‘Ezilenlerin sesi olacağım’

BDP’nin desteklediği bağımsız sosyalist aday Ertuğrul Kürkçü, soruları yanıtladı.Ertuğrul Kürkçü, “En ezilenin yanında yer almadan sosyalist olunmaz. Barış uzun süreçler gerektiriyor, her iki tarafın da kendini taahhütlerle bağlaması gerekir” dedi.

BDP’nin desteklediği bağımsız adaylar blokundan Mersin’den milletvekili adayı, sosyalist hareketin önde gelen isimlerinden Ertuğrul Kürkçü, Meclis’e girmesi halinde “ezilenlerin sesi” olmayı hedefliyor. Kürt siyasal hareketi içinde yer almasının “sosyalistliğin gradosu”nu düşürmeyeceğini vurgulayan Kürkçü, “Ezilenlerin içinde en ezilenin yanında yer almadan nasıl sosyalistlik yapılabilir” diyor.

Kürkçü’yle, “hummalı” bir seçim çalışmasının ortasında, kısa öğle yemeği arasında görüşme fırsatı bulduk. Kürkçü, her ne kadar seçmen tabanından büyük ilgi görüyorsa da Meclis’e girip girmeme konusunda “temkinli”. Öncelikle seçim sonucunu görmek istiyor. Kürkçü’ye merak edilen o soruyu da yöneltiyoruz, “Kızıldere’den Meclis’e geliyor olmak nasıl bir duygu?”

“Bu bende özel bir duygu uyandırmıyor. Her zaman şöyle düşünegeldim, her zaman önüne yapılması gereken bir iş çıkıyor ve onu devrimci bir tarzda yapacaksın, ama dönüştürerek yapacaksın. Ben gazetecilik yaparken de, ansiklopedicilik yaparken de, diğer işleri yaparken de biraz dönüştürdüğümü düşünüyorum.”

Peki Meclis’e neden girmek istiyor Kürkçü? “Başa gelen çekilir derler ya bu biraz başa geldi, biraz da kendi başıma açtığım bir şeydi” diyor. Son dönemdeki “özgürlükçü, barışçı söylem” bu konuda kendisine dönük bir talebin oluşmasına yol açmış.

Kürkçü, “En önemlisi Kürt özgürlük hareketi ile birlikte çalışmanın, sosyalistliğin gradosunu düşürmediğine dair kanım olması. Çünkü böyle bir önyargı var, ben bunu her yerden alıyorum, yani ‘Bir sosyalistin ne işi var Kürt hareketi ile’ deniyor. Ben de diyorum ki, en önce bir sosyalistin işi var. Çünkü bütün ezilenler içinde, en ezilenin yanında yer almadan nasıl sosyalistlik yapılabilir, yapılamaz. O nedenle bunun içinde olmak, 1965’teki TİP milletvekillerinin Meclis’te antiemperyalizm yapmaları kadar önemlidir. İkincisi Kürt meselesiyle emeğin sorunları arasında dolaysız bir bağ var. Bugün Türkiye’nin batısında yaşayan Kürt nüfusun yarısına yakını, büyük kentlerin emekçilerdir. Tıpkı Kürtler gibi ötelenmiş, dışlanmış kadınlar, güvencesiz çalışanlar… Tüm bunların hakları arasında bağ kurmak, hem mümkün hem de gereklidir. Ben bu kesimlere sırtımı dayayacağım, onların sesi olacağım” diyor.

Son olarak siyasi gündeme damgasını vuran ve MHP’yi hedef alan “kaset siyasetini” soruyoruz. Kürkçü bu konuda net ve tepkili:

“İğrenç tek kelimeyle… MHP’nin ve MHP milletvekillerinin haklarını savunmanın da sosyalistlerin ve insan hakları savunucularının meselesi olduğunu söylüyorum. Çünkü Başbakan’ın bunu kullanma tarzına baktığımız zaman, bunun alenen bir hükümet tertibi olduğundan benim en ufak bir kuşkum yok. Sadece ispat edemem. Buradan üretilen çamurlar, ‘Bunlar senin özel hayatın değil ulan’ yaklaşımı kabul edilemez. AKP hükümetinin apaçık Türkiye’nin en büyük pornografik üretim merkezi haline gelmiş olduğunu söyleyebiliriz.”

AYŞE SAYIN/Cumhuriyet