Yurttaş medyası, halk muhalefetinin sesi ve yüzüdür. Saldırılar karşısında ne kadar kırılgan olabilse de, onunla başa çıkılamaz, çünkü günümüzde bir cep telefonu ve internet hattı olan herkes bir yurttaş medyası sahibidir. Yurttaş medyası hakikat ötesi rejim karşısındaki birincil direniş üssümüzdür.

“Son Türk Devleti”nin başkanı, durup dururken dünyayı fethe ara verip içeriye dönerek cep telefonu ve mikrofonundan başka bir şeyi olmayan bir kısım yurttaşın kendileri gibi mülksüz diğer yurttaşlarla yaptıkları röportajlarla neden uğraşır ki?
İlk bakışta, Erdoğan’ın, “Türkiye Basın Federasyonu” adı verilen yapının düzenlediği “10. Anadolu Medya Ödülleri” töreninde “eline mikrofon alan herkesi” düşman ilan etmesi saçma görünüyor. “Asrın lideri”nin başka işi mi yok?
Son “terör” suçu: “Sokak Röportajı”
Ancak Erdoğan’ın haddinden fazla ciddi olduğu “Özellikle ‘sokak röportajı’ adı altında sokaklarda adeta terör estirilmektedir. Öyle ki mikrofonu kapan millete hakaret etme cüretini kendinde buluyor.” demesinden belli. Erdoğan, bir şeyi “terör” parantezine alıyorsa, o şeyde iktidarına yönelik bir tehdidin kokusunu almış demektir.
Erdoğan, son icadı olan bu “terör” suçunu şöyle tanımladı: “Halkın nabzı ölçülmek, hissiyatına tercüme olmak yerine gerek provokatif sorularla gerekse sorunlu üslupla milletimiz açıkça tahrik ediliyor. […] Nasıl, bir cübbe giyen hâkim, savcı, avukat olmuyorsa […] eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci değildir, basın mensubu değildir. Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren, hele hele insanımıza hakaret eden gazeteci olmaz, olsa da ona gazeteci denmez.”
Elbette “terör”, kaçınılmaz sondan kaçınamayacaktı: “Gazetecilik mesleğinin itibarına da zarar veren bu sorunun üzerine önce basın mensuplarımız, sonra da ilgili kurumlarımız mutlaka gitmelidir.” Erdoğan bu konuşmasıyla zaten “İstanbul Seyyar Giyotinliği”nde pişirilmekte olan bir “operasyon”un başlat düğmesine basmış değilse, giyotinliğin bu konuşmayı emir telakki ederek yakalama emirlerini döşenmeye başlaması “hayatın olağan akışı”na uygun olacaktır.
Hakikat ötesinin kurumsallaşması
Erdoğan’ın konuşmasının “sıcak” kısmı bu olsa da tamamı ve konuşmanın içinde gerçekleştiği ortam, iktidarın hakikat ötesi (post-truth) evreninin işleyişi ve anatomisi ve bunların geleceğe yönelik imaları bakımından çarpıcı olgular ortaya koyuyor. Konuşma bu bağlam içinden okunduğunda elindeki 500 liralık mikrofonu ve cep telefonundan başka bir şeyi olmayan “çulsuz” habercilerin neden Erdoğan’a “son ferdi etkisizleştirilinceye kadar mücadele edilecek” terör öznesi olarak göründüğü daha iyi anlaşılabilir.
Erdoğan’ın bu konuşmayı yaptığı, “10. Anadolu Medya Ödülleri” iktidarın inşası yolunda para, sermaye, idari ve siyasi himaye, kamu kaynağı transferi, yasal dayanaklar başta olmak üzere maddi manevi hiçbir kaynağı esirgemediği hakikat ötesinin imalat merkezlerinden “Türkiye Basın Federasyonu”nun bir organizasyonu.
TÜBAF, Türkiye genelinde 320’ye yakın yerel gazete, radyo, televizyon ve dergiyi temsil ettiğini söyleyen bir çatı kuruluşu. Bu medya organları, doğrudan federasyona bağlı dernekler ya da bağımsız medya kuruluşları olarak federasyon bünyesinde yer alıyor. Federasyon, amacını “yerel medyanın kurumsal gücünü artırmak, basın mensuplarının özlük haklarını savunmak ve ‘milli ve manevi değerlere’ dayalı bir medya kültürü oluşturmak amacıyla faaliyet göstermek” olarak kaydediyor.
