Yeni Almanya hükümeti Erdoğan’a uzak Türkiye’ye yakın olacak. 26 Eylül Almanya genel seçimlerinin ardından Erdoğan siyasi yolculuğuna Washington’dan sonra Berlin’de de kendisiyle iş yapmaktan mahcubiyet duymayan bir partnerden mahrum kalmış olarak devam edecek.
Berlin’de 16 yıl süren Angela Merkel iktidarı son buldu. Yeni hükümetin, seçimlere “büyük koalisyon”u bozma kararlılığıyla giren önceki hükümetin ikinci ortağı SPD öncülüğünde Üçüncü parti Yeşiller (Die Grünen) ve dördüncü parti Hür Demokratlar (FDP) tarafından kurulacağı anlaşılıyor. 26 Eylül seçimlerinin Almanya ve Avrupa’daki sınıf mücadelesi bağlamında değerlendirilmesi ayrı bir konu ama bu değişimin Erdoğan rejimi ve Türkiye muhalefeti açısından sonuçları olacağı bir sır sayılmaz.
Almanya’da partilerin programları ve liderlerin demeçleri 26 Eylül seçimlerinin muhtemel sonuçları üzerine Dr. Ronald Meinardus’un ELİAMEP vakfı için hazırladığı raporda vurguladığı gibi başka ülkelerdekinden çok daha belirleyici siyasal belgeler olarak kabul ediliyor. O nedenle “Muhalefetin yanı sıra eleştirel kamuoyu ve medya da siyasal aktörleri söyledikleri ve yazdıklarıyla hesaba çekiyor.” Bu çerçevede, Merkel’in CDU’su da dahil Almanya’daki “ana akım” partiler seçim bildirgelerinde dış politika bahsinde Türkiye’ye yönelik olarak genellikle birbirine yakın tutumlar ortaya koymuşlardı: “Erdoğan’ın artan otoriter eğilimlerini, insan hakları ihlallerini ve hukuk devletinin çöküşü”nü eleştiriyorlardı. Ama, partisinin Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine kategorik olarak karşı olmasına rağmen Merkel, AB ve Türkiye arasında 2016’da imzalanan Göç Anlaşması’nın ve NATO ittifakı kapsamındaki askeri iş birliği ve silah ihracatının devamı için Erdoğan rejimiyle yakın ilişkilerin devamına büyük önem veriyordu.
Muhtemel Başbakan Olaf Scholz’un SPD’si de seçim bildirgesinde önceki koalisyondan farklı bir tutum ortaya koymamıştı. CDU-SPD koalisyonuna göre “Türkiye, Almanya’nın önemli partnerleri arasında ve AB’ye komşu bir ülke[ydi]. Ancak bir süredir Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti güç yitirmekte[ydi]. Dolayısıyla, AB üyelik müzakerelerinde yeni fasılların açılması ya da kapatılması söz konusu değil[di]. Vize serbestisi ve Gümrük Birliği’nin genişletilmesi de ancak Türkiye’nin öngörülen koşulları yerine getirmesi halinde mümkün olacak[tı].”
Buna karşılık muhtemel yeni ortaklar Yeşiller ve FDP’nin Türkiye’ye dış politika doğrultuları “üçlü koalisyon” döneminde öncekinden çok farklı bir Türkiye-Almanya ilişkileri tablosu ima ediyor. En önemli stratejik fark, 16 yıl sonra ilk kez Berlin’de Türkiye’nin AB üyeliğine hiçbir kategorik karşıtlığı olmayan bir hükümetin iktidara gelecek olması.
“Üçlü koalisyon”un liderliğini üstlenecek olan SPD, 2005’te Gerhard Schröder’in başbakanlığı sırasında Ankara’yla AB üyelik müzakerelerinin başlatılmasında merkezi bir rol oynamıştı. Sosyal Demokratlar, önceki koalisyon döneminde de Erdoğan rejiminin ihlalleri dolayısıyla Ankara’yla yeni fasıllar açılmasına karşı çıkmakla birlikte “üyelik müzakerelerine son verilmesi”ni onaylamamışlardı.
