Her şey daha güzel de olabilir: Şafak, Sezgin, Sırrı, Kürkçü

Şafak Pavey, Sezgin Tanrıkulu, Ertuğrul Kürkçü ve Sırrı Süreyya Önder. Bu dördü bile Meclis’i tarihi bir Meclis yapmaya yetecek.

Bugünlerde beni avutan tek şey, Meclis açıldıktan sonraki hafta içinde Meclis lokantasında yiyecek olduğum yemek. Çünkü o yemekte içimin yağları eriyecek. Meclis’e, ilk kez benim Meclis’im olduğunu hissederek gideceğim ve rahat rahat dolaşacağım. Çünkü…

Fena halde gergin bir seçim öncesi yaşıyoruz. Sadece Kürt-Türk çatışmasından değil, çeşitli nedenlerle iç savaş çıktı çıkacak gibi bir gerginlik var etrafta. İşlerin iyiye gideceğine dair şöyle sağlam bir gösterge de yok elimizde ki allayalım pullayalım morallere su serpelim. Ama yine de bütün bu keşmekeş içinde dört kişi var, bana “Daha ölmedik” dedirtiyor. Şafak Pavey, Sezgin Tanrıkulu, Ertuğrul Kürkçü ve Sırrı Süreyya Önder. Bu dördü bile Meclis’i tarihi bir Meclis yapmaya yetecek. Hele bir girsinler, “demişti” dersiniz. Meclis’in hakikat, vicdan ve delikanlılık katsayısı nasıl geometrik olarak yükseliyor, siz de görürsünüz… Hele bir girsinler.

Sırrı’nın kürsüden yapacağı konuşmaları herhalde tanıyan herkes tahmin ediyor ve daha şimdiden kafaların nasıl dağılacağını düşünüp gülümsüyordur. Sadece müthiş eğlenmekle kalmayacağız, Türkiye tarihi de değişmiş olacak. Sol’un en Sol’undan gelen bir adam, yaşadığı her şeyi onuruyla üstünde taşıyarak Meclis merdivenlerini tırmanmış olacak. Çok uzun zamandır görülmemiş bir kusursuzlukta hikâyeler anlatan bir adam bütün hikâyeleri bozmaya gelecek.

Sezgin, Kürt siyasetinin ve hukuk mücadelesinin içinden geliyor. Sanırım herkes ondan BDP’de politika yapmasını beklerdi. Çünkü Sezgin, Kürt; kimliğine de sahip çıkan bir Kürt. Fakat o, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında hem de İstanbul’dan -kendi deyişiyle en büyük Kürt şehrinden- seçimlere girmeye karar verdi. Kaderin bir cilvesi olarak Sırrı ile birlikte 2. bölgeden giriyor seçime. CHP’nin Sezgin’i seçmesi ciddi bir değişimdir; zenginleşme yolunda bir karardır. Ve belli ki Sezgin’in partideki varlığı, Kürt meselesiyle ilgili Meclis’te şimdiye kadar söylenmemiş olanları ya da dinlenmemiş olanları duyacağımız anlamına gelir.

Genç çocuklar bugün Kızıldere katliamını andıkları için hapishaneye kapatılıyor. Başbakan’ın ağlayarak mektubunu okuduğu öldürülmüş gençler için slogan atanlar ömürleri çürüsün diye genç yaşta hüküm giyiyor. Tam da böyle tutarsız bir Türkiye’de Ertuğrul Kürkçü’nün kürsüde halkı için yemin ettiği an herhalde Çayan da yeniden başlayacaktır yaşamaya. Kürkçü her konuştuğunda, bütün o çocuklar boşuna ölmedi diyeceğiz bir kez daha…

Kürkçü’nün, Sırrı’nın ve Sezgin’in nasıl politika yaptıklarını izlediğimde bir kuşağın politika yapma enerjisinin nasıl birikip barajından taştığını görüyorum. Yeni bir dönem başlıyor gibi geliyor bana. Politikaya tenezzül etmeyenlerin konuşmaya başladığı bir dönem.

Ve Şafak… Yıllar önce, çok yıllar olmuş yahu, kader çizgimizin çok garip bir biçimde çakıştığı Şafak’ı milletvekili adayı olarak görmek kadar güzel bir şey olamaz. Sezgin’in, Sırrı’nın ya da Ertuğrul Kürkçü’nün onu tanıdığını sanmıyorum ama eminim Meclis lokantasındaki yemekte en çok o gülecek, en çok o güldürecek bizi. Çünkü korkmamayı en çok o biliyor içimizde. Bu yüzden hepimizden daha özgür.

Bir kolu ve bir bacağı yok Şafak’ın ve hepimizden daha tamdır aslında. Tanıyacaksınız ve hayret edeceksiniz. Ve elbette çok merak ediyorum, ne olacak Şafak Meclis’e pantolonla gittiğinde! Ya da etekle… Merak ediyorum bütün o adamlar nasıl donup kalacaklar önünde. Bu bile yeter Türkiye’nin ruhsal tarihini değiştirmeye.

Evet saçma sapan şeyler olacak muhakkak önümüzdeki dönemde. Ama bizden birileri de ilk kez bu kadar güçlü bir biçimde orada olacak. Bu da şimdilik yeter iyi hissetmeye…

Ece Temelkuran
Habertürk