68’in devrimci ruhu Mersin’de

Devrimci mücadelenin en önemli önderlerinden Mahir Çayan’ın yoldaşı olan Kürkçü, önceki seçimlerde ‘çalınan’ oyları hatırlatarak, “Oylarımızı geri alacağız, Meclis’teki yerimizi geri alacağız” diyor

“Yaklaş, yüzünü örse de acılar
Ve nasıl yakalarsa toprağı kök
Suları renk, dalları kiraz
Sen de öyle yakala hayatı
Yürü kol kola canıma değsin
Gözyaşları da çiçek açar.”

Bu dizeler, bir Dersim sürgünü olan Cemal Süreyya’nın “Kasabalı bir Lorca” diye tanımladığı Mersinli bir Türkmen’in, Abdülkadir Bulut’un. Adana’dan Mersin’e trenle yolculuk yaparken hatırladığım dizeler, Ertuğrul Kürkçü’yü seçim otobüsünün üstünde, yağmurun altında, yanında Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nun temsilcileriyle birlikte halka seslenirken görünce daha bir anlam kazandı. Devrimci mücadelenin en önemli önderlerinden Mahir Çayan’ın yoldaşı olan Kürkçü, önceki seçimlerde ‘çalınan’ oyları hatırlatarak, “Oylarımızı geri alacağız, belediyelerimizi, Meclis’teki yerimizi geri alacağız” diyor, seslendiği kitleye. “Yüzünü örse de acılar” mücadele etmenin anlamını, düşen arkadaşların hatırasına ve düşüne sahip çıkmanın politik refleksini, “Bijî biratiya gelan” (yaşasın halkların kardeşliği) sloganını, Kürt kadınlarının zılgıtları eşliğinde dillendiriyor Kürkçü.

Mersin Mezitli’deki seçim bürosunun açılışı yağmurun altında, seçimlerde destekledikleri Ertuğrul Kürkçü’nün kazanacağından emin bir kitle ile birlikte yapılıyor. Ertuğrul Kürkçü 68’in diri ve inançlı tarafını temsil ediyor. Onu milletvekili adayı gösteren Kürtler ve bloğun içinde yer alan diğer sosyalist partiler, Kızıldere’de katledilen Mahir Çayan ve yoldaşlarının özlediği bir tabloyu sergiliyorlar Mersin’de. Kürkçü, 12 Haziran’da gerçekleşecek seçimde gerekli oyları toplayacak olursa, 68’in devrimci ruhunu Meclis’e taşımış olacak.

Kürkçü ile sokakta

Ertuğrul Kürkçü’nün hâlâ genç bir ruhu olduğuna, devrime inancını ve heyecanını hiç kaybetmediğine ertesi gün Turunçlu’daki esnaf ziyareti sırasında tanık oluyoruz. Dükkanlarının kapısında kendisini karşılayan esnafla tokalaşıyor, ayaküstü de olsa konuşuyor, kahvelerde oyun oynayan yaşlılarla muhabbet ediyor, kendisini zılgıtlarla ve sloganlarla karşılayan Kürt kadınlarına alkışlarla karşılık veriyor. Berber dükkanından çıkıp onu karşılayan gençlere, “Ertuğrul Kürkçü kazanır mı” diye soruyorum. Biri, “Yüzde yüzotuziki kazanır” diyor. Ben bu küsuratlı matematiksel hesabın anlamını çıkarmaya çalışırken, bir diğeri atılıyor ve bahsi yükseltiyor hemen:

“Yüzde ikiyüz kazanır.”

Ertuğrul Kürkçü’nün esnaf ziyaretini izleyen çok sayıda insan var. Yaşlılar dikkat çekici. Cizreli Osman Erdem’e adayı tanıyıp tanımadığını soruyorum. “Dalga mı geçiyorsun” der gibi bakıyor yüzüme, sonra bir çırpıda anlatıyor Kürkçü’nün siyasal hayatını. Defalarca işkence gördükten, yıllarca hapis yattıktan sonra memleketini bırakıp Mersin’e yerleşmiş Osman Erdem. Geride bıraktığı topraklara duyduğu özlem buram buram… “Bu mücadele bir avuç özgür toprak içindir” diyor. “Özgürlük yoksa hiçbir şeyin anlamı yoktur” diye ekliyor.

Broşür dağıtan Mevlüde Avşar Diyarbakırlı. “Askerler evimizi yakınca Mersin’e geldik” diyor. BDP için “partimiz” demeyi tercih ediyor. “O da bizim gibi, hayatı mücadele içinde geçti, 14 yıl hapiste yattı,”diyerek Mersin’de yaşayan Kürt halkının Kürkçü’yü benimsediğini anlatmaya çalışıyor.

