Toplumlararası Dayanışma Özlemi Sokakta

Mersin’de “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku” tarafından sadece bir seçim kampanyası yürütülmüyor; yeni bir muhalefet ve mücadele çizgisi biçimlendiriliyor.

12 Haziran seçimleri için çalışmaların erken başladığı yerlerden biri Mersin. Çalışmaları başlatan, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve çeşitli sosyalist örgütler tarafından oluşturulan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku. Çalışmaların koordine edildiği önemli merkezlerden biri, İstiklal Caddesi üzerinde, Özgür Çocuk Parkı’nın hemen arkasında bulunan seçim bürosu. Ama çalışmaların kalbinin en güçlü attığı yer neresidir diye düşününce, oklar Güneş Mahallesi’ni, o mahalledeki bir parkı ve parkın orta yerinde kurulu bir çadırı gösteriyor.

Şehrin en büyük ilçesi olan Akdeniz’in bu kendisi de bir ilçe büyüklüğünde olan mahallesi, Türkiye’nin pek çok yerinde kurulan “Demokratik Çözüm” çadırlarından birine ev sahipliği yapıyor. Kısa zamanda başına gelmeyen kalmayan çadır, gösterişli bir biçimde gaz bombası kartuşlarıyla dekore edilmiş durumda. Elle atılan beyaz kartuşlar, top şeklinde koyu renkli olanlar, namludan atılan metal kartuşlar…

Çadıra ve çevresindeki alana Yüksek Seçim Kurulu (YSK) vetosu sonrası düzenlenen protesto gösterilerinde en az 3000 adet gaz bombası atıldığı söyleniyor. Her tarafa saçılan boş kartuşların bir kısmı toplanmış ve çadır bunlarla dekore edilmiş. Aralarda da devletin bir başka silahını ima eden küçük kömür torbaları var.

Günlerce çevre yolları barikatlarla kapatarak protesto gösterilerini bastırmaya, çadırın çevresinde direnen halkı dağıtmaya, çadırı söküp kaldırmaya çalışmışlar. Çadır sökülmüş, sonra yeniden kurulmuş. Olayların tanıklarından biri, “Hırslarından plastik sandalyeleri toplayıp ateşe verdiler” diyor.

6-7 Mayıs günlerinde çadırın çevresinde huzur, oynayan çocuklar ve küçük gruplar halinde oturan insanlar vardı. Huzurun ne kadar süreceği belirsiz, ama insanlar bir kez yakalamışken sürdüğü kadar keyfini çıkarmaya bakıyor.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun Mersin’de milletvekili adayı, Ertuğrul Kürkçü… Blok içinde en büyük oy potansiyelini temsil eden BDP’nin dışından aday gösterilen Kürkçü için yürütülen çalışmalarda hemen görülen enerji ve kararlılık, bir özleme de işaret ediyor.

Çalışmaları yürütenler kadar mahalle toplantılarına katılan kadınlı erkekli kitlelerde, her yaştan insanda da görülen bu enerji ve kararlılığın, bir yandan barış ve özgürlük özlemine, diğer yandan epeyce uzun zamandır hayal edilmesi bile zor hale gelmiş bir toplumlar arası dayanışma özlemine işaret ettiği söylenebilir. Mersin’de Kürkçü, özellikle Kürtler açısından,  bu dayanışmayı hayal etmeyi hiç bırakmamış birini temsil ediyor.

Blok da zaten aynı özlemin ifadesi; dayanışmanın çekirdeği olmaya aday bir oluşum. Bundan önce de seçimlerde benzer güç birlikleri hayata geçirilmişti. Ama belki de ilk kez Mersin’de bu tür bir güç birliği. birlikte düşünmeye, hissetmeye ve hareket etmeye böylesine zorluyor, zemin yaratıyor.

“Emeğin değeri” ve “halkların kardeşliği” vurguları

Dayanışmanın biçimde kalmadığı, bir dinamizm yarattığı ve uyumlu bir ortak söyleme yol açtığı, hem BDP temsilcilerinin hem de Kürkçü’nün vurgularında izlenebiliyor. 6 Mayıs gecesi saat dokuz sularında Çay mahallesinde yapılan seçim bürosu açılışında Kürkçü, seçim otobüsünün tepesinde yaptığı konuşmada gençlerle diyaloğa giriyor.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a zehir zemberek sloganlar atan gençlere hitap ederken sözü emeğin değerine getiriyor: “İktidardakilere vereceğimiz ceza, onları iktidardan uzaklaştırmak, yalnızlaştırmak olacak” diyor.

