Mersin, Kürkçü’yü Meclis’e Gönderiyor!

“Ertuğrul Kürkçü’nün Mersin mitingi saat 21.30 gibi sonra eriyor.Hemen hemen hiç dağılma yok. Beş saattir, kalabalık, olduğu yerde duruyor. Alandan ayrılırken içim çok rahat. Ertuğrul Kürkçü meclise gidiyor, şüphe yok.”

Mersin’e yaz çoktan gelmş. Hava nefes almayı zorlaştıracak kadar nemli. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku‘nun Mersin mitingine saatler kala, şehrin iyi tantunicilerinden birinde tantunimizi yedikten sonra, kendimizi sahildeki çay bahçelerinden birine atıyoruz. Kahveyle birlikte şehir ve mitingle ilgili başka şehirden gelmiş insan yorumlarımızı yaparken, müzik dikkatimi çekiyor. 90’lar, hatta bazen 80’ler. Sting bile çalıyor.

Kahvede servis yapan Uğur, 20’lerinin henüz çok başında olmalı. Bitlisliymiş. Araya karışan Arapça şarkıdan da kuvvet alarak “Neden hiç Kürtçe çalmıyorsunuz?” diyorum, “Abla keşke çalsalar ama Türkçe bile çalmıyorlar” diyor.

İlk kez bundan beş yıl önce geldiğim Mersin’de epey şey değişmiş anlaşılan. Beş yıl önce sokakta bile hissedilebilen şehrin gerginliği, birlikte yaşamaya bırakmış kendini ya da benim kısa süreli gözlemim bu. En azından şehrin görece yeni sakinleri Kürtlerin daha rahat hareket ettiklerini gözlemlemek mümkün.

Kısa deniz keyfinin ardından, Uğur’a merkez seçim bürosunu soruyoruz. Ezberden tarif ediyor. Blok’un merkez seçim bürosuna doğru yürümeye başlıyoruz. Mersin’de Blok iyi çalışmış. Her yerde, Mersin adayı Ertuğrul Kürkçü‘nün Türkçe, Kürtçe ve Arapça afişleri var. Afişlerde anadilden nükleere, hem yereli hem de ülkeyi ilgilendiren her konu var.

Kadınlar çalışıyor

Özgür Çocuk Parkı’nın hemen arkasındaki Merkez Seçim Bürosu, EMEP ve EDP İl Merkezlerinin de dibinde. Önündeki park, doğal bir şekilde, kampanyanın bir parçası haline gelmiş. Mersin’in merkez belediyesi Akdeniz’in sınırları içindeyiz. Belediye başkanı Fazıl Türk, BDP’li ve Kürt siyasi geleneğinden geliyor, bu araya giren bir dönemlik kaybı pas geçersek, ikinci dönemi. Kürt olmayan Mersinliler tarafından “Türklerin de çok oyunu aldı, herkes çok sever” diye anılıyor.

Seçim bürosuna yaklaştığımızda kadınların megafonlarla halkı akşam Metropol Miting Alanı’nda yapılacak mitinge davet ettiğini görüyorum. Kadınlar çalışıyor. Arkada, seçim bürosunun önünde ise erkekler sohbette!

Özgür Çocuk Parkı’na, bahçeye girdiğim anda, Mersinli olmadıkları belli bir grup çarpıyor gözüme. Bazılarını zaten tanıyorum. Ertuğrul Kürkçü’nün daha sonra miting alanında da söyleyeceği gibi, “Çocukluk, gençlik arkadaşları. Yoldaşları, devrim arkadaşları” onlar. İlkay Demir, Necmi Demir, Mustafa Kemal Kaçaroğlu, Gülseren Pusatlıoğlu, Tayfun Mater, Yahşi Karamollaoğlu, Mustafa Kahya hepsi, 68’den 43 yıl sonra, bu defa tutacak bir mayayı çalmaya gelmişler Mersin’e. Herkes çok heyecanlı, 68’de Ankara ve İstanbul’da ve ülkenin diğer kentlerinde, bu heyecanla çalışıyorlardı diye düşünüyorum, sonra hızlıca selamlaşma faslına geçiyorum. Gelenler her dakika artıyor. Gülten Kaya geliyor, etrafı bazıları Ahmet Kaya tişörtlü bir grup tarafından sarılmış. Yıldırım Türker, Melek Göregenli, Ahmet Tonak, Nadire Mater arkadaşlarının yanından olmak için Mersin’deler.

Kızıldere’yi meclise taşımak için!

