Kobanê bir kez daha tehdit altında…

Trump ve Putin ne zaman Erdoğan ile Rojava arasında tercihe zorlansalar Erdoğan’ı seçtiler. Suriye’de çözümsüzlüğü beslediler. Erdoğan şimdi de üstelik Kobanêyi hedef alarak Rojava’yı istiladan söz ediyor.

HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü’nün, 1 Kasım Uluslararası Kobane Gününde Frankfurt’ta düzenlenen törende yaptığı konuşma.

Sevgili Yoldaşlar,

Rojava devrimi 6 yıl önce Kobanê’deki büyük direnişle dünya sahnesine çıktı. 6 Yıldır her 1 Kasım’ı dünyanın her yerinde Kobanê ile Uluslararası dayanışma günü olarak kutluyoruz. Bugün de buradan, Frankfurt’tan, sesimizi dünyanın dört bir yanındaki kutlamaların sesine katıyoruz. Kobanê’nin, DAİŞ karşısında, Arin Mirkan’ın şehadetinde cisimleşen destansı direnişini bir kez daha yâd ediyoruz. Bu direniş, devrimcidir, iradecidir, özgürlükçüdür, gençtir, kadındır, yeni bir uygarlığın habercisidir.

COVID-19 salgınının, sokaklarda ve meydanlardaki kutlamaları sınırlamaya zorlamış olmasına bakmayın; Bu yıl Kürtlerin ve dostlarının yürekleri her yerde ve her zamankinden çok Rojava ile birlikte atıyor. Çünkü Rojava devrimi sırat köprüsündedir.

DAİŞ’le gerçek mücadele Kobanê direnişiyle başladı. DAİŞ’in önünden kaçış Kobanê kent merkezinde son buldu. Tarihin akışı tersine döndü. Bu direnişin dünyanın bütün demokrasi ve özgürlük güçlerinin gözünde kazandığı saygınlık bundandır. Bu direnişin gücü, ufkunun milli bencillikle sınırlanmış olmamasındaydı. O, Kuzey Suriye’nin bütün halklarının ortak direnişiydi. Evet Kürd’ün savaşıydı ama, Arabın, Süryani’nin, Ermeni’nin de savaşıydı. Savaşla birlikte doğan özerk yerel hükümetler savaşan herkesin ortak yönetimiydi. Öz savunma özyönetimi, öz yönetim öz savunmayı besledi. İnsan iradesinin bir kere zincirlerinden kurtulup özgürleştikçe ve toplumsallaştıkça nelere muktedir olabileceğini gördük hep birlikte. Önce Şengal, ardından Kobanê’deki büyük direniş imkansız gibi görünenin gerçek olabileceğini gösterdi. Rakka’daki büyük zaferle birlikte de devrimin egemen olduğu yerde DAİŞ’in yerle bir olacağı pratikte ispat edildi. Hiçliğe mahkum edildi sanılan bir halk, sekülerizm ve demokrasinin rönesansının öncüsü oldu. Sonuna kadar hak edilen bu saygı için ödenen bedelin haddi ve hesabı yok. On bini aşkın hayat. İşkence, şiddet, ve her türlü acıdan geçmiş; henüz aşılmış olmayan yoksulluk ve yoksunlukla boğuşan milyonlar.

Kobanê direnişi, kendiyle sınırlı kalmadı. İlk meyvelerini Türkiye’de verdi. DAİŞ işbirlikçisi AKP ve Erdoğan karşısında demokratik bir halklar ittifakının da çimentosu oldu. DAİŞ’in Kobanê kuşatmasını bir müjde gibi selamlayan Erdoğan karşısında patlak veren onur isyanı Haziran 2015’de Kürtler kadar Türkler’i de, Aleviler kadar Sünnileri de HDP çevresinde kenetledi. Rejimin dengesini bozdu ve her türlü baskı ve şiddete karşın merkezinde Kürt halkının yer aldığı üçüncü kutbun yıkılmaz bir kale halinde doğuşunu tetikledi. Rojava Devriminin bir ürünü de biziz.

Her dünya-tarihsel devrimci atılım gibi Rojava’daki devrim de Kuzey Suriye’den Türkiye’ye oradan Kuzey Irak’a, Kürdistan’ın dört parçasından başlayarak bugün dünyanın dört bir tarafına yayıyor. Ortaya çıkardığı yeni yaşam ve özyönetim şekilleri, yeni toplumsal ilişkiler ve yeni özgürlük dalgası bölge halklarını kendi devrimlerini gerçekleştirmeye özendiriyor. Bu devrimlerin arkasındaki entelektüel itici güç olan Öcalan’ın düşünceleri ve önerileri Britanya’dan Arjantin’e, Kazakistan’dan Güney Afrika’ya kadar geniş bir alanda çağdaş toplumsal düşünceler aleminde kendisine karşılık buluyor.

