"İzzeti nefs"in ayaklandığı yıl

2019’da halklar, toplumsal ve politik odaklar ve güçler ile ezilen ve muhalif kimlikler arasında özgün bir demokratik davranış ortaklığı kalıbı oluştu. Bu, hiç kimsenin rica ve minneti ya da yüksek zekâsının değil, halkların kolektif bilgeliğinin eseriydi.2015 genel seçimlerinden bu yana kendini kuvvetle duyurmaya başlayan bu yöneliş artık seçimleri “bizim parti”nin kazanıp kazanmadığıyla ilgilenmiyordu.

Ertuğrul Kürkçü “Geride bıraktığımız yıl 1+1 Forum’da söz alanlara sorulan” soruyu -“2019’da iyi duygu uyandıran, umut veren olaylar nelerdi? 2020’de hangi alanlarda ne gibi olumlu gelişmeler olabilir?” – yanıtladı.

Toplumsal muhalefet açısından 2015-2019 arası büyük başarıların büyük yıkımlarla, büyük sevinçlerin büyük acılarla iç içe geçtiği, ama esasen savaş ve diktatörlüğün bütün demokratik birikimleri yıkarak dalga dalga yükseldiği bir dönemdi. 31 Mart 2019’da, Kürdistan’dan Batı’nın büyük şehirlerine uzanan dalgakıran diktatörlüğün Kürt halkına, Türkiye ve Kürdistan’ın demokratik ve toplumsal özgürlük güçlerine saldırısını durdurdu. Onu tek ayak üzerinde bıraktı.
Ancak, asıl “umut verici” olan, seçim mekaniğinin işleyişiyle yerel yönetimlerin el değiştirmesi değil, bu değişim sürecine yön veren yeni toplumsal-politik dinamiklerdi. Yerel seçimler sürecinde halklar, toplumsal ve politik odaklar ve güçler ile ezilen ve muhalif kimlikler arasında özgün bir demokratik davranış ortaklığı kalıbı oluştu. Bu, hiç kimsenin rica ve minneti ya da yüksek zekâsının değil, halkların kolektif bilgeliğinin eseriydi.

2015 genel seçimlerinden bu yana kendini kuvvetle duyurmaya başlayan bu yöneliş artık seçimleri “bizim parti”nin kazanıp kazanmadığıyla ilgilenmiyordu. Siyasi süreçleri Türkiye ve Kürdistan’ın “özgürlükçü”, “demokratik” ve “barışçıl” dönüşümü için bir halklar ortaklığının kuruluş imkânı açısından okuyor, bulduğu, yarattığı her imkânı diktatörlüğe direnişin hizmetine sokuyordu. Bu toplumsal-politik dinamikler partilere/partilerine sırt çevirmediler, ama onların önüne geçtiler; partiler de yönlerini onların akış doğrultusuna döndüler, aydınlandılar.
Kimse, evden eve, mahalleden mahalleye, dost sohbetlerinden halı saha maçlarına, altın günlerinden pazar alışverişlerine, kahvelerden okul kantinlerine kadar her yere yayılan bu müzakere ve istişare sürecinde mayalanan kolektif zekânın önünde duramadı. Ve, sadece akıl değil, onur da ayaklandı: İstanbul seçimlerinin iptalinin ardından ziyaret ettiği evdeki yaşlı, hasta Kürdün yattığı yerden İmamoğlu’na söyledikleri bu sürecin özetiydi: “Bizim emaneti senden alanı Allah’a havale ediyorum. Bu sefer üç katı olacak. Hepimizin izzet-i nefsine dokunmuştur!” 2019’un önemi işte burada, “izzet-i nefs”in bilgelik eşliğinde ayaklandığı yıl olmasında. Bundan daha umut verici ne olabilir?

Werder Bremen taraftarlarının yaptığı “koreografi” küresel Rojava dayanışmasının en parlak sahnelerinden biriydi

Kürtler, 2019’da diktatörlüğün dengesini sadece “içeride” değil, “dışarıda” da yıktılar. 2019 biterken SDG önderliği Türkiye’nin Rojava istilası karşısında izlediği taktikle halklarını kanlı bir badireden ve bir soykırımın hedefi olmaktan büyük bir hızla uzaklaştırırken siyasi ve askeri güçlerini de stratejik kayıplara uğramadan geleceğe taşımayı başardı. Kürtler, Suriye’nin ortak geleceği için işleyen bir toplumsal-politik modele ve barış masasında bütün taraflarla eşit şartlarda siyasi müzakere olgunluğuna sahip olduklarını ortaya koydular. Diktatörlüğün “terörizm” tekerlemesini boğazına dizdiler. Hulusi Akar’ın, NATO zirvesi sonrasında çıkardığı bilanço diktatörlüğün uluslararası iflasını da özetlemeye yetiyordu: “Yalnız bırakıldık.”

Uluslararası alandaki en umutlu gelişme de umutsuzluğun bağrından doğdu. 2018’de, sera gazı salımı tarihteki en yüksek düzeye çıkmıştı. İnsanlık, Marx’ın tabiriyle “toplumsal metabolizmanın karşılıklı bağımlılık sürecinde ortaya çıkan onarılmaz çatlak”ın içine yuvarlanırken ortaokul-lise öğrencilerinin 2019 boyunca Avrupa ve ABD’de başlattıkları “iklim için okul grevleri” iklim krizini dünya gündeminin başına yerleştirdi. Eylülde öğrencilere katılan milyonlarca insanın “Yeryüzü Grevi” insanlığın kapitalizme çocukları aracılığıyla verdiği varoluşsal bir tepkiydi. Çocuklar “kıyamet kopacak korkusuyla ‘büyükler’in öbür ‘büyükler’e yüksek sesle söyleyemedikleri gerçeği –kıyametin çoktan kopmuş olduğunu”– bütün dünyaya haber verdiler. “Kitlesel bir yok oluşun başındayız ve sözünü edebildiğiniz tek şey para ve ebedi ekonomik büyümeye dair peri masalları,” diye haykırarak kâr eksenli kalkınma yolunun sonuna gelindiğini duyuran milyonlarca çocuğun bilinci, insanlık için 2019’un ufkunda beliren en sahici umut kaynağı oldu.
___________________________________________
Sızan ışıklar; 1+1 FORUM, 31 Aralık 2019