Kürkçü henüz ortalıkta yok ama hazırlıklar tam gaz sürüyor. Özgür Çocuk Parkı’na gelenlerin ardı arkası kesilmiyor. Sonunda 200 kişiye yakın bir kalabalıkla, yaklaşık bir buçuk kilometrelik bir yolu sloganlarla yürüyoruz: “Kızıldere’yi meclise taşımak için Ertuğrul Kürkçü”, “Deniz Gezmiş’in, Mahir Çayan’ın, Mazlum Doğan’ın, Kemal Pir’in yoldaşını, 68’i meclise taşımak için Ertuğrul Kürkçü”, “Halkları kardeşliği için Ertuğrul Kürkçü”…

Yolda gittikçe kalabalıklaşıyoruz. Mersin Metropol Miting Alanı’na geldiğimizde, artık neredeyse 500 kişi oluyoruz, aramıza yöresel giysileriyle Kürt kadınları katılıyor, kalabalık grubumuz miting alanında yine kadınlar tarafından, zılgıtlarla karşılanıyor.

Hayatımda ilk kez bu çapta bir seçim mitingine katılıyorum. On binlerce insan var. Sadece Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun afişleri ve pankartları var. Kürkçü’nün de, daha sonra konuşmasında söylediği gibi, blok bileşenleri görünmez olmayı tamamen kabul etmiş durumdalar ve var güçleriyle blok için çalışıyorlar.

Kalabalık kadın, erkek, genç, yaşlı ve çocuk. 80’ler sonu ve 90’lar boyunca zorunlu göçle Mersinli olan Kürtler, adayları için sokağa dökülmüş durumdalar. Miting alanındaki kalabalık konusunda rivayet muhtelif. Hesaplar bilimsel. Bir grup alanın 14 bin metrekare, bir grupsa 40 bin metrekare olduğunu söylüyor. Böyle olunca da tahminler 40 bin kişiyle 100 bin kişi arasında gidip geliyor. Sayı konusunda iyi değilim ama şunu biliyorum, Metropol Miting Alanı’nda adım atacak yer yok, hadi daha klişe olalım, iğne atsanız yere düşmez!

Kalabalığı tahmin oyunumuz, karşımızdaki inşaat halindeki dev binanın yeni Adliye Binası olduğunu öğrenmemle sona eriyor. “Yakınına da karakol yaparlar, işleri kolaylaşır, bugün miting, akşam karakol, sabaha adliye” esprileri yapılıyor.

Leyla Halid FKÖ’den selam getirdi

Sahnede Kürkçü’ye destek için Mersin’e gelen dostlarının adları okunuyor, en büyük alkışı Filistinli efsane gerilla Leyla Halid alıyor. Adı duyulur duyulmaz kalabalıktan “Filistin halkı yalnız değildir” sloganları duyuluyor. Halid yerinden kalkıyor, sol yumruğunu kaldırıyor, kalabalığa bakıp, yumruğunu kalbine götürüyor…

Gözüm hep alandaki kadınlarda. Zılgıtlarla, türkülerle, müthiş şık ve özenli kıyafetleriyle, sanki üç gece sürecek bir Kürt düğününe gelmiş gibiler. Gözlerindeki ışığı ve bakışı görmenizi ne çok isterdim. O gözler, o yaşanmışlık, inatla Kürt meselesini anlamayanlara ne de güzel anlatırdı derdini…

Sahnede de kadınlar var. Radyo Ses’ten Feride, – tahminimce çok iyi olan Kürtçesiyle, çünkü müthiş melodik konuşuyor; hem gelenleri tanıtıyor hem de bir orkestra şefi edasıyla her şeyi yönetiyor. Arada da “Kürtçe bilmeyen arkadaşlar için Türkçe söylüyoruz” diyor ki haklı. Alanda Blok’a oy verecek pek çok Kürt olmayan Mersinli de var çünkü.

Sahnedeki platformda hem Kürkçü’nün eski dostları var hem de blok bileşenlerinin temsilcileri olan, daha yeni dostlar, daha genç kuşak. Akdeniz Belediye Başkanı Fazıl Türk, müthiş tezahüratlarla çıkıyor sahneye. EMEP‘ten Aydın Çubukçu, Kürkçü’nün 40 küsur yıllık yolculuğuna da vurgu yapıyor, heyecanını paylaşıyor. Antakya’dan Arapça şarkılar söyleyen Grup Nidal, Moğollar’dan Taner Öngür ve Serpil Yağız, Rojda, Kürkçü ve Blok için şarkılar söylüyorlar.

Leyla Halid sahnede işte. “Size Filistinli tutsakların ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün dayanışma duygularını getirdim” diyor. “Filistin mücadelesi için canını veren Türkiye’nin ve Kürdistan’ın yiğit evlatlarından selam getirdim, bir yoldaşımızı meclise yollayacaksınız. Burada sizlerin huzurunda, oyumu Ertuğrul Kürkçü’ye veriyorum” diyor. Meydan coşkudan sallanıyor.