Yaşlı bir adam tokalaştığı Kürkçü’nün elini bırakmıyor, seçim sandıklarında alınacak önlemleri anlatmaya çalışıyor. “Sandıklara sahip çıkalım, bu sefer de çalmasınlar oylarımızı” diyor.

Kahvede “zaman öldüren” yaşlı Sivaslıların tartışması, Kürkçü yanlarından uzaklaştıktan sonra da devam ediyor. Hararetli tartışmanın nedeni, masadakilerin Alevi Kürt ve geleneksel CHP’li seçmen olmalarından kaynaklanıyor. Kürkçü kafalarını karıştırmış, CHP ile Kürkçü arasında sıkışmış hissediyorlar kendilerini. Bağırarak konuşan seçmen, “CHP bizim için ne yaptı ki şimdiye kadar, bir de bu devrimci arkadaşı deneyelim” diyor yanında oturanlara. Karşıdakinin bağırarak konuşmasından sıkılmış adam, “E tamam kardeşim, oyumuzu vereceğiz, yeter ki bağırma” diye karşılık veriyor. Gülüşüyor masadakiler. CHP, Alevi oyları kaybetmeme derdinde. Ama görünen o ki, bu kez işi epey zor CHP’nin. Kürkçü Adana’daki mitinge katılacak, biz de seçim sürecine dair gözlemlerini öğrenmek üzere sivil toplum kuruluşlarının yolunu tutuyoruz.

‘Ertuğrul Kürkçü bir misyon’

Seçim çalışmaları sırasında yaşanan hak ihlallerini konuşmak üzere görüştüğümüz İHD Mersin Şubesi Başkanı Ali Tanrıverdi, son iki ay içinde yaklaşık 330 kişinin gözaltına alındığını, 40 kişinin tutuklandığını ve bunların neredeyse tamamının seçim çalışmalarına aktif olarak katılan kişiler olduğunu söylüyor. Seçime yönelik gözlemlerini ise şöyle özetliyor: “Mersin’deki Kürt kitlesinin diğer halklarla, sosyalist çevrelerle dayanışma altyapısı öteden beri var. Seçim sürecinde bunun daha da güçlendiğini söyleyebilirim.”

Tanrıverdi, Ertuğrul Kürkçü’nün 68 kuşağını temsil ettiğini hatırlatarak, onun Mersin için şans olduğuna inandığını söylüyor. Kürtler ve sosyalistlerin Kürkçü’nün etrafında geliştirdiği birlik ve dayanışma ruhunun, bloğu da aşan bir nitelik kazandığı görüşünde.

Mersin’i, çokkültürlü kimliği nedeniyle, Türkiye’ye benzetiyor Tanrıverdi. Bu nedenle, “Ertuğrul Kürkçü kazanırsa Mersin kazanır, Mersin kazanırsa Türkiye de kazanır” diyor.

Günlerden cumartesi olduğu için olmalı, KESK binasında çok sayıda sendikalı var, ancak başkan Ankara’da. Sendikalılarla konuşuyoruz Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu ile Ertuğrul Kürkçü’yü. Öyle anlaşılıyor ki, özgürlüklerden ve demokrasiden yana herkes, bloğun oluşturulmuş olmasını heyecanla karşılamış. Ortak yürütülen seçim çalışması aradaki sınırları kaldırmış, birlikte olmanın heyecanına dönüşmüş. Bireysel fikirlerini ifade ediyorlar elbette, ama ortaklaştıkları bir nokta var: Bloğun seçim ittifakı olmaktan çok stratejik bir düşünce olması gerektiği…

Mersinlilerin ortak kanısı, Ertuğrul Kürkçü’nün seçimlerden başarıyla çıkacağı yönünde. Seçim çalışmasına katılanlar da aynı düşüncede, ama rehavete kapıldıkları yok, 150 bin oy hedefliyorlar ve bunun için de çok çalışıyorlar.

Çocuklardan hayat bilgisi

Çadırın girişinde küçük, sembolik poşetler içinde kömür ve makarna sergileniyor. Küçük kağıtlara, “AKP’nin kömürü”, “AKP’nin makarnası” yazılıp poşetlere yapıştırılmış. Ve çok sayıda kullanılmış gaz bombası, makarna poşetlerinin yanında asılı duruyor. Bu gaz bombaları, polisin Demokratik Çözüm Çadırı eylemlerine katılan halka karşı kullanılan bombaların bir kısmı. Çuvallar dolusu kullanılmış bombanın hurdacıya satıldığını söylüyor gençlerden biri. Gaz bombası ve kömür poşetinin yanında bir de limon var. “Halkın savunma araçlarından biridir” diyor.

