Muharrem İnce HDP seçmenini yanlış anladı. Kendisinde bir hikmet var sandı. Meral Akşener’in ise HDP ve seçmenini hiç anlamadığı, HDP hakkında ileri geri konuşmaya devam etmesinden görülüyor.
Diktatörlük partileri hızla çöküşe gidiyor… Bunu diktatörlüğün “özel örgüt”ündeki çözülüşün sonuçlarından görüyoruz. Bir “gangster parçası” diye kaldırıp çöpe atmaya kalktıkları insanın ifşaatının devletin doruklarında yarattığı dehşet havasından; artan kargaşadan, muhalefet partilerinin yazılı ve sözlü soru önergelerini yanıtlamaya tenezzül etmeyen AKP oligarşisinin sebilhane bardakları gibi dizilip Dubai’deki bir otel odasından sorulan soruları yanıtlamak için tek ayak üstünde uydurdukları bin bir yalandan anlıyoruz.
Sadece sezgilerimiz değil bize bunları düşündüren. Gidişat ölçülüp biçilebilen toplumsal eğilimler halini aldı artık. Avrasya Araştırma’nın Mayıs sonu anketinde “Cumhur İttifakı” seçmeninin yüzde 20’ye yakını Peker’in ifşaatının doğruluğuna inandığını söylüyor. Erdoğan aday olursa bir kez daha seçilme olasılığı sıfıra doğru gidiyor; aynı ankete göre seçmenin yüzde 52’den çoğu “Erdoğan’a kesinlikle oy vermeyek”.
Mayıs sonu itibariyle AKP’nin desteği yüzde 31.5, MHP’nin desteği yüzde 7.9 ve “Cumhur İttifakı” toplam yüzde 40’ın altında. Buna karşılık CHP’nin desteği yüzde 26.2 ve İYİ Parti’ninki yüzde 13.1de, “Millet İttifakı” ‘toplamı da yüzde 40’ın altında. HDP’nin desteğiyse yüzde 11,9. Deva, Gelecek ve Saadet toplamı da yüzde 5 dolayında.
Denklem apaçık. 31 Mart 2019 yerel yönetim seçimlerindeki güç dengesi yerli yerinde duruyor. İster zamanında ister erken yapılsın önümüzdeki Milletvekili Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kilidi HDP seçmeninin elinde. 31 Mart’taki “AKP’ye kaybettirme” stratejisiyle HDP diktatörlüğün altındaki zeminin çöküşünde en kritik rolü oynadı. Bu strateji demokratik olgunluk ve siyasi sorumlulukla uygulanabilmiş olmasa bugün Türkiye nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı büyükşehirlerde faşist hegemonya yıkılmış olabilir miydi?
Muhalefetin, geleceği tasavvur ederken bu somut, mutlak gerçeği aklından hiç çıkartmaması gerekir. Bir peri masalında yaşamıyoruz, bir balkabağını dörtnala iktidara koşan bir atlı arabaya dönüştürecek, sihirli bir değnek yok. Diktatörlüğü alaşağı edecek demokratik bir sinerji ancak halk arasındaki dayanışma ve ortaklık ruhunu ayağa kaldırarak yaratılabilir. Daha somut bir ifadeyle tılsım, muhalefetin Cumhur ve Millet ittifakları arasındaki pat durumunu bozacak, ittifakların dışındaki enerji kaynağını içerme yeteneğine bağlıdır.
Diktatörlükle mücadelenin nesnel zorunlulukları İYİ Parti ve Millet İttifakı’nı HDP ile aynı hat üzerine düşürüyor. Bu mutlak bir gerçek. Bu gerçek Akşener’in önüne yeni parti içi problemler çıkarıyor. Bu da açık. Ne varki, Akşener ve partisi, bu problemlerden ancak onları çözerek kurtulabilir. Bunları yok saymak, Akşener’i problemden kurtarmadığı gibi, her şeyi daha da karmaşıklaştırıyor. Ancak “Millet İttifakı”nın sağ kanadı; Meral Akşener’in İYİ Partisi diktatörlüğe karşı güçlü bir “Demokratik İttifak”ın oluşmasının önünü açmaya ayak direyerek, halk güçleri arasına şüphe ve korkular ekerek, bu sinerjinin oluşmasının önünü kesiyor.
Akşener’in, Cumartesi günü HALK TV’de katıldığı programdaki ifadeleri bu açıdan çarpıcı bir örnek oluşturuyor. Birincisi Akşener, HDP’nin “Demokratik İttifak” önerisini, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanlığı seçimleri ittifakı önerisi olarak okuyor. Bir toplumsal mücadele sinerjisiyle, tabanda, toplumsal dinamikler arasında faşizm ve diktatörlüğe karşı bir toplumsal direniş ihtiyacıyla ilgilenmediği için, HDP’yle yanyana görünme korkusuyla “Millet İttifakı”nı da toplumsal mücadelenin dışına çekiyor.