Leyla Halid’in konuşmasının sonuna doğru, meydanda bir uğultu başlıyor. Selahattin Demirtaş gelmiş meğer. Kendini çok da kitleye göstermeden platformdaki yerini almaya çalışıyor, Halid’in konuşmasının bölünmesinden endişeli…

Halid’in ardından müthiş bir tezahüratla Ertuğrul Kürkçü çıkıyor sahneye. Kişisel gözlemim, insan bir kere hatip olursa, hep hatip olur! Sahnede onu izlerken, 1968’de, Dev-Genç başkanıyken, forumlarda da aynen bu heyecanla konuştuğunu tahmin ediyorum.

Oylarınıza sahip çıkın

Önce 1,5 aydır kampanyayı sırtlayan Mersinlilere, özellikle kadınlara teşekkür ediyor, arada elinden geldiğince Kürtçe cümleler, kelimeler kullanarak. Blok bileşenlerinden sonra sıra, eski dostlarına geliyor. “Çocukluk, gençlik arkadaşlarım, yoldaşlarım, 40 yıl sonra da doğru yolda olduğumuzu bana hissettiren dostlarım, teşekkür ederim” diyor, 1968’den, Mahirlerden, Denizlerden söz ediyor, platformdaki pek çoklarını, ben dâhil, ağlatıyor.

Kürkçü’nun uzun ve iyi konuşmasının ardından bu kez sahneye BDP eski eşbaşkanı (seçimlerde bağımsız aday olduğu için artık eşbaşkan değil) ve Hakkâri Bağımsız milletvekili adayı Selahattin Demirtaş çıkıyor sahneye, o da müthiş tezahüratla.

Demirtaş her zamanki gibi çok iyi bir konuşma yapıyor ve konuşma yapan herkes gibi, oylara sahip çıkma çağrısı yapıyor, oylara sahip çıkma, seçim günü sandıkları boş bırakmama ve sayım sona erene kadar her sandıkta birkaç kişi bekleme anlamına geliyor. Bir önceki seçimlerde bağımsız aday Orhan Miroğlu’nun 500 oyla kaybettiği düşünülürse haksız bir kaygı sayılmaz. Mersinli Blok seçmenleri önceki seçimde dört bin kadar oyun yok edildiğini söylüyorlar. Mersin tarihinde bir de büyükşehir belediye başkanlığının benzer şekilde kaybedilmesi var.

Miting konuşmaları saat 21.30 gibi sonra eriyor. Kalabalıktan hemen hemen hiç dağılma yok. Beş saattir, kalabalık, olduğu yerde duruyor.

Miting alanından ayrılırken içim çok rahat. Ertuğrul Kürkçü meclise gidiyor, şüphe yok.

Saat 22.00 sularında, karnımızı doyurmak için Kürkçü ile birlikte Mersin sokaklarında dolaşırken mitinge gelmeyen halkın da ilgisine tanık oluyoruz. Mersinli blok seçmenleri emekçi, genel olarak yoksul ve Pazar günü bile çalışmak durumundalar. Belli ki o yüzden mitinge gelememişler ama lokantacısından seyyar satıcısına, Kürkçü’ye destekleri tam.

Geceyi, bir lokantanın bahçesinde çay içerek noktalıyoruz. Çay arkadaşlarımız Siirt ve Muş’tan köyleri yakıldığı için 20 yıl önce Mersin’e göç etmiş iki genç. “En az 100 bin oy alırız ama 150 olsun ki direnişimizin gücü görülsün” diyorlar. Umarım diyorum…

Kişisel not: Ertuğrul Kürkçü’yü tanıdığımda henüz 8 yaşındaydım. 14 yıldır hapisteydi ve yeni çıkmıştı. İlk tanıştığımız günü çocuk aklım tuhaf bir şekilde kaydetmiş. Yeni evine yemeğe gitmiştik, rendesi yoktu, havuçlar rendelenememişti. Çok ayıplamış, bir evde rende olmamasını aklım almamıştı. Aradan 25 yıl geçti. Ertuğrul yeni bir kente dâhil oldu artık, muhtemelen uzunca bir süre rendesi bile olmayan bir hayat sürecek. 12 Haziran’da Mersinliler bu ülkede pek çok insan için çok kıymetli birini, meclise gönderecek. Mersinlilere kişisel bir teşekkür borcum var, zira sayelerinde (ve tabi diğer blok vekilleriyle) bu dönem meclis, çok daha ferah ve temsil edildiğimi hissedeceğim bir yer olacak.

http://bianet.org/bianet/siyaset/130519-mersin-kurkcuyu-meclise-gonderiyor