çözüm üreten bir parti haline getirmemiz gerekmektedir. 22 Haziran’da yetiştirebileceksek kongremiz olacak. Bu yeniden yapılandırma sürecinde HDP’ye katılım ve destek olmaya çağırıyoruz. Buradan tüm toplumsal hareketlere, inanç örgütlerine, Alevilere, ekoloji örgütlerine, kadınlara çağrımız, ‘Gelin HDP’yi birlikte kuralım.” Başka bir Türkiye mi istiyorsunuz. AKP’den, CHP’den bıktınız mı? Sadece eleştirmekle kalmayın, gelin birlikte yapalım. Bu konuda kendimize güveniyoruz. Biz birlikte yeni bir Türkiye’yi inşa edebiliriz. Türkiye’deki siyaset tarzını değiştireceğiz, radikal demokrasiyi birlikte inşa edeceğiz. Hükümet de muhalefet de bozuk düzene bir çark bulmaya çalışıyorlar. Gelin bu bozuk düzeni değiştirelim. Bu düzen değişmeden Türkiye değişmeyecektir.”
Son dönemde her gün Cumhurbaşkanlığı seçiminin konuşulduğunu hatırlatan Tuncel, şunları dile getirdi: “Çözülememiş birçok konu gündem dışına itiliyor Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle. AKP ve CHP’nin yaklaşımı, seçilecek Cumhurbaşkanı’nın partili Cumhurbaşkanı olacağını gösteriyor. Biz HDP olarak seçilecek Cumhurbaşkanı’nın halkların Cumhurbaşkanı olmasını istiyoruz. Biz Cumhurbaşkanı adayımızı kendimiz seçeceğiz. Biz nasıl bir Türkiye istediğimizi ortaya koyacağız. Cumhurbaşkanı kadın özgürlüğünden yana olacak, Kürt sorununun çözümünün yanında olacak, barıştan yana olacak, Kürt sorununun çözümü için diyalogdan yana olacak bir adayın olması gerekiyor. Mesele kimin o koltuğa oturduğu değil yaptığı işlerdir. Kaç Cumhurbaşkanı gelip geçti, değişen bir şey oldu mu? Şimdiki Cumhurbaşkanı da hükümetin yaptığı şeyleri bir noter gibi imzalıyor. Onun için halkın değerlerine saygı gösterecek, bir Cumhurbaşkanı’nın olması önemli. Biz bu anlayış ile hareket edecek bir Cumhurbaşkanı adayını HDP olarak destekleriz. Türkiye’deki tüm hakların haklarını savunacak ve demokrasiyi inşa edecek bir adayın olmasını istiyoruz.”
“Türkiye’nin en temel gündemi çözülmemiş Kürt sorunu. Bize eleştiriler geliyor bazen, ‘neden bu kürsüde sadece Kürt sorununu dile getiriyorsunuz’ diye. Kürt sorunu tam da bunların merkezindedir” diyen Tuncel, şunları belirtti: “Türkiye demokratikleşmeden Kürt sorunu çözülmez, Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratikleşmez. Bu çok nettir. Türkiye’nin yüzde 70’i sorunun çözülmesini istiyor, ama bunu çözecek bir siyasi irade yok. Sayın Öcalan ile bir diyalog süreci var ama müzakere süreci yok. Bu ülkenin Başbakanı Meclis’te grubu bulunan partileri diyalog sürecine ilişkin bir kez bile bir bildirimde dahi bulunmamıştır. 2013 Newroz’un da Sayın Öcalan’ın dünya halklarına duyurduğu manifesto dışında bir şey yok. Sayın Başbakan’a sormak istiyoruz. Siz MİT yasasıyla MİT’i güvenceye aldınız. Ama 76 milyonu ilgilendiren, heyetimizi güvenceye alan yasal düzenlemeler konusunda hiç bir şey yapmadınız. ‘KCK’liler bırakılıyor’ diye herkes seviniyor ama arkadaşlarımızın 5 yılı heba oldu. Rehin tutuldular, hala rehin tutulanlar var. Bölgede askeri hareketlilik var. Maden barış diyorsunuz niye kalekol yapılıyor, maden barış neden askeri hareketlilik var. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü bu ülkenin en temel sorununun çözümüdür. ‘Anneler ağlamasın’ demekle bu olmaz. Hükümetin ne önerisi var bilmiyoruz.”