Mevcut genel başkanı Sinan Burhan olan TÜBAF’ın organizasyon şeması ve daha çok temas alanını işaretleyen “Yüksek İstişare Kurulu”ndaki kişilikler göz önüne alındığında “yerel medya”nın aynı ilişki ağı kapsamında olsa da bu yapıdaki yerinin bir tür arka plan dekorundan ibaret olduğu, 10. Yıl’da, bütün büyük ödüllerin yandaş yaygın medya kanallarına gitmiş olmasından kolayca anlaşılabilir.
Erdoğan rejiminin kendi hakikat ötesi medya dünyasının merkezine yandaş medyayı yerleştirerek kurmaya yöneldiği hegemonya makinesini yalnızca hükümet yanlısı bir propaganda yapısı olarak değil hakikat sonrası düzenin kurumsallaşmış hali olarak inşa peşinde olduğu apaçık.
Hakikat ötesinin mimarisi
Bu düzeni ayakta tutmakta baş rolü, rejimin hemen her anını kontrol altında tuttuğu devlet ve devletin mali mekanizmları ve ideolojik aygıtları oynuyor. Basın İlan Kurumu ve kamu bankalarının reklam harcamaları çoğunlukla, hatta tamamen bu yandaş medya yığışmasına akıtılırken TRT, Anadolu Ajansı, İletişim Başkanlığı gibi kurumlar da “doğru bilgi”nin değil, rejim yanlısı anlatının üretilip yayılmasını sağlıyor.
İkinci sırada kamu ihaleleriyle beslenen “Beşli Çete”, Demirören, Es, Turkuvaz, Ciner, Albayrak vb. “ahbap çavuş” sermaye gruplarıyla yandaş medyanın dikey bütünleşmesi geliyor. Medya grupları enerji, inşaat veya savunma gibi diğer sektörlerde de faaliyet gösteren yandaş holdinglerin kontrolüne veriliyor. Bu holdinglerin medya faaliyetleri ekonomik rasyoneller değil, siyasal sadakat üzerinden sürdürülüyor. Gazete, radyo ve TV’lerin reytingleri sıfır bile olsa mali açıkları, holdinglerin görev zararı kapsamında sübvanse ediliyor.
Nihayet bunca yatırımla bu hakikat ötesi hegemonya imalatının ortaya çıkardığı ürünler, hakikat yerine hikâye anlatımı, zihin açıklığı yerine kafa karışıklığını hedefleyen çelişkili haberler ve nesnel bilgi ve aydınlatma yerine “duygusal ikna”, “simgesel düşmanlaştırma” ve “tehdit anlatısı” öne çıkıyor.
Hakikat ötesi çağda yalnızca propagandayı değil, hakikatin yapısal çöküşünü de yöneten yandaş medya üretiminde “görüntünün gücü” gerçeğin yerini alırken, yandaş medya da o görüntüyü üretiyor.
Muhaleft medyası: Aynı güneş sisteminde ters yönde dönen uydular
Muhalefet medyası da, rejim medyasıyla genellikle çatışma halinde olmakla ve ilk bakışta çok sesli bir yapı olarak görünmekle birlikte çoğu zaman iktidar merkezli bir çekim alanı çevresinde şekilleniyor.
Muhalefet medyası çoğu kez reaktif bir tutum sergiliyor. İktidarın gündemine yanıt veriyor. Bu yapı içinde iktidarın belirlediği eksenden sapılmıyor, yalnızca eleştiriliyor. Yani merkez korunurken, yön tersine çevriliyor.
Popülist muhalefet aktörleri ya da sosyal medya etkisiyle “duygu odaklı içerik” muhalif medyada da yaygın. Teyitsiz bilgi, hızla yayılan manipülasyonlar muhalefet medyasında da yaygın olarak karşılaşılan sorunlar arasında.
Bu bağlamda muhalefet medyası, otoriter rejimin medya evreninde çoğu zaman ayrı bir galaksi gibi değil, iktidar merkezli güneş sisteminin içinde ters yönde dönen uydular gibi yer alıyor.
Nitekim, Erdoğan’ın aynı konuşmada “Dördüncü kuvvet olarak demokrasimize güç veren medyanın hükûmetimize muhalif de olsa başımızın üstünde yeri vardır. Gerçeklere ayna tutan, bize yol gösteren bir medyayla siyasi hayatımızın hiçbir döneminde sorunumuz olmadı, bugün de olamaz. Yapıcı eleştiri, yapıcı muhalefet bizim her zaman ülkemizde görmeyi arzu ettiğimiz bir durumdur.” diyerek muhalefetle diyalog kanallarını açık tutarken, yurttaş medyasına “terörist” muamelesi yapması bu bağlamda anlam kazanıyor.
