Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ndeki HDP temsilcisi, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü Meclisin “Sonbahar Oturumu”nda “Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde hukuk devletine yönelik yeni tehditler” raporu üzerine Birleşik Avrupa Solu adına konuştu: “Rapor -eşbaşkanlarımız Sn. Demirtaş ve Sn.Yüksekdağ da dahil olmak üzere milletvekillerinin yüzde 2’sinin cezaevinde olduğu- Türkiye’de hukuk devletinin çöküşüyle ilgili olarak yurt içinde ortaya koyduğumuz eleştirileri de doğruluyor.” dedi. Kürkçü AKPM üyelerini kendileri bizzat hak ihlali kaynağı haline gelen kendi devletlerinin kusurlarına karşı açık yürekle tutum almaya çağırdı: “AKPM üyeleri halk temsilcileri olarak halklar adına ülkelerinde ve ülkeleri dışında her platformda kendi devletlerinin kusurlarına karşı cesaretle konuştukça bu apaçık çelişki daha büyük bir güç kaynağı haline de gelebilir.”
Her iki raportöre de değerli çabaları için teşekkür ederim ancak ben UEL adına Bernd Fabritius’un raporu üzerinde duracağım. Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında hukukun üstünlüğünün zedelenmesi yönündeki genel gidişatı mercek altına alan ve bu tehlikeli durumu AKPM’nin dikkatine sunan çalışması için raportörü kutluyorum.
Türkiye vatandaşı ve Türkiye parlamentosunun bir muhalif milletvekili olarak raporun odağındaki konu bakımından kendimi oldukça tuhaf bir konumda buluyorum. Rapor bir yandan Türkiye’yi hukukun üstünlüğünün tehlikeye girdiği tek Avrupa Konseyi ülkesi olarak ilan etmekten uzak durarak hiç değilse seçtiği diğer dört ülkede de hukukun üstünlüğünün tahrip edildiğine dair çok sayıda kanıt sunuyor. Bu bağlamda, rapor iktidar partisi AKP’nin hukuk devletinin ihlaline ilişkin uluslararası eleştirileri çürütmek için sıkça başvurduğu başlıca bahane olan Türkofobiklik ve/veya İslamofobiklikle hiç bir şekilde damgalanamaz. Dahası rapor -eşbaşkanlarımız Sn. Demirtaş ve Sn.Yüksedağ da dahil olmak üzere milletvekillerinin yüzde 2’sinin cezaevinde olduğu- Türkiye’de hukuk devletinin çöküşüyle ilgili olarak yurt içinde ortaya koyduğumuz eleştirileri de doğruluyor.
Ancak diğer yandan rapor, raportörün kullandığına benzer kriterleri uyguladığımızda başka birçok Avrupa Konseyi üye ülkesini de hukukun üstünlüğünün tehdit altında olduğu uzun bir listeye dahil edebileceğimize dair epeyce ipucu veriyor. Bu açıdan sadece süregiden bu oturumda ele aldığımız, yarın tartışacağımız ve geçtiğimiz yıllarda tartıştığımız birçok raporu hatırlatmama izin verin. Böylece bizzat bu durum, hukukun üstünlüğü ve güçlerin ayrılığı ilkesinin ihlalinden mağdur halklar için bir kaygı kaynağı halini alıyor: Pek çok üye ülkenin başlı başına ciddi birer hak ve özgürlük ihlali kaynağı olduğu bir uluslararası insan hakları örgütüne halkların nasıl güven duyacakları sorusu haklı olarak gündeme geliyor.
Bununla birlikte, AKPM üyeleri halk temsilcileri olarak halklar adına ülkelerinde ve ülkeleri dışında her platformda kendi devletlerinin kusurlarına karşı cesaretle konuştukça bu apaçık çelişki daha büyük bir güç kaynağı haline de gelebilir.
Bundan ötürü, raportörün Türk yetkililere yönelik tavsiyelerini kuvvetle destekliyorum.
* Evet, darbe başarısızlığa uğradığına, aktif unsurları ezildiğine ve on binlerce şüpheli hapse konulduğuna göre olağanüstü hal kaldırılmalıdır.
* Evet, hükümet olağanüstü hali kanun tanımaz bir diktatörlük kurmak için bir kaldıraç olarak istismar etmeye son vermelidir.
* Evet 16 Nisan 2017 hileli referandumuyla elde edilen anayasa değişiklikleri Avrupa Konseyinin orta yerinde bir diktatörlük kurma girişimine hizmet ettikleri için iptal edilmelidir.
* Ve evet yargı düzeni kanunsuz bir biçimde cumhurbaşkanınca yönetilen yürütmenin boyunduruğundan kurtarılmalıdır.
* Ayrıca, 9 HDP milletvekili ve eş başkanı ile 1 CHP milletvekili derhal serbest bırakılmalı ve 150 parlamenter hakkında açılan davalar düşürülmelidir.
Parlamenterlerin zamanlarının çoğunu mahkemelerde ağır ceza tehdidiyle yargılanarak veya hapishanede geçirdiği bir ülkede güçler ayrımından sözedemeyiz.
Parlamenterin yeri parlamentodur.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.