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın BDP-HDP heyeti ile son görüşmesinde iki yasa önerdiğini belirten Tuncel, bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu: “AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda çekincilerin kaldırılması sorunları çözmeyecek ama önemli bir adım olacaktır. Hükümetin kendi programında var. Peki soruyoruz niye bekliyorsunuz, kimi bekliyorsunuz. Bu çekincilerin kaldırılmasını istiyoruz. Bu Kürt sorununun çözümünde yeterli değil. Kürtler siyasi özerklik de istiyor. Burada 76 milyona sesleniyorum; Bunlar yapıldığında Türkiye bölünmez. Dünya örneklerine bakın. İtalya’yı örnek vereceğim. İtalya’da 20 bölge yaratılmış. Bunlardan 5 tanesinin statüsü özel. İtalya bölünmemiş. Her bölge yasama yetkisine sahip. Bölge meclisi bu görevi yerine getirmekle hükümlü. Yerel hükümet var. Her bölgenin kendi bayrağı var. Kendi dillerinde eğitim yapıyorlar. Kendi dilleriyle yayın yapan radyo, televizyon ve gazeteleri var. Her bölge geniş mali özerkliğe sahip. Bazı yerlerde de bölgenin negatif durumundan kaynaklı, merkezi hükümet dezavantajlı bölgelere kaynak aktarıyor.”
“Buradan AKP’ye çağrıda bulunuyoruz. Kalekol yapımı, bölgedeki askeri hareketlilik, parlamentoda sadece kendiniz için yasa çıkarmanız çözüm sürecine hizmet etmemektedir” diyen Tuncel, “Dolayısıyla Demokratik Özerklik Yasası çıkarılmalı. Türkiye sivilleşsin, 12 Eylül darbe anayasası ile yönetiliyoruz. Bu anayasa Türk bir anayasadır, diğer halkları yok saymaktadır. Bu anayasanın baştan aşağıya değişmesi ve demokratik sivil bir anayasanın olması gerekiyor. Halklarımıza diyoruz ki, sizin için buradan mücadele eden bir grup var. Soluğumuz yettiğince bu mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
Hükümetin Kürt sorununu çözmek isteyip istemediğine dair Rojava’ya bakmak gerektiğini belirten Tuncel, şunları belirtti: “Bölgesel Kürdistan hükümeti hendek örüyor. Türkiye’de duvar örüyor Hatay’dan. Bu duvar örme zihniyeti İsrail zihniyetidir. Bu politikaların birbirinden bağımsız olmadığını ifade ediyoruz. Kürdistan Bölgesel hükümetin Türkiye ile ilişki geliştirmesine bir şey demiyoruz. Ama kendi halkınıza karşı buna yapıyorsanız, bunu kınıyoruz. Diyoruz ki; hendek de çözüm değil duvar da çözüm değil. Rojava halkının devrimi hendekle de duvar ile de boğulamaz. Kürtlerden korkmayınız. Kürtlerden korkarsanız, kendi Kürtleriniz ile ne yapacaksınız. Kürtlerin en yoğun nüfusu Türkiye Kürdistan’ındadır. Bu yüzden Türkiye, Ortadoğu ve Suriye politikasını gözden geçirmelidir. Başbakan Erdoğan övünüyor. ‘Türkiye’de 1 milyon Suriyeli yaşıyor’ diye. Peki onların hangi koşullarda yaşadığını biliyor musunuz? Yeni nefret söylemi onlara karşı. Türkiye bundan utanmalıdır. Türkiye’nin Ortadoğu politikasını değiştirmesi gerekiyor.”
