Kampanya ve Kürkçü’nün dili, üslubu ve popülaritesi o denli etkili ki, hiçbir zaman bir araya gelmeyecek ayrı ayrı sosyalistler, Kürt hareketini desteklemeyecek pek çok kesim, bir barış koalisyonu oluşturdu.
Ertuğrul Kürkçü, toplumun önüne umutlu geniş kapılar açan, sol-sosyalist düşünceyi sokaklara, tarlalara, fabrikalara taşıyan “1968 kuşağının” liderlerinden biriydi.
Devrimciliğini her zaman liberter bir tarzda yürüttüğünden olsa gerek, oldum olası çok farklı çevrelerden insanların kulak verdiği bir isim oldu.- Cezaevinden çıkar çıkmaz kendisine “Anılarınızı yazacak mısınız?” diye soran muhabire, “Hayır, tarihin yazılması mücadelesine devam edeceğim” demişti. Bertolucci’nin ’68 Paris’ini anlatan dönem filminde cinselliğin yoğun biçimde anlatılması karşısında yükselen tepkiler karşısında, “İnsanlar sevişti diye devrime bir şey olmaz” sözü onun farklılığıydı.
Gelişkin siyasal kavrayışının göstergesi olan yazıları ve konuşmalarında, Marksist kuramının sözünü her güncel meselede incelikli, derinlikli ve özgürlükçü bir tarzda kurmayı başaran Kürkçü’nün adaylığı Mersin’den başlayarak bütün Türkiye’de bir heyecan yarattı. Hatta ElCezire, BBC gibi dünya çapında etkili haber televizyonları seçim kampanyasını izlemek, Kürkçü’yle röportajlar yapmak için Mersin’e geldi. Mersin’de yaşanan sadece bir sosyalist adayın milletvekilliğine yürüyüşü değil, Türkiye’nin tarihiyle yüzleşmesi, onun içindeki sol damarın toplumun yaralarını sarmak, düğümlenmiş sorunlarını çözmek için bir momentum olarak görülmesidir.
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun en fazla ilgiye mahzar iki adayından biri olan Kürkçü’ye göre, farklı etnik ve milliyetten, dinden ve dilden insanın oluşturduğu renkli bir sosyal dokuya sahip Mersin’den aday gösterilmesi, kendisi ve emek bileşenleri için önemli bir şans. Kürkçü’ye bunu söyleten, Türkiye’nin sosyal ve sınıfsal çelişkilerinin iç içe geçtiği Mersin’in, bunların oluşturduğu düğümü çözecek sosyal çatışma ve devrimci değişim dinamiklerini barındıran bir görüntü arz etmesidir.
Sosyal yapı ve “bilinç” Mersin modern sınıf ilişkileri ve mücadelesi açısından Türkiye’nin görece gelişkin kentlerinden biri. Büyük ölçekli fabrikaları, serbest bölgesi, limanı organize sanayi sitesinde, tarımda, bürolarda çalışan kayıtlı 120 bini aşkın (bu sayıyı kayıtsız, mevsimlik ve kendi hesabına çalışanlarla 200-250 bine çıkartmak mümkün) ücretli işçisi var. Geçmişten bu yana getirdiği sol gelenek, Türk-İslam sentezine yaslanan muhafazakarlığının görece zayıflığı, Türkiye’nin egemen olmayan etnik-kültürel kimliklerinden gelenlerin ağırlık taşıdığı çokkültürlü yapısı iç içe geçerek, çalışanların “kendisi için” olmasa bile belli bir mücadele ve örgütlülük düzeyine sahip olmasını, hak kayıplarına karşı daha hızlı refleks üretmesini ve ülke^ deki yürüyen sosyal mücadelelere ses vermesini sağlayan bir bilince sahip olmasını getiriyor. Bu da toplumsal muhalefetin kendisini yeniden üretebilmesini mümkün kılıyor.
Türkiye’nin İrlandalıları
1840-50’lerde köyden kente dönüşmeye başlayan Mersin’in en eski sakinleri Araplar. Kent siyasetinde de etkili olan Araplar ağırlıkla CHP’yi destekler. Tabanı İç Anadolululardan ve Yörük köylülerinden oluşan MHP, ilin kuzeyindeki Toros dağlarının etekleri, Tarsus, Toroslar ilçesi ve Mezitli-Anamur hattında güçlüdür. Bu bölgelerde, son yıllarda merkez sağın erimenin de etkisiyle AKP’nin güçlendiği gözleniyor.