Taş çatlasa 13 yaşında kara kuru bir çocuk, polisin kullandığı gaz bombalarını tanıtıyor. “Bu tüfekle atılıyor” diyor, irice bir mermiye benzeyen gaz bombasını göstererek. “Hani Ayla Akat ablaya değmişti bir tanesi, işte ondan.” Milletvekili adayı Ayla Ata Akat’a isabet eden gaz bombası insanı öldürmüyormuş, ama değdiği yerde kalıcı hasarlar bırakabiliyor. “Bunu polis kitlenin içine eliyle atıyor. Patlayınca hızla etrafında dönüyor bomba. Sıcak olmasa geri atacağız ama dokunsan derin yapışır bombaya.” Hangi bomba boğar gibi yapıyor, hangisi göz yaşartıyor, bir bir anlatıyor. Bu yaşta bu bilgileri öğrenmiş bir çocuğun gözlerinin içine bakmak sahiden cesaret ister. Çünkü sokak çatışmaları içinde bilenmiş bir yüreği ve bilinci var çocuğun. Ne desen eksik kalacak cümleler kurmanın hiç anlamı yok. Düzenin, bu bilgileri edinmekten başka şans tanımadığı çocuğun saçlarını okşanmaktan başka bir şey gelmiyor elimden.  

Bir parça özgür toprak

Mersin’de yaşayan Kürtlerin “özgürlük çadırı” dediği eylem alanına bir gece önce gelmiştim. Yağmur yağıyordu, konser vardı ve her yaştan insan her şeye rağmen halay çekiyordu. Hemen her gece bir etkinlik düzenleniyormuş bu alanda. Film gösterimi, konserler, paneller…

Birkaç kez polis tarafından yıkılmış çadır, ama her defasında yeniden kurmuşlar. Bu yıkımlar sırasında yaşananları anlatıyorlar ama onları dinlemeye yürek dayanmıyor. Saldırıların merhametsizliği, halkın kararlılığına toslayınca, gençlerin değimiyle muazzam bir destan yazılmış bu olaylar sırasında. En önemlisi, karşılaştıkları zulüm karşısında Kürt halkının nasıl kenetlendiğini vurgulamaları oluyor.

Önceki gece yağmurda kirlenen plastik sandalyeleri yıkıyor kadınlar. “Siz bunları yıkarken erkekler nerede” diye kışkırtıcı bir soru soruyorum. Sandalyeleri toplayıp yıkanacakları yere erkekler getirmiş. Kadınlar yıkadıktan sonra toplayıp yine yerlerine götürüp bırakacaklar. “Burası özgürlük çadırıdır heval (arkadaş), her şeyi birlikte çalışarak hazırlıyoruz.”

Demokratik Çözüm Çadırı kurulduğundan beri, evdeki işlerini bitirir bitirmez burada buluşmaya ve bütün zamanlarını burada geçirmeye başlamışlar. Küçük ama özgür bir alan edinmişler, bu alanı boş bırakmak istemiyorlar. Buradaki panellere, film gösterimlerine, konserlere katılıyorlar. Küçük çocukları eteklerine yapışmış kadınlar, sandalyeleri büyük bir hız ve maharetle yıkarken bir yandan da bana laf yetiştiriyorlar. Seçimlerde Ertuğrul Kürkçü’yü desteklediklerini yazmama gerek yok sanırım. Ama onların politik birikimlerinin, sürecin gidişatına uygun düşen pratik çözümlerinin, korkuyu yenmiş yüreklerinin çok öğretici olduğunu yazabilirim.

Son günlerde “çadır ahalisi”nin çok rahatsız oldukları bazı olaylar yaşanmış. Gençlerin esrar sararken yakaladığı kadının fahişe olduğu ve şehir merkezinde tanıştığı bir adamın kadını buraya yönlendirdiği anlaşılmış. Zamanında çetelere bulaşmış bazı gençler geçmişlerini geride bırakıp zamanlarının çoğunu çadırda geçirmeye, çadırda gerçekleşen etkinliklere katılmaya başlamışlar. Çete mensupları değişik bahanelerle kendilerinden kopan bu gençlere saldırmaya başlayınca arbede çıkmış. Azadî Çadırı’nın sakinleri bu durumdan rahatsız ve bu durumun polisin başka türlü bir saldırısı olduğunu iddia ediyorlar. “Bu karalama girişimini de boşa çıkaracağız” diyorlar.

Çadırdan ayrılmadan sandalye yıkayan kadınlarla vedalaşıyorum. “Burası da bizim evimizdir, yine bekleriz” diyorlar. Çocuklar oyuna dalmışlar, çadırın girişine asılı, oyuncağa çevirdikleri gaz bombalarının altında. Abdülkadir Bulut’un şiirinde olduğu gibi:

“Sonra oyuncakçı amca
Senden aldığım tüfekleri
Bozarak onlardan kuş yaptım
Bana kızmazsın değil mi?”

Vecdi Erbay
http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=11716&haberBaslik=Se%C3%A7im%20%C4%B0zlenimleri%20-%20Mersin&categoryID=4&altCategoryID=35&action=haber_detay&module=nuce