Egemen devletlerin Ortadoğu halklarının devrimini çaldıklarını belirten Tuncel, “Suriye’de bir istikrar sağlanmadı. Mısır’da idam tartışmaları var. İdamlarla sorunu çözmeye çalışıyorlar. Biz idamlara karşıyız. Bu kararı verenler, bu kararlarını gözden geçirmelidir. Sayın Başbakan idama karşı olduğunu söylüyor. İran’da da idam var. Sayın Başbakan idamlara karşıysanız, İran’daki idamlara karşı da bir şey deyin. İran’a yönelik tavrınızı da bekliyoruz” dedi.
Türkiye’de son günlerde gündemde olan en önemli konulardan birinin de Ermeni Soykırımı’nın 99’uncu yıldönümü olduğunu belirten Tuncel, Ermeni Soykırımı’na ilişkin şu açıklamalarda bulundu: “Halklar sokaklara çıkarak, bir daha yaşanmaması için hatırlatmada bulundular. Sayın Başbakan bir açıklama yaptı. Taziyede bulundu. Biz Sayın Başbakan’a yüzleşme konusunda katılıyoruz. Gelin nasıl yapacağımızı birlikte tartışalım. Önce adını koyalım. 1915’te yaşanan neydi, soykırım mıydı değil miydi? Yapacaksanız, özür dileyeceksiniz. Önce tanıyacaksınız. Başından beri inkar, asimilasyon politikasının Türkiye’nin temel politikası olduğunu söylüyoruz. Sadece Kürtlere karşı değil diğer toplumlara karşıda. İnkardan vazgeçmek suçu örtmez. Siz bununla hesaplaşmadığınız sürece, hala Ermeniler kendilerini ürkek gördükçe, eğer adalet sağlanmamışa burada hesaplaşma ve yüzleşme yoktur. Dersim, Zilan, Maraş, Çorum, Sivas hepsi araştırılırsın. Yoksa Başbakan, ‘Dersim için özür dilenmesi gerekiyorsa özgür dilerim’ dedi. Ama peki bir şey yapıldı mı? ‘Özür dilerim’ demekle hesaplaşma olmaz. Bunun yasasını çıkarırsınız. Susarak, inkar ederseniz yara kanamaya devam edecektir. Bunun hesabı sorulmadıkça, biz de ortağı olmuş oluruz. Ermeni Soykırımı’nı kınıyorum ve Ermenilerin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz.”
Çernobil faciasının 28’inci yıldönümü olduğunu belirten Tuncel, “Türkiye’de sadece savaş politikaları insan yaşamına mal olmuyor. Ekolojik felaketlere de mal oluyor. İnsanlar olarak savaş ile dünyada dengeleri bozduk. Çernobil’in 28’inci yılıydı. Hala bunun etkileri devam ediyor. Bu felakete rağmen AKP hükümeti çok ciddi hırsın içinde. Bir yandan HES’lerle bir yandan termik santrallerle ranta açıyor yaşam alanlarını. Bunu her yerde yapıyor. Bir şey değişmiyor. Mesele kar olunca insan yaşamına bir önem verilmiyor. AKP’nin nükleer santrallerden vazgeçmesini, HES’lerden vazgeçmesini istiyoruz. Bu doğa sadece bizlere ait değildir. Gezi direnişi neyin üzerinde şekillendi, mesele birkaç ağaç değil. Yaşamımıza sahip çıkmaktı” diye konuştu.
1 Mayıs İşçi Bayramı’nın yaklaştığını belirten Tuncel, “1 Mayıs’ta tüm işçiler emekçiler alanlarda olacak, Türkiye ve Kürdistan’da. Biz de sendikalar ve emek örgütleri ile birlikte onlar nerede ise biz de orda olacağız. Türkiye’de işçi ve emekçilerin örgütlenme hakları ellerinden alınıyor. Esnek çalışmada, taşeronlaşmada yaşanan sorunlar çok ciddi sorunlara, işçi katliamlarına dönüşür hale geliyor” diye belirtti.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.