“Onlar için tek başına, emeğiyle yaşayan biri olmak en büyük cezadır. Bizim içinse emeğiyle yaşayan biri olmak en büyük onurdur.”

Akdeniz Belediye Başkanı Fazıl Türk, bir gün sonra Kazanlı beldesindeki seçim bürosu açılışında yaptığı konuşmada, “Bu seçim daha öncekilerden farklı. Bu seçim, halkların kardeşliği seçimi” diyor.

Kürkçü ise Kazanlı’daki konuşmasında, “Mücadelemiz barış ve halkların kardeşliği içindir. Bu savaşta Araplar, Kürtler ve Türkler olarak hepimiz çocuklarımızı kaybediyoruz. Bu savaşı bir olursak bitirebilir ve onurlu barışı tesis edebiliriz. Bunun için de her yere ve herkese ulaşacağız. Tarlalara, fabrikalara, evlere gidip meramımızı anlatacağız, kimseye küsmeyeceğiz, herkesi kazanacağız” diyor.

Kürkçü, Kazanlı’nın ardından Yeşilçimen mahallesinde yapılan toplantıda da, “Biz, Kürt halkıyla ortaklık kuran sosyalistler, Türkiye’de ve mecliste savaşın son bulması, Kürtlerin ve herkesin haklarını kazanması, eşit, özgür yurttaşlardan oluşan yeni bir cumhuriyet ve yeni bir hayat için mücadele edeceğiz. Biz iki halk arasında barış köprüsüyüz, tercümanız” diyor.

Mersin’de gündüz çalışılıyor, gece çalışılıyor, hergün yüzlerce kilometre yol yapılıyor, binlerce kişiyle yüz yüze geliniyor. Çalışmalar sabahın erken saatlerinde başlayıp geceyarısına kadar aynı enerjiyle sürdürülüyor. Ne Kürkçü, ne BDP temsilcileri ne de söz alan bir başkası ezberden okuyor. Bir konuşma bir öncekinden farklı bir şeyler de içeriyor.

Tek bir günün programı çalışmaların yoğunluğunu gösterebilir. 7 Mayıs cumartesi sabahı Kürkçü ve Blok temsilcileri “Yeni Anayasa ve Azınlık Hakları” paneline katılıyor, panelde Kürkçü de konuk olarak bir konuşma yapıyor. Sonra Hrant Dink Parkı’nın açılışı, Emek-Der’in açılışı, Kalaylı ve Çimentepe seçim bürolarının açılışı, Demokratik Çözüm çadırının bulunduğu alana uğrama, bir ev ziyareti, peş peşe iki düğün ziyareti, Rakel Dink’in katıldığı br akşam yemeği…

Kürkçü’nün panelde, Emek-Der (tarım, depolama, inşaat işçilerinin örgütlendiği dernek) açılışında, büro açılışlarında, ev ziyaretinde yaptığı beş ayrı konuşma birbirinin aynı değil. Her birinde farklı şeylerin de altını çiziyor, bir şeyler ekliyor.

Bir yandan tek dilli-tek kültürlü-tek dinli Cumhuriyet ideolojisine sığmayan toplumsal yapısı (bu ideolojiyi benimseyenlerle kendi kimliklerini koruyanların birlikte yaşadığı yer oluşu), diğer yandan bütün bu insanların bu şehirde ekmek kavgası için bir araya gelmiş olması, toplumsal dayanışma özlemi açısından Mersin’i öne çıkarıyor.

Denebilir ki şu anda bu şehirde sadece bir seçim kampanyası yürütülmüyor; yeni bir muhalefet ve mücadele çizgisi biçimleniyor. Bu çizgide güçlü ve kalıcı bir mücadele yürütülüp yürütülemeyeceğini zaman gösterecek. Ama işte şu anda böyle bir yolda yürüyüş başlamış durumda.

Şahin Artan
bianet