Yurttaş medyasının merkezsizliği ve çoğulculuğu
Yurttaş medyasının rahatsız ediciliği işte burada; ne “yandaş” ne de “gölge muhalefet” olmasında. Onun özgünlüğü gündelik hayattan yola çıkmasında, kendisine mikrofon tutulan yurttaşın “geçinebiliyor musun” sorusuna dümdüz “kıçımıza giyecek don alamıyoruz” diyebilmesinde ve bunun eninde sonunda yayımlanacağı ve başkalarınca duyulacağından emin olmasında.
Yurttaş medyasının gündeminde, yaşamın merkezinde olan ama merkezin göstermemeye özgülendiği bütün konular bir hiyerarşiye tabi tutulmadan akıp gidiyor. Yandaş ve ana akım medya editörlerinin eleğine takılan her şey orada -en önemlisi, dizginlenmeyen öfke eşliğinde- dillendiriliyor.
Yurttaş medyası hakikatin çok merkezli doğasını temsil ediyor, çoğunlukla profesyonel değil, ama otantik ve deneyime dayalı bir söylem üretiyor. Dahası yurttaş medyası -belki de Erdoğan’ı en çok tedirgin eden yönüyle- mutlak çoğulculuğu dolayısıyla bir nefret nesnesi. Bu çoğulculuk, yalnızca otoriter rejimin marja ittiklerinin -Kürtlerin, Alevilerin, LGBTİ’lerin, sokakta yaşayan ve çalışanların, “cahillerin”, aksanlı konuşanların, komünistlerin, işsizlerin- merkezsiz yurttaş medyasının merkezinde yer almasından ibaret değil.
AKP’nin gündelik gerçekliğinin aynası olarak yurttaş medyası
Öte yandan yurttaş medyasının herkese açık mikrofonu ve kamerası AKP’li emeklilere, MHP’li “dayılar”a, gördükleri mikrofona “Almanya batmış batmış, bura cennet” diye yalan atan memlekete yaz tatiline gelmiş AKP’lilere, Kürt düşmanlarına, muhalefete kin kusanlara da açık. Doğrudanlığı, yontulmamışlığı, en uç hadde vardırılmış ötekileştiriciliği ve lider tapıncıyla, hiçbir işlemden geçirilmeden, defoları saklanamadan yansıtılan popüler egemen zihniyet dünyalarıyla, dilleri ve imgeleriyle, iktidar blokunun ortalama insan malzemesinin kamusal olarak okunmasında “yurttaş medyası”nın hizmetine paha biçilmez.
Yurttaş medyası -şimdilik sonsuz çeşitlilikteki ortamlarından yalnızca “sokak röportajları”na değinebiliyoruz- olmasa, o alemde taraftarlığın “Allahtan, peygamberden sonra Tayyip Erdoğan” mesabesinde yaşanabildiğini nereden bilecektik. O tuhaf “Hülooğğğ” coşkunluğuna yurttaş medyasında şahit olmasak, bir anlamda hakikat sonrası çağın karşı-halk söylemi halindeki muhalif dijital direnişin simgelerini nasıl şekillendirecektik.
Erdoğan’a sonunda “yurttaş medyasına hücum” borusu çaldırtan, onun muhalefetin sansürsüz dili olma yeteneği yanında, iktidarın gündelik hakikatinin pejmürdeliğinin kamusal bir görünüme büründüğü biricik dolayım olmasında, iktidar yandaşlığının kendisi hakkındaki “hakkaniyet”, “adalet”, “merhamet” efsanelerini tuzla buz eden, “bencil hesabın buzlu suları”ndaki çıplak hakikatine ayna tutma gücünde. Daha da önemlisi, bu gerçeklik algısının genişlemesinin hakikat ötesi söylem üzerine bina edilen hegemonyayı giderek daha çok sarsalamasında.
Yurttaş medyası, halk muhalefetinin sesi ve yüzüdür. Saldırılar karşısında ne kadar kırılgan olabilse de, onunla başa çıkılamaz, çünkü günümüzde bir cep telefonu ve internet hattı olan herkes bir yurttaş medyası sahibidir. Yurttaş medyası hakikat ötesi rejim karşısındaki birincil direniş üssümüzdür.
________________________________________________________
Yeni Yaşam, 8 Mayıs 2025
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.