Ama aynı nedenlerle, Rojava Devrimi, başta Ankara olmak üzere Bağdat, Tahran ve Şam’da savaş öncesi statükoya geri dönmenin önündeki en büyük engel olarak görünüyor. Ankara’nın, Rusya ve ABD’nin de rızası ya da sessizliğiyle giriştiği Afrin ve Serekani istilalarının, Güney Kürdistan’da kalıcı askeri üsler tesis etmesinin stratejik hedefi Rojava’nın yaktığı devrimci ateşin söndürülmesidir. Hedef, Kürdistan’ın bir kez daha sömürgeleştirilmesidir; kadınların tekrar erkeğin kölesi olarak mutfağa ve hareme kapatılmasıdır; ırkçılık ve mezhepçiliğin kudurmasıdır; siyasi İslam ve faşizme geri dönüştür; ve sömürgeciliğin hortlayışıdır. Rojava devrimi bu tehditlerle yüz yüzedir. O nedenle de kalplerimiz ve düşüncelerimiz bu yıl Kobanî gününde her zamankinden daha çok Rojava’yla beraberdir.

Rojava bu manada enternasyonalizmin de yeniden doğuşu için bir motivasyon kaynağıdır. Kurtuluş ideolojilerinin daima “batı”dan geleceği klişesi böylece son bulurken, yeni kuşaktan binlerce “batılı” devrimci Rojava devriminden edindikleri esini kendi toplumlarının yaşantısına ve mücadelelerine tercüme etmek için samimi çabalar gösteriyor. Bugün buradaki toplantımızı da bir bakıma onların bu gayretlerine borçluyuz. Öcalan’ın özgürlüğü için süren dünya çapındaki seferberlik de aynı şekilde daha çok bu yeni kuşağın ellerinde yükseliyor.

Ne varki, devletlerin kalbi halkların ve devrimcilerin kalbiyle birlikte çarpmıyor. Rojava Devrimi DAİŞ’i tarih sahnesinden silerek Suriye İç Savaşı’nın son bulması için en önemli fırsatı yarattı. Ama Avrupa ülkeleri ve ABD Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni tanımıyor. Rojava Suriye’nin geleceğinin belirleneceği uluslararası forumlardan dışlanıyor. Ankara’nın baskısıyla Soğuk Savaş ikliminde PKK ve Öcalan’a yönelik olarak dayatılmış yasaklar Rojava Devrimi’nin kriminalizasyonunu için gerekçe sayılıyor.

Uluslararası toplumun bu ahlaki ve siyasi zayıflığı Erdoğan rejiminin ve DAİŞ’in en önemli güç kaynağıdır. Trump ve Putin ne zaman Erdoğan ile Rojava arasında tercihe zorlansalar ilke ve ahlakı, özgürlük ve sekülerliği değil; ticari, sınai ve askeri çıkarlarını sonuçta Erdoğan’ı seçtiler. DAİŞ ile mücadeleyi kendi elleriyle baltaladılar ve Suriye’de çözümsüzlüğü beslediler. Erdoğan bu çözümsüzlük ikliminde şimdi de üstelik Kobanêyi hedef alarak Rojava’yı istiladan söz ediyor.

Buradan Almanya başta olmak üzere bütün Avrupa ülkelerine sormak isterim; Erdoğan’ın sizin verdiğiniz tanklarınız, toplarınız, tüfeklerinizle bir cihatçı ordusu donatarak üçüncü Rojava istilasına sessiz kalacak mısınız? Fransa’daki DAİŞ boğazlamalarını Kobanê’yi istila planlarıyla aynı anda gündeme getirerek Erdoğan’ın sizi uğursuz bir alış verişe sürüklediğinin fakında değil misiniz? Erdoğan’ın Kobanê’ye giriş bileti karşılığında Avrupa’nın ortasında insan boğazlayan DAİŞ katillerini durdurma pazarlığını kabul edecek misiniz?

Avrupa’nın ve bu arada Almanya’nın demokratik, özgürlükçü ve öz yönetimci güçlerinin bu yıl Kobanê gününde en önemli görevi kendi hükümetlerine Ankara’nın Kobanê’ye yönelik istila teşebbüsleri karşısında etkin tutum alması için baskı uygulamaktır. Kobanê tehdit altındadır. Kobanê’nin Erdoğan’ın eline düşmesi DAİŞ’in El-Nusra’nın eline düşmesi demektir. Avrupa Êfrin’e bakınca, Kobanê’de neler olabileceğini görecektir, eğer o gün görmediyse ve hala görmemişse. DAİŞ terörizmi le başa çıkmanın yolu Erdoğan’ın sırtını sıvazlamaktan değil, Rojava’nın tanınmasından, DAİŞ’in ve İslami şiddetin güç kaynaklarının doğduğu yerde sonlandırılmasından geçiyor. Bunu ancak Roajava Devrimi güvence’ye alabilir.

Herkesi, Kobanê’ye yönelik istila tehditleri karşısında enternasyonalist dayanışmayı pekiştirmeye, NATO ve AB ülkelerinin hükümetlerinin Ankara’nın Kobanê ve genel olarak Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik istila planlarına yeşil ışık yakmasını önlemeye çağırıyorum.

Bunu uluslararası dayanışmayla başarabiliriz.

Bir defa yaptık, iki, üç ve daha çok defa yapabiliriz.

Yaşasın enternasyonal dayanışma.

Yaşasın enternasyonalizm.

Biji Berxwedane Rojava.