Mersin’in en önemli özelliklerinden biri ülkedeki etnik-mezhepsel temelli sosyal sorunların mağdurlarının sığınağı olması. 1990’larm zorunlu göç mağdurları için söz konusu olduğu gibi 1970’lerin sonlarından başlayarak Orta-Doğu Anadolu diyebileceğimiz Maraş, Sivas, Malatya, Adıyaman, Yozgat gibi illerden göç etmiş Alevi kesimin yöneldiği kentlerin başında Mersin geliyordu. Yani, kent Türkiye’nin bu “İrlandalıları”nca da bir vaatler ülkesi olarak görülmüştü. Anılan dönemde maruz kaldıkları katliam/katliam teşebbüsleri nedeniyle köy ve kentlerini terk etmek zorunda kalan bu kesim, Mersin’de CHP’ye en fazla destek veren ikinci grup. Bu sosyo-kültürel çeşitlilik içinde kent nüfusunun yüzde 30’undan fazlasını oluşturan Kürtler ise 1800’lerin sonlarında bir kısım göçebe aşiretin Çukurova’ya mecburi iskânından beri Mersin’de yaşıyor. Bugünkü konumları ise bölgede çatışmalar köy boşaltmaların yoğunlaştığı 1990’lı yıllardaki zorunlu göçten kaynaklı. Türkiye’nin batısında göç ve Kürt sorununun etkisinin en fazla hissedildiği kentler deyince akla gelen ilk yerlerden biri Mersin.
Kürt siyasal hareketinin güneydeki en görünür olduğu yerdir. Bu durum, hem de devlet katlarında hem de belli sosyal gruplar arasında güvenlik kaygılarıyla beslenen milliyetçi bir reaksiyonu da beraberinde getirdi.
‘Banş Koalisyonunun adı oldu
Mersin’de son 10-15 yılda yükselen bu milliyetçi hegemonyayı kıracak bir karşı projenin güç kazanmasının dinamikleri de mevcut. Bu dinamiklerden bazılarını sol siyaset ve emek hareketinin göreli canlılığı, CHP’nin yerellikte milliyetçilik kulvarına pek fazla girmemiş olması, çokkültürlü sosyal doku, Alevi genlerinin yüzlerinin genelde sola dönük olması biçiminde sıralayabiliriz. Ertuğrul Kürkçü’nün adaylığıysa bu konuda kentte iradenin iyimserliği için önemli bir gerekçe oluşturuyor. Blok içinde yer alsa da almasa da sözünü ettiğimiz iradenin irili-ufaklı bileşenleri tek tek ve kolektif biçimlerde elindeki olanakları, Kürkçü’nün seçim kampanyasının kentte yeni bir “habitus” yaratması doğrultusunda yönlendiriyor.
Bu noktada, adaylığı ilan edildikten sonra, Kürkçü’nün etrafında ciddi bir kenetlenme yaşandı. Blokun seçim işlerini koordine eden heyete, blok dışında kalan grup ve bireylerin oluşturduğu “Bağımsız Sosyalist Koordinasyon”un verdiği destek oldukça anlamlı. Bu kenetlenme, bloğun sözünün BDP’nin hitap alanı dışında kalan kesimlere, ilçelere ve köylere ulaşmasını yetersiz de olsa sağlıyor. Bu durumun da işaret ettiği üzere Kürkçü’nün seçim kampanyası kentte mevcut etnik gerilimin belli ölçüde emekçi dayanışması ve kültürel çoğulculuk bağlamlarında yumuşatılmasına vesile oluyor.
Kampanya ve Kürkçü’nün dili, üslubu ve popülaritesi o denli etkili ki, hiçbir zaman bir araya gelmeyecek ayn ayn sosyalistler, Kürt hareketini desteklemeyecek pek çok kesim bir banş koalisyonu oluşturdu. İşçisinden işverenine, akademisyeninden sendikacısına, seyyar satıcısından ticaret-sanayi odası başkanına, liberalinden sosyal demokratına, Alevisinden Hıristiyanına çok farklı kesimler Kürkçü’nün adaylığını ve seçilecek olmasını selamlıyor.
Sonuç olarak, barındırdığı nüfusun sosyo-kültürel özellikleri, sosyo-ekonomik ve siyasal yapısıyla Türkiye’nin sosyal ve sınıfsal çelişkilerinin hem düğümlendiği hem de emeğin kurtuluşu ve ezilenlerin özgürleşmesi yolunda çözülme potansiyelini taşıyan Mersin tam da Türkiye’ye bir yeniden kuruluş (‘ ‘Sosyal Cumhuriyet”) çağnsı yapan Ertuğrul Kürkçü’ye göre bir yerdir.
Ufuk Değirmen
Radikal iki, 05.06.2011
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.