Muhtemel ortaklardan serbest piyasacı, liberal FDP de Türkiye’nin AB üyeliğine karşı değildi. Ancak “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriter yönetimi altındaki Türkiye, AB aday üyesi olamaz” görüşünü savunuyor, bu gerekçeyle, üyelik müzakerelerinin “askıya alınması”nı istiyordu. Bununla birlikte FDP de “Erdoğan gider Türkiye kalır” düsturuyla seçim bildirgesinde hükümete geldiğinde Kopenhag Kriterleri temelinde Türkiye’nin sivil toplum güçleriyle dayanışma ve iş birliğini yoğunlaştırma hedefine yer vermişti.
Göçmenlerle en içli dışlı parti olan Yeşiller muhtemel “üçlü koalisyon”un dış politikada Türkiye’ye en geniş yer ayıran ortağı olacaklar. Yeşiller seçim bildirgelerinde “AB ortaklık müzakerelerinin yeniden başlamasını amaç[ladıklarını]” açıkça ifade etmekle birlikte bunu “Türkiye’nin demokrasi ve hukuk devletine dönüşü”yle koşullamışlar, ayrıca “Kürt Sorunu’nda siyasal diyalog ve barış sürecine dönüş” çağrısına yer vermişlerdi.
Yeşiller, bunun ötesinde, Sol Parti’nin (Die Linke) yanı sıra, “uluslararası mülteci hukukunu ihlal ettiği” gerekçesiyle Türkiye-AB Göç Anlaşması’nın iptalini savunuyor ve Türkiye’ye Alman denizaltılarının satılmasına karşı çıkıyorlar. Sol Parti ve Yeşiller Bundestag’da Türkiye’ye Thyssen-Krupp şirketinin ürettiği altı adet “tip-214 denizaltı”nın satış anlaşmasının iptalini savunmuşlar ancak oylamayı kaybetmişlerdi.
Özetle, yeni Almanya hükümeti Erdoğan’a uzak Türkiye’ye yakın olacak. 26 Eylül Almanya genel seçimlerinin ardından Erdoğan siyasi yolculuğuna Washington’dan sonra Berlin’de de kendisiyle iş yapmaktan mahcubiyet duymayan bir partnerden mahrum kalmış olarak devam edecek. Yeni Almanya siyasi tablosunun toplam olarak Erdoğan rejiminin uluslararası manevra alanını daralttığı ve küresel güç dizilişinde Ankara’nın kenara itilmesini hızlandıracağı söylenebilir.
Buna karşılık, özellikle iki “küçük” hükümet ortağı Yeşiller ve FDP’nin “üçlü koalisyon”daki varlığı önümüzdeki kritik seçim yılında Türkiye’nin toplumsal ve demokratik muhalefet güçleri için göreli bir uluslararası avantaj anlamına geliyor. Merkel döneminde olduğu gibi Şansölye başta olmak üzere Alman politikacıların her seçim öncesinde Erdoğan’ın kampanyasına katılmaları adetinin artık son bulacağı, öte yandan yeni güç dengesinde Almanya’nın sivil ve demokratik güçlerinin Türkiyeli muadilleriyle iş birliği olanaklarının genişleyeceği söylenebilir.
Almanya seçimlerinin Türkiye’nin demokratik güçleri açısından en can sıkıcı sonucu Die Linke’nin gerilemesiydi. Bu, Kürt halkının ve Türkiye solunun Almanya kamuoyundaki en candan savunucusunun sesinin nispeten daha az duyulmasına yol açacak. Ancak, muhalefet güçleri arasında Kürt Sorunu’yla en yakından ilgilenenlerden biri olan Yeşiller’in koalisyon ortağı konumuna yükselmesi, Ankara-Berlin iş birliğiyle Almanya’daki Kürdistanlı kurumlara yönelik çökertme operasyonlarının eskisi gibi sürdürülmesine ister istemez ket vuracak ayrıca Kürt Sorunu’nun çözümünün Almanya ve Avrupa siyasal gündeminin ön sıralarına taşınması için de yeni bir kapı açabilecektir.
Erdoğan Almanya seçimlerini kaybetti, darısı Türkiye’ye.
________________________________________
Yeni Yaşam, 30 Eylül Perşembe
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.