İkincisi Akşener, her şeyi çok biliyor. Onun için çok yanılıyor. Bunu HDP ve Kürtler üzerine İstanbul Bağcılar örneği üzerine tiradından görüyoruz. Diyor ki, Akşener “HDP etnik aidiyet üzerinden oy aldığından genel seçimlerde Bağcılar’da Kürtler HDP’ye oy verir ama yerel seçimlerde en çok yüzde 3,5 alır.” Verdiği örneğin Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne yapılacağıyla ilgisini kurmak neredeyse imkansız ama gerçeklere bakalım: Bağcılar’da girdiği ilk yerel seçim olan 2014’de HDP adayı Fırat Epözdemir yüzde 9,36, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş Bağcılar’da yüzde 13,67 oy almıştı. HDP’nin 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde Bağcılar’da oyu yüzde 17’ydi. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Bağcılar’da Demirtaş’ın oyu yüzde 12; Meral Akşener’inki yüzde 4’tü. 2019 yerel seçimlerinde de Hüda Kaya Bağcılar’da yüzde 12,81 oy almıştı. Yüzde 3,5 nerede, yüzde 12 nerede?
Meral Akşener’in önce bilgilerini derleyip toplaması ve düşüncelerine bir çeki düzen vermesi gerekiyor. Görüldüğü gibi HDP’yi olduğundan küçük, HDP seçmenini olduğundan daha istikrarsız ve yüzer gezer görmek Meral Akşener’in inandırıcılığını darbelemek dışında hiçbir işine yaramıyor. HDP kaya gibi durduğu yerde durmaya devam ediyor.
İkincisi, Meral Akşener HDP’nin ne yapmak istediği konusunda bütünüyle bir safsata ile meşgul. HDP Akşener ve partisiyle ittifak için yanıp tutuşmuyor; HDP diktatörlük karşısında en küçük bir kuvvet kırıntısının bile boşa gitmeyeceği bir toplumsal mücadele ve seçim stratejisi üzerine düşünüyor. Ne Akşener’in muhalefeti, ne HDP ve Kürtler’in direnişi boşa gitsin. HDP’nin meselesi bu. Mesele Diktatörü alaşağı etmek.
Üçüncüsü, Meral Akşener HDP seçmeninin gözünde nasıl göründüğünü gerçekten bilmiyor. Akşener Bağcılar’daki Kürtlerin ayakkabılarını hangi kapının önünde çıkardığıyla uğraşmak yerine 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde elleriyle nasıl oy kullandıklarıyla ilgilense daha çok aydınlanırdı. HDP seçmeni, partinin bu yönde bir çağrısı olmamasına rağmen, sırf ikinci turda Tayyip Erdoğan karşısında Meral Akşener’le ve onun İçişleri Bakanlığı mirasıyla baş başa kalmamak için, çok sevdikleri mahpus başkanlarından kestikleri oyu ikinci tura kalabilsin diye Muharrem İnce’ye verecek kadar ince düşünen, keskin zekalı bir seçmendir.
Muharrem İnce HDP seçmenini yanlış anladı. Kendisinde bir hikmet var sanıp, kifayetsiz muhterisler çöplüğüne atladı. Meral Akşener’in ise HDP seçmenini hiç anlamadığı partilerine karşı ileri geri konuşmaya devam etmesinden görülüyor. Olan biteni anlamadığı için böyle giderse HDP ve seçmeninin buna da yaratıcı bir çare düşünebileceğini hayal bile edemiyor.
Fakat elden ne gelir, tarihi istediğimiz koşullarda değil, önümüzde bulduğumuz koşullarda yapmak mecburiyetindeyiz; sandıklar ortaya çıktığında Erdoğan ve Bahçeli karşısında elimizde “Millet İttifakı” ve Akşener varsa , hakikat saati gelip çattığında Akşener’in kravatlı Alperenler’in heyheylerine kapılmadan muhalefet zemininde durmaya devam etmesi; toplumun halkların, kadınların yoksulların sesini işiterek hareket edebilmesi; bu rezil diktatörlüğün ömrünü uzatacak vesveselerden kurtulması için uyarmaya devam edeceğiz. Siyaset, halkın barış ve demokrasiye yürüyüşüne ayak uydurmalıdır. Mutlaka kazanacağız.
_________________________
Artı TV, 7 Haziran 2021